Şeytanlaştıranların Savunucusu

29 Haziran 2024 Cumartesi

Siyasal dincilik yolunda yürümesi için özel olarak yetiştirilmiş, adım adım yükseltilerek bakan yapılmış olan Yusuf Tekin’in “ümmet yaratma” amacına yönelik maarif programına ilişkin hedeflerini hiç vazgeçmeden, bıkmadan, usanmadan yazmayı sürdüreceğiz.

Okurlarımız yakından bilirler ki Yusuf Tekin, geçtiğimiz yıl sonunda “sivil toplum kuruluşu” saydığı tarikat ve cemaatlerle Milli Eğitim Bakanlığı’nın protokoller imzalamaya devam edeceğini açıklamıştı.

Dediğini de yapıyor...

Tekin’in “sivil toplum kuruluşları” adını verdiği tarikat ve cemaatler üzerine Atatürk Üniversitesi’nde yapılmış “Tarikat/Cemaat Mensuplarının Gözünden Katılım Sebepleri ve Tarikat/Cemaat Ortamları” adlı bir araştırma bu konuda kimi ipuçları içeriyor. 

Tarikat ve cemaatlere olumlu yaklaştığı gözlenen araştırmaya göre, bu yapılanmalar içinde yer alanlar, şeriat ile tarikatı özdeşleştiriyor, tarikatı şeriatın yolu olarak tanımlıyorlar. Kendilerini şeyhe bağlı görüyor, şeyhte mucize ve kerametler buluyor, onu ilahlaştırıyorlar. “Şeyhi olmanın şeyhi şeytandır” diyorlar.

Tarikat ve cemaatlerde, sivil toplum kuruluşlarında olduğu gibi bir demokratik düzeneğin işlemediği de açıkça ortaya çıkıyor. Örneğin, araştırmacıların sorularını yanıtlayan “yüksek lisans” yapmış 30 yaşında bir Nurcu kadın, cemaati şöyle tanımlıyor:

“İçerisinde, siyaseti, maddi kazancı, gruplaşmayı, yandaşlığı, ötekileştirmeyi içinde barındıran aynı görüşten insanların bir arada bulunduğu topluluğa cemaat denir.”

Bir başka cemaatçinin değerlendirmesi de şöyle:

“... aksi görüşler bildiremezsin cemaat içerisinde. Eğer aksi görüşler beyan edersek önce eleştirilirsin, sonra da cemaatten dışlanırsın.”

Zaten araştırma da “Çalışmanın verilerine göre, tarikatlar/cemaatler kendi çatısı altında olanları biz duygusuyla birleştirirken bu tür toplumsal grupların doğası gereği aynı oranda kendisi dışında olan insanları ve tarikatları/cemaatleri ötekileştirmektedir” yargısına varıyor.

Kendisi dışındakileri şeytanlaştıran, ötekileştiren; laik ve demokratik yaşamı dışlayanların oluşturduğu yapılanmaları “sivil toplum kuruluşu” sayan bir bakan, ulusal değil, ümmetçi bir eğitim izlencesini çocuklarımıza dayatıyor.

Kabul etmek olası değil.

YUSUF TEKİN İÇİN SUÇ DUYURUSU

 Atatürkçü Düşünce Derneği’nin, maarif programını hazırlatan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin hakkında geçtiğimiz günlerde cumhuriyet savcılığına yaptığı suç duyurusunda, iki önemli olgu öne çıkıyor.

1- Anayasanın “eğitim ve öğretim hakkı”nı düzenleyen maddesindeki “eğitim ve öğretimin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına” göre yapılmasını öngören 42. maddesine aykırılık.

2- Türk toplumunu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkaracak yetiştirme görevi bulunmasına karşın yeni müfredatla laiklik gibi temel ilkeleri hiçe sayarak, Türk Ceza Yasası’nca ömür boyu hapis cezasını içeren “anayasanın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya” girişmek.

CİNAYETİN ARKA PLANI

Ülkücü Sinan Ateş’in öldürülmesi olayının yankıları özellikle siyasi alanda boyutlanıyor.

Yürütülen soruşturma ve yargılamalarla cinayeti gerçekleştirenlerle ilgili tüm gerçeklerin ortaya çıkarılması hiç kuşkusuz çok önemli.

Ancak, arka planı açısından siyaset, iç ve dış mafya ve kirli ilişkilerle örülü olduğu anlaşılan cinayette, tarafların kahramanlaştırılmaması veya aklanmaması da o denli önemli!

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yancı Foncular 22 Haziran 2024

Günün Köşe Yazıları