Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Şubat ayında yaz günleri

28 Şubat 2019 Perşembe

Pazartesi günü parklar, plajlar, birahaneler, sokak kahveleri yarı çıplak insanlarla doluydu, bikiniyle, şortla güneşlenenler vardı. Sıcaklık 20 derecenin üstüne çıkmıştı. Havada tek bir bulut yoktu. Salı hava daha da ısındı. Ancak Güney İspanya ya da Kuzey Afrika gibi bir yerde değildik. Burası İngiltere’ydi, daha bahar bile başlamamıştı; şubat ayının son günlerindeydik. Böyle sıcaklıklar, daha önce bu ülkede, şubat ayında hiç görülmemişti. Küresel ısınma ve iklim krizi belli ki umulandan ya da kamuoyuna açıklanandan çok daha hızla ilerliyordu.
Geçen yıl aynı günlerde ülke kar altındaydı, sıcaklık -5 oc ile -12 oc arasında dolaşıyor ancak rüzgâr ve nemden dolayı -13 oc ila -15 oc gibi hissediliyordu; kentlerin dışında birçok bölgede yollar tıkanmış, kimi köylerde elektrikler kesilmiş, dışarıyla bağlantı kopmuştu. Aniden gelen acı soğuklara bakıp da “hani küresel ısınma ne oldu” diyenler olmuştu. Bu hafta sıcaklıklar adeta onlara bir cevaptı. Dahası, kayıtlardaki en sıcak 10 yıl son 20 yıl içinde en sıcak 5 yıl son beş yıl içinde yaşanmıştı.
Şimdi birden böyle bir sıcak dalgasıyla uyanmaya başlayan hayvanlar, çiçek açan ağaçlar, mart ayında sıcaklıklar mevsim normallerine dönerse, hatta bu kez aniden bir soğuk hava dalgası gelirse ne olacaklar? Dehşete düşmemek olanaklı değil. İnsanı dehşete düşürecek başka gelişmeler de var.

Ateşe benzinle...
Geçen yıl bu günlerde yaşanan “büyük soğuklar”, şu günlerde örneğin Londra’dan 10 derece daha güneydeki, Chicago’yu etkisi altına almış soğuk dalgası, kimi zaman insanlara “küresel ısınma nerede? Buraya da gelse biraz” dedirtebiliyor; küresel ısınmayı yadsımak için bahane oluyor.
İnsanların kafalarının karışması, küresel ısınmayla iklim krizi olgusu arasında bağ kurmakta zorlanması, yıllardır tartışılmasına, üzerine ciltlerle araştırma bilimsel araştırma yapılmış olmasına karşın, yine de anlaşılabilir.
Ancak dünyanın en büyük ülkesi ABD’de devletin başı, Trump, soğuklara bakarak, “nerede bu küresel ısınma” gibisinden tweet’ler atıyorsa, gazetecilere “ben inanmıyorum” diyorsa, “küresel” ısınma bir ulusal tehlike midir?” sorusuna cevap vermek üzere “Ulusal Güvenlik Konseyi” içinde (sorgulamaya kapalı) bir komite kurarak, başına da küresel ısınmayı kabul etmeyen bir “bilim” adamını getirmek istiyorsa, “ateşe benzinle” gidenler sözünü anımsamamak, insanlığın ve gezegenin geleceğini düşününce dehşete kapılmamak olanaklı değil.

Olasılık ‘5?’ düzeyinde
Trump küresel ısınma ile karbondioksit üretimi arasındaki ilişkiyi yadsıyan, hatta Co2 üretiminin gezegen için yararlı olduğunu düşünenlerden oluşan bir komite kuradursun. Pazartesi Nature Climate Change dergisinde yayımlanan bir araştırma, küresel ısınmanın insan etkinliğinin ürünü olduğunun kesinlik kazandığını, çünkü insan etkinliği ile küresel ısınma arasındaki bağa ilişkin hesaplarda olasılık oranının yüzde 99.7 ile “5?” düzeyine ulaştığını gösteriyordu.
5 ?” olguların istatistik olasılıkları hesaplanırken uygulanan çok hassas bir ölçüt. Eğer yapılan hesaplarda bulgular yüzde 99 üzerinde bir olasılığa işaret ediyorsa, “5?” düzeyinde bir kesinlikten söz ediliyor.
Ateşe benzinle gidiyor” da abartılı bir saptama değil. Örneğin, bulguları Paleoceanography and Paleoclimatology dergisinde 16 Şubat’ta yayımlanan bir araştırma, insanlığın bugün, 56 milyon yıl önce denizde yaşamı yok eden, karada evrimi yeniden şekillendiren Co2 artışı hızından 10 kat daha fazla Co2 ürettiğini ortaya koyuyordu. O zaman karada dinozor türünden hayvanlar yok olmuş, daha küçük hayvan türleri yaşama, gelişme olanağı bulmuştu. Makalenin yazarlarından, Prof. Philip Gingerich (Michigan Üniversitesi), eğer bugünkü süreci geriye çeviremezsek önümüzdeki 140 yıl içinde, en fazla beş kuşaklık bir dönemde dünya 56 milyon yıl öncekine benzer bir durumla yüz yüze kalacak, diyor.
Tabii, “kar makinesi” sermaye, uluslararası rekabete odaklanmış sermaye sınıfı ile bu dünyayı kendilerine tanrının, öteki tarafa geçmeden önce tüketmeleri için ihsan ettiğine inananlar açısından bunların pek bir anlamı yok. Geri kalanlarımızın hesaplarını ona göre yapması gerekiyor!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları