Mehmet Ali Güller

Putin, Trump-Erdoğan anlaşmasını bozdu

18 Şubat 2019 Pazartesi

Soçi’de yapılan dördüncü Astana Zirvesi’nin en önemli sonucu, Moskova’nın ABD ile Suriye’de “güvenli bölge” pazarlığı yapan AKP’yi “bölge cephesi” içinde tutabilmeyi sürdürmesi oldu.
Madde madde anlatalım:

Tuzak mı, tuzağa tuzak mı?
ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’den çekilme kararı bağlamında, Türkiye ile Suriye’nin kuzeyinde kurmak istediği “güvenli bölge”nin en başından beri bir tuzak olduğunu belirtiyoruz. Tıpkı Irak’ta olduğu gibi Suriye’nin kuzeyinde de bir özerk bölge kurma tuzağı…
AKP hükümeti ise bu tuzağa, tuzak kurabileceğini hesap ediyor! Şöyle ki, kontrolü kendinde olursa, o özerk bölgenin PYD özerk bölgesi yerine, kendi etkisi altındaki ÖSO özerk bölgesi olacağını hesap ediyor!
Kuşkusuz, Irak deneyimini iyi bilenler için, bunun tuzağa tuzak kurmak olmadığı, tuzağa düşülmekte olduğu açıktır.

Putin’in kaması
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, AKP’nin düşmekte olduğu bu tuzağı bozmak için Erdoğan’a “Adana Mutabakatı”nı hatırlattı!
Adana mutabakatı, karşılıklı yükümlülükleri olan, terörle mücadele bağlamında iyi komşuluk ilişkisi mutabakatıydı.
Putin bu mutabakatı ABD-AKP ilişkisine kama olarak soktuysa da, Erdoğan Adana Mutabakatı”na öncelikle Suriye’ye yaptığı operasyonların hukuki zemini olarak değerlendirebileceğini düşünerek sarıldı.
Oysa Adana Mutabakatı’nın AKP’nin mevcut politikaları bakımından iki barajı vardı:
1. Suriye topraklarında 5 km. derinliğe kadar Ankara’ya terörle mücadele hakkı veriyordu. (2010 anlaşmasında derinlik sınırı belirtilmiyor.) Oysa TSK birlikleri şu anda bazı noktalarda 70 km. derinlikte.
2. Taraflara karşılıklı yükümlülük getiriyordu. Yani bu durumda Şam’ın terörist örgüt olarak gördüğü ÖSO, Ankara için sorunlu müttefike dönüşüyor.

Trump’ın yeni hamlesi
Peki, 14 Aralık 2018 tarihli Trump- Erdoğan prensip anlaşması tamamen rafa mı kalktı?
Bunu söylemek için henüz erken. Zira 1.5 yıldır Ankara’ya büyükelçi atamayan Beyaz Saray’ın adayını Senato’ya sunması ve savunma bakanları arasında “güvenli bölgede kontrolün kimde olacağı” müzakerelerinin sürüyor olması, Ankara-Washington arasında hâlâ pazarlığın olduğunu gösteriyor.
Son durum Trump açısından yeni bir olasılık yarattı: ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde Avrupalı müttefikleriyle birlikte güvenli bölge kurması.
Trump, bu hamlesiyle şu kazanımların peşinde:
1. Erdoğan’a vekâlet bulma konusunda seçeneksiz olmadığını gösterecek ve pazarlığı sürdürebilecek.
2. Trump İran nedeniyle AB’yle karşı karşıya ve bu sorunu Polonya’daki Ortadoğu Konferansı’nda da aşamadı. Ancak müttefikleriyle “Kürtleri korumak” üzerinden Suriye’de birlikte hareket etme fırsatı yakaladı.
3. Plana göre güvenli bölgede 1300 İngiliz, Fransız ve Alman askeri ile 200 ABD askeri görev yapacak. Trump böylece geri çekilme kararına itiraz eden Pentagon’u da kısmen memnun etmiş olacak.

Soçi’de Erdoğan’a üç mesaj
Dördüncü Astana Zirvesi, işte bu şartlarda toplandı ve Soçi’de Erdoğan’a üç mesaj verildi:
1. Türkiye’nin sorumluluğundaki İdlib’de durum kontrol edilemez hale gelirse, müdahale edilecek.
2. Şam’la diyaloğa geçilmeli.
3. ABD’siz güvenli bölgeye şartlı evet.
Erdoğan’ın “Geleceğimizi 1998 tarihli Adana Mutabakatı çerçevesinde değerlendiriyoruz” demesi, mesajın alındığını gösteriyor…
Kısacası Trump’ın artık daha büyük bir havuca ihtiyacı var!

Sonuç
İstihbarat düzeyinde başlayan Ankara-Şam diyaloğu, ne kadar hızlı üst seviyeye çıkarılırsa, Suriye meselesinin siyasi çözümü o kadar yakındır.
Zira önümüzde “anayasa komitesi” düzleminde yaşanacak, hatta yaşanmaya başlayan, Astana ile Küçük Grup arasında bir büyük çatışma var. Rusya, İran ve Türkiye üçlüsü ile ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün 7’lisi arasında, Suriye’nin geleceğini belirleme çatışması…
Türkiye’nin konumu yine kritik önemde ve Putin o önemi iyi okuyarak süreci yürütüyor…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları