Kim demiş Türkiye yönetilmiyor diye...

20 Ekim 2024 Pazar

Sevgili okurlarım kusura bakmayın bütün kurumlarımız tıkır tıkır çalışıyor. Sosyal medyada bir yapay zekâ Mehmet Şimşek (kendileri Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye bakanı olur) röportajı izledim ve vallahi billahi önce inandım ardından durumu kavrayıp vergiler konusunda ona yardım etmeye karar verdim. Programda Mehmet Şimşek şöyle diyor: “Fethiye’den güneş vergisi almalıyız.” Şöyle olmalı sadece Fethiye yetmez, güneşi bol bol kullanan tüm illerdeki yurttaşlardan güneş ilaveten “denize girme vergisi” alınmalıdır. Sayalım; Antalya, Adana, Marmaris, Göcek ve İzmir’in tüm ilçelerinde yaşayanlar bu vergiyi paşa paşa ödemeliler. Yetmedi Erzurum, Kars, Ağrı, Muş illerinde ve Sarıkamış, Palandöken ilçelerinde yaşayanlar “karda kayma ve kar seyretme vergisi” vermeliler. Yok öyle avanta. 

Mardin ve ilçesi Midyat’ta yaşayanlardan yüzlerce yıl önce yapılmış muhteşem mimariye sahip bir bölgede yaşadıkları için mutlaka ama mutlaka “imtiyazlı bir bölgede yaşama vergisi” alınmalıdır. Afyon, Eskişehir gibi illerimiz “Allah’ın termik suyundan faydalanma vergisi” ödemek zorundadırlar. Karadeniz’in tümünden “yaylalarda yaşama vergisi ve fırtınalı denizleri seyretme vergisi” alınmalıdır. Marmara Bölgesi’nde yaşayanlar yüzlerce yıllık zeytinliklere sahipler. Nerede “zeytin vergisi”? Ankara’da yaşayanlardan gözlerini açtıklarında “Anıtkabir’i görme vergisi”.

İstanbul’da yaşayanlardan da “İstanbul’da yaşama vergisi” alınmalıdır. Bir de göçmen ve mültecilerle dolu bölgelerde yaşayan Türklerden “kardeşlik vergisi” alınması artık şart olmuştur. Hatay da felaket filmi çekmek isteyen Hollywood sinemacılarına stüdyo olarak kiralanabilir ve iyi bir gelir elde edilir.

Neyse bu mevzu böyle uzayıp gider. Kim demişti Türkiye’de tüm kurumlar çökmüş diye, lütfen ayıp oluyor. Örneğin RTÜK (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu) çok başarılı bir iş yaptı. 29 yıl 11 aydır kesintisiz yayın yapan Açık Radyo’yu kapattı. Açık Radyo dünyanın tüm renklerini kucaklıyormuş, tüm dinlere ve tüm cinsel tercihlere aynı ölçüde saygısı varmış, dünyayı değiştirmek, daha yaşanır bir yer kılmak için çaba harcayan insanlara sık sık mikrofon uzatıyormuş. Türkülerin ve acıların müziği Bluesların sevdalısı imiş ve eşit yurttaşlardan oluşan bir ülke hayalleriymiş.

Hadi canım kimi inandırıyorlar, işte RTÜK bu kadar demiş ve şak diye kapatmış. Hani Türkiye de kurumlar iş yapmıyordu, işte ispatı! Ama tehlikeli bir durum var, gökkuşağının tüm renklerini kucaklayan, türkülerini söyleyen, hep özgürlük ve adalet isteyen, hayvanların öldürülmesine karşı çıkan, kesilmesin diye ağaçları yavruları kucaklayan on binlerce insan cezasız mı kalacak? Öyleyse gökkuşağını kucaklayanları, türkü ve Blues dinleyenleri, hayvan ve ağaç sevenleri ne yapacağız? İşte burada benim bir önerim var: Bu kişilerin, her adımlarını izleteceğiz. Burada akşamdan sabaha kadar bir ayakçı kahvesinde arka arkaya çay içip okey oynayan ve ay başı geldiğinde bankamatiğe gidip parasını çeken bekçilere de iş düşüyor. Biraz yorulsunlar.

Sevgili okurlarım siyasilere ne çok akıl verdim değil mi? Canım bende çok iş var.

Ama kötü bir huyum var: Açık Radyo’nun kapanış konuşmasını yapan Ömer Madra’nın konuşmasını ve dijital ortamın kapanmasını izlerken pek çok kişi gibi ben de gözyaşlarımı tutamadım, kimseler alınmasın traktörleriyle yolları tıkayan çiftçilerin haykırışları günlerce kulaklarımda yankılandı. Soma’dan Ankara’ya yalın ayak yürüyen Somalı maden işçileri kimselerle görüşemedi. Öylece yalnız kaldılar. Onların yere vurdukları baretlerden yükselen sesleri kimseler duymadı. Sıcak havalarda serinlemek için, soğuk havalarda ısınmak için havası sürekli baş ağrıtan AVM’lerde oturan insanları da kimseler görmüyor. Unutmuşum sadece ısınmak ve serinlemek için AVM’lerde oturanlardan da vergi alınsın ya da mutlaka 250 liralık bir alışverişe zorlansın. Çünkü biz güçlü bir ülkeyiz, milyonlar vererek uzaya yolladığımız çakma astronotun bizim paramızla keyif çatmasını alkışladık. Ve ciroları milyon dolarları bulan şirketler asla vergi vermiyor. Tarikat vakıflarına gönderecek para da kalmadı. Ve bizi koruyacak bir ordumuz da yok. Belki yukarıda bahsettiğim vergilerle bir süre daha idare ederiz. Sonrası koyu bir karanlık. 

Not: Bu yazımdan sonra Mehmet Şimşek’ten bir teşekkür bekliyorum. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları