Jale Özgentürk

Avrupa Birliği yolu demokrasiden geçiyor

12 Temmuz 2023 Çarşamba

Türkiye ekonomisinde 2001 krizi kadar derin bir kriz yaşanıyor. Kasa tamtakır. Enflasyon çift hanelerde. Dövizde artış baskısı sürüyor. 

Uluslararası Para Fonu (IMF) olmadan uygulanan bir IMF programının içindeyiz adeta.

Kriz yıllarında duymaya alıştığımız mali disiplin, yapısal reformlar Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in dilinden düşmüyor.

Türkiye ekonomi modeli adı altında uyguladığı politikalarla krizin fitilini ateşleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise bugüne kadar ters düştüğü tüm ülkelerle anlaşma peşinde. 

Bu konudaki en büyük sürprizi ise Avrupa Birliği konusunda yaptığı açıklama oldu.

Erdoğan, İsveç’in NATO üyeliğini destekleme karşılığında “Türkiye’nin AB’de önünü açın” dedi. 

 50 YILDIR KAPIDAYIZ

Türkiye 1963 yılından beri tam 50 yıldır AB’nin kapısında bekliyor. 1995’te imzalanan Gümrük Birliği ile vites değiştiren Türkiye’nin AB’ye en yaklaştığı yıllar AKP iktidarının ilk ayları olmuştu.

Aralık 2002 Kopenhag Zirvesi sonucunda Türkiye’nin kriterleri karşılaması şartıyla müzakerelerin başlayacağı açıklanmıştı.

Bu kriterler siyasi reformların derinleştirilmesi ve içselleştirilmesi, sivil toplumla diyaloğun güçlendirilmesi gibi demokrasinin güçlenmesine yönelik reformlardı. 

2004’te Brüksel’de gerçekleşen AB zirvesinde Türkiye ile müzakerelerin 2005 yılında başlatılması kararı alınmış hatta 15 Aralık 2004’teki toplantıda Avrupalı parlamenterler, tüm Avrupa dillerindeki “evet pankatlarını” kaldırarak Türkiye’nin tam üyeliği için yeşil ışık yakmışlardı.

AB çıpası sayesinde Türkiye ekonomisi için en parlak günler de o zaman yaşanmış, yatırımlar birbiri ardına gelmişti. 

2023 SON TARİHTİ

Ancak ilişkiler sonraki dönemlerde aynı parlaklıkta süremedi. AB, 2006 yılında katılım süreci için en erken 2021 yılını öne sürerken Erdoğan ise katılımın 2023’te gerçekleşmemesi halinde üyelik müzakerelerini sona erdirebileceklerini ima etmişti.

O tarihten itibaren ilişkilerin üzerine bir göçmen krizi eklenince AB ile müzakere süreci dondu. AB Türkiye ekonomisi için son derece önemli bir partner. Gümrük Birliği sayesinde gelişen ilişkiler nedeniyle Türkiye’nin katma değerli ihracatının yüzde 50’si AB ülkelerine yapılıyor. Türkiye’ye doğrudan yatırımlarda da en büyük pay AB ülkelerine ait. 

Peki Erdoğan’ın sürpriz talebi nasıl karşılanacak? AB koridorlarından bazı uzmanlara sordum. 

Türkiye için bir yeşil ışık görünmüyor. Avrupa Komisyonu’na göre İsveç’in NATO üyeliğinin, blokun genişleme planlarıyla ilişkilendirilmesi doğru değil. 

Aslında AB üyeleri bir süredir Türkiye ile ilişkilerin stratejik geleceği üzerine hazırlıklar yapıyordu. 

Şimdi ise İsveç’in NATO üyeliği karşığında Erdoğan’ı tatmin edecek bir format arayışı başladı.

İki alan var. Biri artık zaman aşımına uğramış Gümrük Birliği’nin modernizasyonu. Diğeri de vize serbestisi. 

Konuştuğum uzmanlar vize serbestisinde 5 milyon göçmen barındıran Türkiye için çok önemli bir değişim beklenmeyeceğini söylüyor. Yapılabilecek şey yeşil pasaportluların sayısının artırılması, belli kesimlere vize serbestisi.

Erdoğan’ın üyelik için samimiyeti ise demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü konularında atacağı adımlara bağlı. 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ve Avrupa Konseyi’nin kararlarını uygulamayan Türkiye’nin tam üyelik için yeni bir fasıl açması ise hayalden öte bir adım olur. 

Dünya Demokrasi Endeksi’nde 167 ülke arasında 103’üncü sırada yer alan, yönetim biçimi tam demokrasi bile sayılmayan Türkiye’nin bu reformları başlatması mümkün mü?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları