Miyase İlknur

Eceli gelmiş iktidar...

01 Şubat 2025 Cumartesi

Zulmünü artırırmış. Dönün bakın tarihe; nice diktatör, nice otoriter iktidar ne zaman halkını baskı ve zulümle cendereye sıkıştırmış, hukuku ayaklar altına almışsa kendi gidişini de hızlandırmıştır.

Çünkü kendisi korktuğu için muhaliflerini, itiraz edeni korkutarak iktidarını koruma içgüdüsüyle hareket etmektedir.

İktidarların otoriterleşmeye başladığı dönemler de birbirine benzer. Çoğunlukla ekonominin çöktüğü, halkın yoksulluğun cenderesinde sıkıştığı, yolsuzluk, rüşvet ve nepotizmin sıradanlaştığı dönemlerde iktidarlar halkın tepki vermesinden korkarlar. Bu nedenle halkı korkutmak için baskı ve zulme abanırlar. Bunu yaparken de mutlaka iç ve dış düşman argümanlarına sarılırlar.

Son günlerde yaşadığımız tam da budur. Siyasetçisi, sanatçısı, gazetecisi, sivil toplum yöneticisi baskınla gözaltına alınıyor. Gözaltılar da hep cuma günlerine denk getiriliyor. Bundan murat; hafta sonu olduğu için gözaltına alınan kişiyi nezarethanede birkaç gün fazla tutmak. Hafta başında savcılığa sevk edilen kişinin ifadeleri de savcılıkta ne hikmetse hep akşam saatlerinde alınıyor. Oradan yallah Silivri’ye.

BİLİRKİŞİ KAMU GÖREVLİSİ Mİ?

Ekrem İmamoğlu’nun davalarında hep 1800’ü aşkın bilirkişi içinden hep aynı kişinin seçilmesi akla, mantığa ve istatistiğe aykırı bir durumdur. Bu kadarı tesadüf bile olamaz. Bunu haberleştirmek için kendisini arayan Barış Pehlivan, görüşmeyi kayda alan Kürşad Oğuz ve kaydın yayımlanmasına onay veren Suat Toktaş, sorumlu yazıişleri müdürü Serhan Asker ve Seda Selek apar topar gözaltına alındı.

Gerekçe; yargıyı etkilemeye teşebbüs ve konuşmaların kayda alınıp yargılanması.

Bilirkişiler yargı mensubu mu?

Pek çok davada pek çok meslekten bilirkişi tayin ediliyor. Bunları yargı mensubu saymak mümkün mü?

Hadi bilirkişiyi etkilemeye teşebbüs desek o da değil. Zira malum bilirkişi, raporunu yazıp teslim etmiş. Ayrıca kendisiyle görüşmeyi yapan Barış Pehlivan ile görüşmeyi yayımlayan Halk TV hangi sözlerle bilirkişiyi etkilemiş belli değil.

Malum bilirkişi ile konuşma iki dakika bile sürmemiş. O konuşmayı ha mealen aktarmışsın ha kaydını yayımlamışsın. Ne fark eder?

Burada çarpıtma var mı, sözlerinin bir kısmını cımbızlama var mı, off the record (başkalarıyla paylaşılmaması kaydıyla söylenen söz) uyarısı var mı?

Hepsi bir yana, şikâyete bağlı olan bu suç nedeniyle gözaltına alınan, tutuklanan meslektaşlarımız hakkında şikâyetçi var mı?

Yok, yok, yok.

Yatarı olmayan bir suçtan tutuklama niye?

SEVGİLİ KARDEŞİM SUAT!

Seninle aynı köyün çeşmesinden kana kana su içtik. Aynı köyün tarlalarında bostan bekledik. Gelecekte ikimizin de gazeteci olacağını o yıllarda bilemezdik. Yıllar sonra kader bizi aynı gazetede buluşturdu. Günaydın gazetesinin sen Ankara bürosunda, ben İstanbul merkezinde çalıştık. Ankara’ya geldiğimde büroda kısa sohbetlerimiz dışında pek görüşemedik. Sonra senin televizyon maceran başladı ve İstanbul’a geldin. Programlara katılmak üzere çalıştığın kanala geldiğimde senin nasıl titiz, nasıl pimpirikli bir yönetici olduğunun en yakın tanıklarından biriyim. Senin gazetecilik namusun dışında arkadaşlarını ateşe atmamak için kendini feda eden şövalye ruhuna da bu olayda tanık olduk.

Canım kardeşim seni orada tutamayacaklarını ikimiz de biliyoruz. Siyasi bir davanın kurbanı seçildin. Kısa sürede aramıza döneceğine eminim. Hadi bekliyoruz seni. Dön yine kuralım soframızı. Hıdır Tanrıverdi’nin boğulma hikâyesini bir kez daha dinleyip gözümüzden yaş gelene kadar yine gülelim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

TÜSİAD’a efelenmek 15 Şubat 2025

Günün Köşe Yazıları