Mehmet Ali Güller

Bahçeli-Öcalan’ın ABD formülündeki rolü

30 Aralık 2024 Pazartesi

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un “DEM’lilerin Öcalan’la görüşme talebine olumlu yanıt verdik” açıklamasından sonra Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder İmralı’ya gittiler ve iki saatlik görüşmeden sonra Öcalan’ın “Erdoğan ve Bahçeli’ye olumlu yanıtıyla” döndüler. 

Gerçi Adalet Bakanı, “DEM’lilerin talebiyle” diyor ama talebin asıl sahibi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ydi. Önce “Öcalan gelsin TBMM’de konuşsun” demişti, ancak bunun doğuracağı siyasi faturayı görünce talebini “DEM’liler gitsin İmralı’da Öcalan’la görüşsün” şeklinde güncellemişti. 

BAHÇELİ’NİN ROLÜ

O nedenle bugün asıl üzerinde durulması gereken soru şudur: Bahçeli’nin 1 Ekim’de TBMM’de DEM sıralarına gidip tokalaşması ve sonra 22 Ekim’de “Öcalan gelsin TBMM’de konuşsun” demesi ile HTŞ’nin 27 Kasım’da başlattığı “Esad yönetimini devirme” harekâtı arasında bir ilişki var mı? 

Çerçeveyi genişletelim: Ecevit hükümeti, ABD’nin “Irak’a saldırıda Türkiye üzerinden kuzey cephesi açılması” talep ve baskılarına karşı koydu. Başbakan Ecevit’in yardımcısı Bahçeli ise 7 Temmuz 2002’de bırakın koalisyon ortaklarını, kendi parti yöneticilerini bile bilgilendirmeden 3 Kasım 2002 için erken seçim ilan ederek ABD’ye direnen hükümeti dağıttı. Sonuç? ABD’nin kuzey cephesi talebini kabul eden AKP hükümetinin yolu açıldı! 

ABD’nin Irak’a harekâtının en temel sonucu ise “Federal Irak” ile Barzani devletinin Türkiye’ye komşu yapılması oldu. 

Öncesinde, 1999’da, Başbakan Ecevit bile şaşırmış, “ABD Öcalan’ı bize niye teslim etti, anlamadım” demişti. Bahçeli anlamıştı muhtemelen. Kolayca hem “asılmaması şartını” kabul etti hem de Türkiye’nin AB kapısına bağlanarak kurumlarının çökertilmesini. 

1 EKİM’DE DÜĞMEYE BASILDI

Evet, Bahçeli’nin “Öcalan açılımı”nın elbette Suriye’yle de ilgisi var. Nitekim Öcalan, kendisine gönderdiği yanıtı, “Gazze ve Suriye’de hadiseler göstermiştir ki...” diyerek şekillendiriyor ve şöyle diyor: “Sayın Bahçeli’nin ve sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim. Heyet (Buldan ve Önder) bu yaklaşımımı gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım.” 

Çağrı? Bahçeli “Öcalan gelsin TBMM’de PKK’yi tasfiye ettiğini açıklasın” demişti ya. 

KİM NE KAZANACAK?

İlk “çözüm” sürecinin tıkaçlarının başında PKK’nin Suriye’deki özerklik kazanımı geliyordu zaten. Bugünkü “çözüm” süreci ise bu bakımdan “kaldığı yerden devam” anlamına geliyor. 

Planları şu: Öcalan PKK’nin kendini tasfiye ettiğini açıklayacak, PKK’nin Suriye kolu PYD/YPG ise Federal Suriye içinde özerkliğin kabulü üzerinden silahlı güçlerini Suriye Savunma Bakanlığı’na devredecek. 

Karşılığında DEM yeni anayasaya destek verip Erdoğan’a sınırsız başkanlık yolu açacak. Böylece ilk “çözüm” sürecinin bir başka tıkacı olan Selahattin Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” çizgisi de tamamen silinmiş olacak. 

ABD’NİN FORMÜLÜ

Tabloyu daha iyi anlayabilmek için YPG komutanı Mazlum Abdi ile HTŞ lideri Colani’nin son açıklamalarını birlikte değerlendirmemiz gerekiyor. 

YPG komutanı Mazlum Abdi, “Yeni Suriye ordusuna entegre olmaya hazırız” diyor, “Suriye’nin birleşik olarak kalmasını ama siyasi sisteminin şeklinin değişmesini” istiyor, “ademi merkeziyetçi ve çoğulcu bir devlet inşası” talep ediyor, “özerk bölge temsilcilerinin söz sahibi olması gerektiğini” belirtiyor. 

HTŞ lideri Colani ise PYD/YPG ile görüştüklerini belirtip “Kürt güçleri ordu saflarına entegre edilecek. Kürtler Suriye’nin ayrılmaz bir parçasıdır” diyor. 

Özetle PKK’nin Suriye kolu, silahlı güçlerini Suriye ordusuna entegre etme karşılığında, Federal Suriye içinde özerk bölgenin tanınmasını amaçlıyor. Bu ABD’nin formülüydü. İşte Bahçeli-Öcalan açılımı, bu formülün gerçekleştirilmesi içindir. 

ABD’nin stratejik formülü dün Federal Irak’tı, bugün Federal Suriye; yarın mı?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

HTŞ’nin İsrail ödevi 28 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları