Mehmet Ali Güller

Erdoğan’ın BOP kronometresi

30 Ocak 2023 Pazartesi

Erdoğan, üçüncü kez seçilemeyeceği gerçeği karşısında şu gerekçeye başvurdu: “Türkiye 2018 seçimleriyle yeni bir yönetim sistemine geçti, yani kronometreyi sıfırladı. 2018’de seçilen cumhurbaşkanı, yeni sistemin ilk cumhurbaşkanıdır” (AA, 27.1.2023).

Bu savunmanın hiçbir geçerliliği yok: Çünkü anayasa sıfırlanmadı! AKP pek çok kez anayasada değişiklik yaptı ama anayasayı değiştiremedi; yürürlükteki anayasa, 1982 anayasasıdır. Üstelik, “Bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir” şeklindeki 101. madde hükmü, 2007’den beri anayasadadır ve Erdoğan 2014’te de 2018’de de bu hüküm altında seçilmiştir. Yani bu bakımdan “sıfırlanan” bir durum yoktur. 

REJİM SIFIRLANDI

Erdoğan’ın açıklamasının asıl önemi şuradadır; “Kronometre sıfırlandı” derken sistemi, rejimi sıfırladıklarını ifade etmektedir. Erdoğan’ın (BOP) Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanlığı görevinin kapsamına işaret eden bir itiraftır bu.

Şöyle ki Erdoğan’ın eşbaşkanlığını yaptığı BOP, ABD’nin çıkarlarına uygun olarak “Ortadoğu’nun dönüşümü” idi. Bu konudaki ilk belgelerden biri, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice’ın 7 Ağustos 2003’te Washington Post’ta yayımlanan “Ortadoğu’yu dönüştürmek” isimli makalesiydi. O belgede dönüşümün konusu 22 ülkeydi; ardından BOP, “Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi” oldu ve konusu 35 ülkeye çıktı. 

Sıklıkla o belgeler yanlış yorumlanır. Dönüşüm, “sınır değişikliği” olarak değerlendirilir. Ancak gerçekte dönüşüm “rejim değişikliğini” de içermektedir.

Türkiye’nin BOP içindeki dönüşümü iki yönlüydü: Türkiye’nin Kürtlerle Irak ve Suriye’nin kuzeyine genişlemesi bağlamında sınırlarının ve “ılımlı İslam” ile rejiminin değişimi.

BABACAN’IN İMZASI 

Kuşkusuz ABD, hedeflerinin önemli bir kısmına erişemediği gibi, AKP de buna paralel olarak sınır genişletme “açılımını” tamamlayamamış, tersine açılım kapanmış, “Türkiye himayesinde Kürdistan” projesi rafa kalkmıştır. Ancak ne yazık ki rejim değişikliği konusunda önemli kayıplar yaşanmıştır.

Mevcut durum, anayasanın değişmediği ama mevcut anayasaya uygun olmayan zorlama bir yönetim modelinin dayatıldığı karakuşi bir durumdur. Tam da AKP’nin fıtratına uygun...

Bu süreç, havuç ve sopalarla yaşanmıştır: Onlardan biri 22 Eylül 2003’te imzalanan Dubai anlaşmasıdır: AKP iktidarı, 8.5 milyar dolar kredi karşılığında Derviş Programı ile başlayan rejim değiştirme faaliyetini sürdürme ve ABD’ye rağmen Irak’ın kuzeyine tek taraflı müdahalede bulunmama şartlarını kabul etmişti. 

Kılıçdaroğlu bu anlaşmaya karşı şöyle tutum almıştı: “Ali Babacan’ın attığı bir imza var. CHP iktidarında, bu sözleşmenin altına imza atanlar kesinlikle Yüce Divan’a gidecektir. Çünkü bu bir ihanet belgesidir. Bunu affetmeyeceğim.”

Bunu şundan anımsatıyorum: Rejimi yıkmaya girişenlerin bir bölümüyle, diğer bölümüne karşı “rejim mücadelesi” verilemez. Mevcut restore edilir. Türkiye’nin ise devrimci ve halkçı bir programla Cumhuriyeti yeniden inşa etmeye ihtiyacı var. 

O nedenle 2023’te “Erdoğan dönemini” sonlandırmak ve yeni bir cumhurbaşkanı seçmek önemlidir ama “yeniden Cumhuriyet” kararlılığını gösterecek devrimci partileri/isimleri TBMM’ye gönderebilmek de o kadar önemlidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları