Feyzi Açıkalın

Batılı turistler dönerken, yerleşik yabancılar giderken

21 Şubat 2018 Çarşamba

Gittikçe yerli ve millileşen anlı şanlı haber kanallarının, savaş alanından yaptıkları yayınlarıyla güne başlanan bir ülkeyiz. Zeytin rengi montlu, hafif makyajlı ve durumun önemine binaen kalkık kaşlı spikerler, top atışları arka fonuyla haberler sunuyor.

Ülkeye döndüğünde arkadaşlarıyla çok ilginç anılar paylaşmayı hayal eden güzel muhabirler ise, iğreti de olsa araziye kendiliğinden uyarak(!) tesettüre bürünüyor. Kim bilir, belki de Hala Gorani ya da Christiane Amanpour olma peşindeler.

Bu ortamda, altı yaşından başlayarak okullarda zorunlu satranç eğitimi verilen bir ülke olan Rusya’nın karşısında masaya, güçlü din eğitimi almış bir liderlik kadrosuyla oturuyoruz. Savaş alanındaki başarının izin verilen bölümü aşıldığında, hamlelerini hemen sertleştirme yeteneğindeki Rusya’nın.

Diğer yandan düşman olmaya bir türlü karar veremediğimiz ABD var. En fazlasından Ankara Başkonsolosluğu’nun adresini değiştirebildiğimiz. Aynısını Birleşik Arap Emirlikleri’ne de yapmıştık. Hani şu hala en büyük oranda, kimsenin nedenini bilmediği altın ithalatının yapıldığı ülkeye…

Dışardan ama en çok Avrupa’dan ülkemizin ahvali böyle görünüyor. Diğer taraftan 47 milyar dolar ile, milli gelirin %5.4’üne ulaşan bir cari açığımız var. Yani ülkeye her koşulda döviz girişi gerekiyor. Ve gittikçe tehlikeli bir hale dönüşen bu açığa, ancak dış turizm gelirleri ile yama yapılabiliyor.

Kirli pazarlıklar ve rehine değişiminin (tokuş şimdilik yok!) ardından, Almanya başta olmak üzere Batı Avrupalı turistlerin ülkemize bu yıl geri dönecekleri müjdesi sürekli veriliyor. Oysa Hollanda ile hala “lale” durumundayız. Türkiye’ye en büyük doğrudan yatırımı getiren ülke olan Hollanda ile…

Sonrasındaki açıklamalardan anlıyoruz ki, Batılı konuklarımızın dönüşü büyük ölçüde onları ülkemize getiren dev tur operatörlerinin kar marjları ile ilgili de bir tercihmiş. İspanya ve diğer tatil ülkelerinin konaklama fiyatları çok arttığı için kar oranı düşen operatörler, pazarlık sonucu iyice dibe çektikleri Türkiye ve Mısır destinasyonuna bu yıl ağırlık vermişler.

Burada ilginç bir karşıtlık var: Her iki taraftaki Batılı da dönüyor! Batılı turist döndüğü gibi örneğin, dönüş hızı azalsa da, turizm bölgelerindeki Batı Avrupalı yerleşik yabancılar da evlerini satıp ülkelerine dönüyor. Tıpkı yabancı yatırımcının ülkemizden çıkış yaptığı gibi. Dönüşlerin hangisinin bir gerçekliği yansıttığı ise henüz bilinmiyor!

Siyasi iktidarın Batılıya dönük turizmi içine sindiremediği bir başka gerçek. Turizmin önündeki, ÖTV, KDV, pahalı yakıt, vergi muafiyeti gibi engelleri çözmek şöyle dursun, yanına bile yaklaşmıyor. Böyle olunca da, bir kısır döngü olarak otelci ve yerli acente, gittiği fiyat indirimi kadar hizmet kalitesini de düşürüyor.

Sonuçta, Türkiye’nin, örneğin Uluslararası Hukukun Üstünlüğü endeksinde 113 ülke arasında 99. oluşunu hiç umursamayan ve ait olduğu gelir gurubuyla da konakladığı beldeye yarar sağlamayan bir değişik konuk ülkemizi tercih ediyor.

Bir başka tehlikeli gelişmede ise, büyük tur operatörlerinin tehditle otelciden indirim isteği gündeme getirildiğinde, topun ucuna yine otelci konuyor. Otelcinin, çalışanını da istismar ederek ve kötü hizmet vererek her koşulda kar edeceği söylemi dillendiriliyor. Otelciyi, özellikle Alanya gibi turizme ilk başlayan kasabalarda şehrin rantını yiyen bir üst sosyal sınıf olarak gören ve ona karşı düşmanlığını her fırsatta yineleyen düşünce, ülkenin bu toz dumanı arasında kışkırtıcılığını ihmal etmiyor. Bitirirken not edeyim dedim…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları