Barış’a...

17 Ağustos 2023 Perşembe

Mücadelede yine mektupla haberleşmek varmış! Elbette şaşırtıcı bir durum değil. Öyle anlaşılıyor ki bu devran sürdükçe bazen hapse girmeyeceksin!

Bugün hapisteki üçüncü günün. 

Hapiste günler geçmek bilmez ama aylar çabuk biter. Ne yaman çelişki. Zamanın insana oyunu işte. Hapiste insan sabahları, “Bir gün daha başlıyor” demez, “Bir gün daha bitiyor” der. 

Sana, “Bu günler de geçecek” demiyorum. “Bu günleri de aşacağız. Durmak yok, mücadeleye devam” diyorum...

Seni hangi hu-kukla yeniden hapse attıklarını da sorgulamıyorum. Her şey, herkesin gözü önünde, tabii bakmasını bilene! 

***

Önceki gün sen, gülümseyerek, bakışlarını derinleştirerek Silivri’den içeri girmeye hazırlanırken 19 aylık ilk tutukluluğunun son 6 ayında birlikte olduğumuz günler geldi gözümün önüne...

Son 20’li yaşları bitiriyordun ben de 40’lı... 

İki 10’luk geçti, hukuk devleti boyumuz bir arpa boyunu bile geçmedi.

Bunları kesinlikle karamsarlık duygularıyla yazmıyorum. Tam tersine, bu ortamda bizler için en büyük lüks, karamsarlık olur. O kadar da lüksümüz yok!

Anımsarsın... Koğuşta ürettiğimiz ortak yaşam alanında akşamları her konuyu konuşurduk. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese’nin kimi uygulamalarını artık gülümseyerek paylaşırdık. Yasaya göre ağır cezada yargılanan bir sanık, duruşmaya tanık getirmişse mutlaka dinlemek gerekir. Özese tanığı dinlemeyeceklerini söyledi. Yasayı anımsatınca aynen şu yanıtı vermişti:

“O yasa maddesini biz de biliyoruz. Uygulamama kararı aldık!”

O Özese devran döndü, adil yargılamayı ihlalden FETÖ üyeliğine kadar pek çok nedenle tutuklanıp yargılandı. Geçtiğimiz günlerde serbest bırakıldı. O serbest, sen tutuklanıyorsun. O çıkarken sen giriyorsun. Yine anımsayacaksın, intikamcı olmadığımızı her fırsatta paylaşırdık. Ama kamuoyu vicdanında da mahkûm olmuş suçlardan yargılananlar serbest, sen yazında adını geçirmediğin kişiye hakaretten tutuklusun!

***

Sevgili Barış, 

Hani Neyzen’in bir sözü var; selam verdim almadı, rüşvet değildir deyü!

 Bu söz seni içeri atan egemenlere yakışır. Sana da şöylesi yakışır:

Selam verdim almadı, haber değildir deyü!

Sen böyle bir gazetecisin... 

Eminim anımsayacaksın, bir gün sana AKP iktidarının ilk yıllarında yaşananlardan söz ediyordum. 2002-2006 arasındaki AKP’nin hem kendini kabul ettirme hem de devlete tam yerleşince neler yapacağını hissettirme günlerinden... Anlattım, anlattım, sen dikkatle dinlerken birden söze girdin:

- Mustafa abi, dayanamayacağım... Bunlar tam yazılacak şeyler, izin ver yazayım...

O günden sonra sohbetimizin anılar bölümü sık sık, “tam yazmalık” diye başlardı.

Hapisteki o, yakın gelecekte ne olacağı belirsiz, FETÖ-AKP kavgasının en ateşli olduğu günlerde bile aklın fikrin yazmakta, ayrıntıdan kulis çıkarmaktaydı.

Hele o Zaman gazetesini okuma şeklin... Yazarların satır aralarında söylediklerini birleştirir, FETÖ-AKP kavgasının perde gerisinde yaşananları gün ışığına çıkarırdın...

Yine bir koğuşta üretme dönemi başlıyor senin için...

Uzun sürmemesini diliyorum. Tarih seni demirden kalem, betondan kâğıt üreten gazeteci diye yazacak. 

Parmağındaki nasırı öp benim için. 

Sabahattin Ali haykırmış da Sinop Cezaevi’nden gökyüzüne doğru:

“Mapus yata yata biter...”

Bu sözü sana çevirelim:

Mapus yaza yaza biter...

Aldırma Barış aldırma!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

31 Mart başlangıcı! 9 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları