Feyzi Açıkalın

Cumhurbaşkanlığının(!) Turu

18 Nisan 2022 Pazartesi

Geçen hafta sosyal medyada dolaşımda olan bir bisiklet yarışı görüntüsü vardı. Grup halinde hızla gelmekte olan bisikletçilerin yolunda birisi yürüyordu. O sırada kaldırımda elleri arkasında bekleyen görevli polis, “Şenol gaç!” diye uyarıda bulunup, son anda o kişiyi dışarı çekmek isterken müthiş bir hızla çarpışma oldu, hep birlikte yere yuvarlandılar… Yarışa ilişkin yine başka bir videoda, bu kez yol kavşağında beklemekte olan izleyicilerin, önünden geçen sporcuları protesto edip, onları yuhaladıkları görülüyordu.

Görüntüler, sürmekte olan 57. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu (TUR) Çeşme etabındandı. Pek bilinmez, TUR Türkiye’nin aralıksız sürdürülmekte olan en eski uluslararası organizasyonlarından birisidir. Bu anlamda TUR ülke sporunun yüz akı, onur kaynağıdır. TUR’un bu denli köklü olması ve bir anlamda kurumsallaşmasının temel nedeni onun en yüksek makam olan Cumhurbaşkanlığı himayesinde oluşundan gelir.

Doğası gereği yarış, ülkenin kara yollarının kullanıldığı uzun etaplardan oluşur. Dolayısıyla çok bileşenli, zor bir organizasyondur. En büyük zorluk, sporcunun yarış güvenliği için kara yolunun araç trafiğine kapatılması ile yaşanır. İnsanların en temel haklarından birisi olan ulaşımın sekteye uğratılmadan yarış parkurunun planlanması önem taşır.

Etaplı bir bisiklet yarışı düzenlemenin zorluklarını bilen TUR’un isim babası Talat Tunçalp, bunun için organizasyonu 1965 yılında Cumhurbaşkanlığı himayesine aldırmıştır. Bu karar, bisiklet kültürünün henüz kökleşmediği ülkemizde hem yarışa maddi kaynak sağlama hem de parkur güvenliği açısından işe yaramış olmalıdır. Gelişmiş ülkelerde bisiklet turları, bütçelerini sponsorluk yöntemiyle oluşturan profesyonel organizatörlerce düzenlenirken, bu iş ülkemizde devletin atadığı bisiklet federasyonu başkanlığında yürütülegelmiş. Bisiklet federasyonu devletin maddi katkısı ve yaptırım gücünü arkasına alarak turu düzenlemiş.

Türk sporunun yönetsel yapısı içinde, ilk önce futbol federasyonu 1992 yılında özerkliğe kavuşmuş. 1993 yılında diğer spor federasyonları için benzer çalışmalar sürdürülse de, atama yerine seçimle iş başına gelme o yılların tek yeniliği olarak kalmış. Böylece federasyonlar hem mali hem de yönetsel olarak özerkliğe kavuşamadıkları için, aldıkları her karar ve düzenledikleri her organizasyonda devlet idaresinden bağımsız hareket edememişler.   

Uluslararası nitelikteki TUR yalnızca yabancı sporcularla olan iletişim açısından değil, yılda bir kez bile olsa, idareci ve basın başta olmak üzere Türk bisiklet ailesini buluşturmasıyla da öne çıkmış. Geçmiş yıllarda, örneğin 1970’lerde eğer Türk sporcularından başarısız sonuçlar gelmişse sorgulama başlamış; TUR’un, paraların boşa harcandığı bir “gezi” olduğu şeklindeki suçlamalar gelmiş. Hatta yarışın her üç yılda bir düzenlenmesi bile teklif edilmiştir! Konunun önemli yanı, o yılların demokratik Türkiye’sinde ön planda yer almayan Cumhurbaşkanlığı makamının, bu kararlarda belirleyici olmamasıdır. Sporu yönetenler yalnızca Merkez Danışma Kurulu ve de Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü gibi kurumlardır.

Öte yandan, 50 yıl öncesinde TUR kafilesi içinde yer alan, Cumhuriyet Gazetesi’nden Tunçer Benokan gibi gerçek bisiklet yazarları yarışı her açıdan irdeleyip, düşüncelerini  sayfalarına taşıyabilmişler. Türk sporcuları hakkında gerçekçi ve kaliteli yorumlar yapmışlar, halkı doğru bilgilendirmişler ve bir anlamda da bisiklet federasyonunun yol göstericisi olmuşlar.

Ülkenin uluslararası ölçekte düzenlenen en büyük etaplı yarışı olan ve 2008 yılından sonra kalitesi yükselen TUR, naklen yayınlanmaya da başlayınca nitelik değiştirmiş. Sporun ülke tanıtımındaki yükselen yeri gereğince yarış önem kazanmış. Bunun üzerine yarışın bütçesi büyümüş, dolayısıyla böylesine çok bileşenli bir organizasyondan nemalanma konusu öne çıkmış. Önceki satırlarda da belirttiğim gibi, organizasyon profesyonellerce değil ama Cumhurbaşkanlığı adına bisiklet federasyonu tarafından yürütüldüğü için, yarış otoritesinin onayı ve oluru dışında hareket etme korkusu insanları bağımsız davranmaktan yoksun kılmış. Ya da bu söylemi bir bahane olarak kullanmışlar! Sansürcü anlayışla, çıkar uğruna birlikte olunmaktan hiç beis duyulmamış…

İşin spor adına en vahim yönü, ülkenin en prestijli yarışlarından birisi olan TUR’un yani bir spor aktivitesinin siyasallaştırılıyor olmasıdır. Geçmiş yılların aksine TUR, taraflı olduğunu açıkça söyleyen, partili bir siyasi kişiliğin doldurduğu Cumhurbaşkanlığı makamı adına düzenlenmektedir. Her spor federasyonunda olduğu gibi, bisiklette de günümüz hakim siyasetinin olur vermediği bir aday federasyon başkanı olamamaktadır. Dolayısıyla TUR organizatörü de olan federasyon, kendisine rejim tarafından yüklenen göreve uygun söylem ve eylemlerde bulunur. Spor artık ikinci plana atılmıştır.

1963 yılında değerli spor insanı Talat Tunçalp’ın çıktığı TUR organizasyonu yolculuğunda gelinen bu noktanın, bisikletin tüm bileşenlerince içselleştirilmesi ve ne yazık ki spor medyasında da dillendirilmiyor oluşu çok acıdır. TUR artık “Cumhurbaşkanlığı” değil, “Cumhurbaşkanlığının” yarışıdır ve sporun siyasete alet edilmesinin ülkedeki en büyük örneği olmuştur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları