Mehmet Ali Güller

S-400’ün maliyeti

06 Haziran 2019 Perşembe

Türkiye’nin S-400 almasına karşı çıkanlar şu üç temel itirazı dile getiriyor:
1. Türkiye S-400 alırsa, F-35 projesinden çıkarılır!
2. Türkiye S-400 alırsa, ABD silah ambargosu uygular ve Türkiye’nin elindeki silahlar modernize edilemez, yedek parça sıkıntısı yaşanır.
3. Türkiye S-400 alırsa, ABD yaptırım uygular ve Türk ekonomisini çökertir.
Üç itirazı da “Türkiye’nin uzun vadeli yararı ve çıkarları” düzleminde inceleyelim:

F-35 tehdidi
Türkiye’nin S-400 alması karşısında ABD’nin ülkemizi F-35 projesinden çıkarma tehdidi, Türkiye’nin çıkarları bakımından en zayıf tehdittir. Şundan:
Türkiye, bize göre zaten F-35 projesinde yer almamalıydı. Mevcut haliyle hava kuvvetlerimiz zaten yüzde 80 oranında ABD’ye bağılıyken, F-35’lerle bağımlılık yüzde yüz olacaktır.
Hava kuvvetlerimizin tek bir adrese tamamen bağımlı olmasından daha büyük bir sıkıntı yok aslında...
Tersine, Türkiye silahlanmada üç hedefli bir strateji uygulamalı:
1. Temel hedef milli silahlanma olmalı.
2. Bu temel hedefe ulaşabilmek için de kendisine teknoloji transfer edecek ve ortak üretim yapabilecek seçeneklere yönelmeli.
3. Yakın hedefi de silah envanterini çeşitlendirmek ve tek taraflı bağımlılığı azaltmak olmalı.

Askeri ambargo tehdidi
Bu üç hedefli strateji perspektifinden bakıldığında, ABD’nin Türkiye’ye askeri ambargo uygulaması, kısa vadede aleyhimize olsa bile, uzun vadede lehimizedir!
Askeri ambargo, tıpkı 1975’te olduğu gibi Türkiye’yi yeniden “milli silahlanma” rotasına yöneltecektir.
ABD, Kıbrıs Harekâtı nedeniyle Türkiye’ye askeri ambargo uyguladığında, esas tehditle yüzleşmişti: O tehdit “tek taraflı bağımlılığın” nasıl büyük bir sorun olduğu ve Türkiye’nin askeri gücünü nasıl büyük bir zaafa uğrattığı gerçeğiydi.
Türkiye bugün çok övündüğümüz ASELSAN başta olmak üzere pek çok milli askeri hamleyi, askeri ambargo tehdidiyle yüzleştiği için gerçekleştirdi.
Türkiye bugün de milli bir askeri hamle yapmak zorundadır. Milli Gemi (MİLGEM) Projesi ile Deniz Kuvvetlerimizde yaptığımız millileşme hamlesini, Hava Kuvvetlerimizde de yapmalıyız.
Türkiye için asıl büyük tehlike, silahlanmada ABD’ye tam bağımlı olmaktır.

Ekonomik ambargo tehdidi
Türkiye’nin “küçük Amerika” süreci ve ardından 24 Ocak 1980’de serbest piyasaya eklemlenmesi, ekonomide, kamu ekonomisinden ve üretimden adım adım uzaklaşmak demekti.
Özetle Türkiye’ye “üretme, biz sana satarız” diyorlardı. Dahası “kamu kurumlarına ne gerek var, hepsini özelleştir, hepsini sat” diyorlardı. Diyenler, şimdi kendi kamu kurumları ve uluslararası tekelleri aracılığıyla Türkiye’ye artık üret(tir) mediklerini satıyorlar.
Asıl büyük tehdit ve milletçe endişe etmemiz gereken, samandan F-35’e kadar hemen her şeyi ithal ediyor olmamızdır. ABD’nin ekonomik ambargo uygulayacak olması, bu büyük tehlikenin yanında tehdit değildir.
Türkiye yeniden tarlasında üretmeli, fabrikasının bacasını tüttürmeli ve dışarıdan her şeyi satın almaktan kurtulmalıdır.

Sonuç
Son 40 yılımız, ABD’nin dediklerini yapsak bile ABD ambargolarına maruz kalmamızın tarihidir bir yönüyle.
Sadece Kıbrıs Harekâtı mı? Terörle mücadele yılları boyunca, sürekli Türkiye’ye “sattığımız silahı şu operasyonda, verdiğimiz tankı bu harekâtta kullanamazsınız” şartlarını dayattılar!
S-400 konusunda karşılaştığımız tehditleri bu kez fırsata çevirmeli ve milli silahlanmaya ve üreten ekonomiye yönelmeliyiz.
Bu ise içeride işçiye, köylüye, emekçiye, halkın her kesimine ve elbette “ulusal” burjuvaziye dayanan bir iktidar modeli oluşturabilmemize bağlıdır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Teğmenler meselesi 21 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları