Feyzi Açıkalın

Ülke tarihinin gördüğü en ‘siyasi’ yerel seçim

10 Ocak 2024 Çarşamba

Gazeteci İsmail Saymaz’ın sorusunu yanıtlayan CHP eski İstanbul milletvekili, AKP yeni(!) Muğla belediye başkan adayı Aydın Ayaydın, Muğla’nın sorunlarını çözmek için Erdoğan’ın teklifini kabul ettiğini, yerel yönetim adaylığının genel siyasetten bağımsız görülmesi gerektiğini söylemiş... Tam tersi düşüncedeyim; AKP iktidarı, her aşamasını anons ederek gerçekleştirdiği rejim değişikliğine son noktayı, yerel seçimleri de alarak koymak istiyor.

Hatırlayalım; partili Cumhurbaşkanı Erdoğan 28 Ekim 2022 tarihinde ilk kez net olarak Türkiye Yüzyılı’ndan bahsetmiş, yeni yüzyılın ‘inşa!’ aşamasını anlatmıştı. İnşaatın tamamlanması için yerel seçimlerin alınması gerekliliği henüz o tarihte açıklanmamıştı.

6 Şubat depreminden iki gün önce Nazilli’de halka seslenirken, “14 Mayıs seçimlerinde bunlara öyle bir çakalım ki, bir daha bellerini doğrultamasınlar!” diyordu. Erdoğan salt bir seçim zaferinden bahsetmiyor, rakibin bir anlamda siyasetten silinmesini sağlayacak sonucun alınmasını istiyordu.

11 Nisan’da partisinin seçim beyannamesini açıklarken, “Hangi partiye oy verirse versin, her vatandaşımızı AK Partinin tabi bir mensubu olarak sayıyoruz!” Erdoğan daha seçmen sandığa gitmeden ülke halkını AKP ile eşitlemişti. Hayal ettikleri parti devletinin kuruluşu tamamlandığında, vatandaş zaten onun doğal bir üyesi olacaktı.

11 Haziran’da Necip Fazıl etkinliğinde konuşan Erdoğan: “28 Mayıs seçimi üstadın davası açısından dönüm noktasıdır. Bir daha hiçbir güç, CHP’yi o sandığın dibinden çıkartmayacaktır!” Muhalefet yani CHP, bir kez daha Erdoğan tarafından sandıktaki naftalin kokan bohçaların en altına yerleştirilmiştir!

Seçim sonrası dozajı artıracak, muhalefeti yok etme söylemini 21 Haziran’daki Meclis grubu ilk toplantısında şu sözlerle geliştirecekti: “Cumhuriyetin 100’üncü yaşına muhalefet yapma pratiğini de kökten değiştirmiş bir ülke olarak girelim istiyoruz!” İktidarı elde etmeyi yeterli görmeyip, inşa ettiği rejime uygun bir muhalefet geliştirmeyi planlıyor, bunun da ancak yerel yönetimleri “ele geçirmekle” mümkün olacağının ilk mesajını veriyordu.

Erdoğan devamla, 7 Ağustos’ta kabine toplantısı sonrası: “Türkiye’nin en büyük talihsizliği basiret yoksunu bir muhalefete sahip olmasıdır!” 22 Ağustos’ta yineleyerek; “Demokrasi mücadelesinde muhalefet çok çok önemli ama Türkiye’nin en büyük kaybı muhalefet eksikliği!” diyordu.

10 Eylül’de küçük ortak MHP’nin Karabük Belediye Başkanı Rafet Vergili gözlerden kaçan şu önemli açıklamayı yapacaktı: “AK Partili arkadaşlar, bizim bu şehirlerimize elinizi sürmeyin, biz gerekeni yaparız!” Gerçekten de dedikleri yapılacak, özellikle Anadolu kasabalarında milliyetçi sağın türevleri sokağı ele geçirmek için yeniden örgütlenirlerken, dinci sağ ise Gazze’yi de bahane ederek, yaptıkları eylemlerle varlıklarını pekiştireceklerdi. Demokrat düşüncedeki adaylar bir yöredeki seçimi ‘kazanmak’ tan bahsederken, sağcı anlayış ‘alma, fethetme’ söylemini tercih etmekteydi.

Erdoğan son olarak, belediye başkan adaylarını açıklarken, “İnşallah 31 Mart seçimlerinde elde edeceğimiz zaferle şehirlerimizi gerçek belediyecilikle tanıştırmakla kalmayacağız, ‘Özgür Efendi’yi de özgürleştireceğiz’” diyerek belediye seçimlerindeki hedefini tam olarak açıklamıştı. CHP Genel Başkanı Özel’in özgürleşmesi, Erdoğan’ın, vesayet altında olduğunu varsaydığı partideki görevini bırakmasıyla sağlanacaktı.

Onun için sayın Ayaydın; tek adam sonrasında tek parti rejimine de koşarak gidildiği bir dönemde ‘yerel seçimlerin genel siyasetten bağımsız bir hizmet yarışı’ olduğu palavrasına inanılmasını lütfen beklemeyiniz. Dahası bu, adaylar arasında değil, en somutu İstanbul’da gerçekleşeceği bilinen bir, “Erdoğan’da cisimleşen devlet gücünün devreye sokulacağı” özel seçim yarışıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları