Mehmet Ali Güller

AKP’nin ‘potansiyel FETÖ’lerle’ protokolleri

23 Aralık 2023 Cumartesi

1) Siyasal İslamcıların çatı örgütü niteliğindeki AKP’nin kurduğu tüm hükümetler, istisnasız “tarikatlar ve cemaatler koalisyonu”dur.

AKP’nin ilk 10 yılı boyunca koalisyondaki esas faktör FETÖ olmuştu. AKP’den önce devlete “sızarak” varlık oluşturmaya çalışan Fethullah Gülen’in cemaati, AKP’nin sağladığı olanaklarla eğitimden içişlerine, yargıdan askeriyeye devlete yerleşti. Öyle ki bir süre sonra devlete paralel devlet haline geldi. İşi Erdoğan’ı da tasfiye ederek devleti toptan ele geçirmeye kadar vardırdı.

TARİKATLARI YASALLAŞTIRARAK DENETİMDE TUTMA PLANI

2) Erdoğan, devleti yöneten kişi olarak, koalisyonundaki bir unsurun doğrudan tehdidine ve darbe girişimine maruz kalınca tarikat ve cemaatleri “denetim altına” alma yolunu aradı. İşte Diyanet’in Tarikatlar Raporu bu süreçte, 2017’de hazırlandı. (Rapor, 2019’da Oktay Yıldırım tarafından kitaplaştırıldı ve Kaynak Yayınları’ndan basıldı).

Türkiye’deki tarikat ve cemaatlerin ayrıntılı incelendiği raporun sonuç bölümü şu uyarıyı içeriyordu: “Eğer bu kanuni denetim kurulamazsa, kutsallarının ticaretini yapandan, din adına şantaj üretene veya menfi davranışlarını din adına meşrulaştırmak isteyene kadar birçok kişi veya grupların oluşması kaçınılmazdır. Bu durumda, asayiş sorunu olduktan sonra fark edilen yapılara karşı, vücudun kangren olmuş bir parçasının kesilip atılmasından farklı bir çözüm sunulamayacağı aşikârdır.”

Ancak “eğer bu kanuni denetim kurulamazsa” cümlesinin önü, işin diğer yönüne işaret ediyordu: “Toplum içindeki sosyal yapıları yasaklama ile sonuç alınamayacağı açıktır. Bundan dolayı, bu tür sosyal örgütlenmelerin yasal bir zeminde hareket etmelerinin sağlanması şarttır.

Yani rapor aslında “tarikat ve cemaatleri yasallaştırarak denetim altına almayı” savunuyordu. AKP iktidarının FETÖ’den çıkardığı ders, tarikat ve cemaatlerle mücadele değil, onları yasallaştırarak denetim altında tutmaktı. Zaten iktidarın tarikat ve cemaatlerle mücadele edebilmesi beklenemezdi. Erdoğan onlara dayanarak iktidar olmuştu, onlara dayanarak iktidarını koruyordu. Bu durumda haliyle FETÖ’yle kısmen mücadele etse bile FETÖ’cülükle mücadele etmedi!

HER TARİKAT HEDEFİ GEREĞİ POTANSİYEL FETÖ’DÜR

3) İşte Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in muhalif milletvekillerine “Sizin ‘tarikat, cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla 10 tane protokolümüz var. Onlarla protokol yapmaya devam edeceğiz” şeklinde seslenmesi bundandır.

Tarikatlar ve cemaatler Türkiye’de yasal değildir, yasallaştırılması hedefleridir. Bunu henüz sağlayamadıkları için de tarikat ve cemaatleri, sivil toplum kuruluşu (STK) diye niteleyerek “devrim kanunu”nun etrafından dolaşmaktadırlar.

Tarikat ve cemaatler elbette STK olamaz; şeyh-mürit ilişkisinin olduğu bir yapı, antidemokratik bir yapıdır ve kendisini nasıl nitelerse nitelesin, tarikattır.

4) Tarikat ve cemaatler, hedefleri gereği, siyasal örgütlenmelerdir ve hedefleri de son tahlilde iktidar olmaktır, devlet olmaktır. Dolayısıyla her tarikat ve cemaat, potansiyel FETÖ’dür; imkân bulduğu anda “paralel devlet” olmaya çalışır.

Eğitimde, yargıda, askeriyede tarikatlara göz yumulması, paralel eğitime, paralel yargıya, paralel orduya, toplamda da paralel devlete göz yumulması demektir.

Dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı’nın tarikat ve cemaatlerle STK adı altında protokoller imzalaması demek, yine ve yeniden “potansiyel FETÖ’lere” zemin hazırlaması demektir.

Türkiye, aynı “hataya” yeniden düşülmesini kabul edemez!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Türk-Çin üniversitesi 14 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları