Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son seçimleri kazanmasının ardından önünde artık tek hedef kaldı. 

Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere CHP’ye kaptırdığı büyükşehir belediyelerini geri kazanmak. Bunu başarabilmek için sistem içerisinde yapabileceği her yolu deniyor. CHP’li büyükşehir belediyelerini ciddi anlamda sıkıştırıyor. 

Bu anlamda yeni belgelere ulaştım ve bu konuda Erdoğan’ın ne kadar ciddi olduğunu bir kez daha gözlerimle gördüm. 

Tabii herkes Erdoğan’ın İstanbul’u ne kadar istediğini biliyor. Erdoğan dillendirmese de doğup büyüdüğü, hatta Erdoğan’ı Erdoğan yapan şehrin CHP’de olmasına tahammülü olmadığını çevresindekiler yakından şahit. 

İstanbul’daki çekişmeyi biliyoruz ama Ankara’da da AKP iktidarı tarafından Mansur Yavaş yönetimine tam saha baskı var. 

Son günlerde ise bu baskının çok daha fazla arttığını görüyoruz.

Nedeni tabii ki yaklaşan seçimler. Mansur Yavaş başkentte o kadar güçlendi ki AKP yenemeyeceğini anlayınca aylar öncesinden sıkıştırmalara başladı. 

Hatırlarsanız Erdoğan bu belediyeler için “topal ördek” benzetmesini yapmıştı. Anlaşıldı ki ördeği topal bırakan Erdoğan’ın kendisiymiş.

Anlatayım...

TBMM’ye sunulan kanun teklifiyle, genel bütçe kapsamındaki idarelerin bütçe tertiplerine 1 trilyon 74 milyar 508 milyon 886 bin lira, özel bütçeli idarelerin bütçe tertiplerine 45 milyar 5 milyon 627 bin lira olmak üzere toplam 1 trilyon 119 milyar 514 milyon 513 bin lira ödenek eklendi.

Yani oluşturulan bütçe yetmedi ve ek bütçe istedi hükümet. Aynı durum belediyeler için de geçerli. 

Mansur Yavaş da artan maliyetler ve ödemeler nedeniyle belediye meclisi toplantısında borçlanma yetkisi istedi.

TBMM’den ek bütçe isteyen ve onaylatan AKP’nin belediye temsilcileri aynı gerekçelerle borçlanma yetkisi isteyen Mansur Yavaş olunca “Belediye iflas etti” manşetleriyle açıklama yaptılar, yaptırdılar.

Mansur Yavaş’ın en yakınındaki isimlerden, Ankara Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Koordinatörü Volkan Memduh Gültekin Twitter’dan bazı açıklamalar yaptı. 

Dedi ki: “Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne 2023 bütçesinde yer almamasına rağmen EYT nedeniyle 1.5 milyar TL ek yük bindi. Yine bütçede olmayan deprem destek faaliyetlerimize 500 milyon TL kaynak ayırdık.”

Sadece EYT düzenlemesiyle bile bu kadar büyük bir gider artışı yaşanmış ve üstelik buna döviz kurlarındaki artıştan kaynaklı yüzlerce otobüsün mazot, tamir, bakım, altyapı yatırımları, belediyenin elektrik giderleri gibi ana kalemler dahil değil. 

Bunların üstüne belediye çalışanlarını enflasyona ezdirmemek için personel maaşında iyileştirmeye gitmiş. 

İşin bamteli de burası.

Büyükşehir belediyesi bunları yaparken ek bir borçlanmaya gitmeden özkaynaklarındaki planlamayla gerçekleştirdi. Aslında kredi çekerek gerçekleştirilecek nakit akışıyla bütçeye ek yük getirmeden bir finansman sağlanması da mümkündü.

AKP-MHP ittifakı Mansur Yavaş’ın kredi çekmesine izin vermedi. Amaç Mansur Yavaş yönetimindeki belediyenin iflas etmesini sağlamaktı. 

Başaramadılar, foyaları da ortaya çıktı. Elime geçen Ankara’daki AKP ve MHP’li ilçe belediye meclis kararlarında gördüm ki AKP ve MHP’li belediyelerin meclisleri milyonlarca liralık kredi başvurularını takır takır kabul ederek belediyelerini kurtardı. 

Mesela AKP’li Keçiören Belediyesi 200 milyon lira kredi için yetkiyi haziran ayında belediye meclisinden geçirdi. MHP’li Gölbaşı Belediyesi 50 milyon TL’yi belediye arazilerini ipotek gösterme yetkisiyle birlikte “oybirliği” ile aldı.

Büyükşehir belediye meclisinde Mansur Yavaş’ın en büyük muhaliflerinden AKP’li Mamak Belediye Başkanı Murat Köse de kolay yolu seçerek hemen borçlanmayı tercih etti. Köse, geçen şubat ayında belediyeyi yaklaşık 116 milyon TL kredi çekerek borçlandırma kararını meclisten geçirdi.

AKP’li Altındağ Belediyesi ise Aralık 2019’da geçirdiği tek bir karar ile belediye bütçesinin yüzde 10’u kadar borçlanma yetkisini aldı. Her yıl meclis yetkisi almadan kredi çekmeye devam ediyor.

Sonuç olarak şuraya geleceğim... Hani Erdoğan’ın dilinden düşmeyen o hizmet belediyeciliği işte böyle yapılıyor. Ama AKP’ninki biraz ikiyüzlü hizmet belediyeciliği oluyor. Çünkü büyükşehir belediyelerini engelleyerek esas olarak millete hizmet götürülmesini engelliyorlar. 

Adeta milyonlarca insanın demokratik iradesine saygısızlık ediyorlar. 

Tabii bakmayın siz böyle dediğime. Demokrasi, millet iradesi, hizmet aşkı... Bütün mesele bu belediyelerin açtığı milyarlarca liralık ihaleler. Bunları yandaşlarının alamamasının kızgınlığı var. Tarikatlara, dostları olan işadamlarına parsel parsel dağıtamamanın öfkesi var.

Bu belediyeler yüzünden, 1 liralık malı 100 liraya kamuya satamıyorlar. Bu belediyeler yüzünden oğulları, yeğenleri, akrabaları lüks ciplere binemiyor. 

Diyorum işte ikiyüzlü hizmet belediyeciliği bunlarınki...