Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Laboratuvar olarak ABD seçimleri

15 Ağustos 2024 Perşembe

Kasım ayında yapılacak ABD başkanlık seçimleri, “Sosyal demokrasi, ‘süreç olarak faşizm’i sandıkla durdurabilir mi” sorusunu test etmeye uygun bir laboratuvar sunuyor.

EMPERYALİZM, NEOLİBERALİZM, FAŞİZM

ABD, 1990’ların sonunda dış politikasında, uluslararası ilişkilerinde rıza almaya değil daha çok şiddetle dayatmaya dayanan bir “imparatorluk” projesine yöneldiğinde birçok tarihçi, imparatorluk projesinin ABD’de haklar ve özgürlükler olarak demokrasiyi aşındırmasının, egemen ideolojiyi, hatta kültürü “yozlaştırmasının” kaçınılmaz olduğunu vurguluyorlardı. 

Filozof Rorty, 1998’de neoliberalizmin faşizme açılan dinamiklerine değinerek adeta Trump’ın ve “süreç olarak faşizm”in gelişini haber veriyordu: “İşçi sendikalarının üyeleri ve örgütsüz vasıfsız işçiler, er ya da geç hükümetlerinin ücretlerin düşmesini ya da işlerin ihraç edilmesini engellemeye çalışmadığını fark edeceklerdir... kendileri de statü kaybetmekten korkan banliyö beyaz yakalıları, başkalarına sosyal fayda sağlamak için kendilerinden vergi alınmasına izin vermeyecekler... İşte o noktada bir şeyler çatırdayacak... seçmenler sistemin iflas ettiğine karar verecek ve oy verecekleri güçlü, seçildikten sonra kendini beğenmiş bürokratların, hilekâr avukatların, fazla maaş alan borsacıların, postmodernist profesörlerin artık kararları vermeyeceğini garanti edecek, bir adam aramaya başlayacaklar.”

ABD’de, neoliberalizm, emperyalizmin başarısız savaşlarının, ülke içinde artan güvenlik önlemlerinin, körüklediği paranoya, İslamofobi, yabancı düşmanlığı ve ırk ayrımcılığına, kadın bedeni üzerindeki baskılara son veren sivil haklar hareketi öncesine yönelik nostalji, tam da beklendiği gibi, “süreç olarak faşizm”i doğurdu. Aimé Césaire’ın daha 1955’te vurguladığı gibi şiddete dayanan emperyalizm (sömürgecilik) de emperyalist ülkede faşizme yol açıyordu.

VE SOSYAL DEMOKRASİ 

ABD’de “Sosyal Demokrasi” yerine, “demokrat”, “liberal” ya da “ilerici” (progressive) kavramları kullanılır. Karşısındaki akım da kendini “Cumhuriyetçi”, “muhafazakâr” kavramlarıyla tanımlar. Bu iki akım arasındaki fark, 2016 başkanlık seçimlerine kadar, “statükoyu” etkilemeyecek kadar azdı. Her ikisi de emperyalist küreselleşmeyi, neoliberalizmi savunuyorlar, İsrail’i kayıtsız şartsız destekliyorlardı. Donald Trump ve “süreç olarak faşizm” ile birlikte, özellikle bu son seçimlerde, ırkçılık, kadın hakları, işçi hakları, gelir dağılımı, sağlık eğitim sistemleri, sosyal yardımlar, sanayi politikaları hatta İsrail konusunda kimi farklar ortaya çıkmaya başladı. 

Cumhuriyetçi parti Trump’ın etkisi altında geleneksel çizgisinin çok sağına “süreç olarak faşizmin” etki alanına kaydı. Demokratlar, Biden adaylığı Kamala Harris’e bıraktıktan, Harris de yardımcı adayı olarak Tim Walz’ı seçtikten sonra hızla, haklara ve özgürlüklere önem veren, işçi sınıfın sendikalaşma hakkını vurgulayan, sağlık, eğitim alanlarında halkçı reformlar vaat eden, dolayısıyla klasik sosyal demokrasiyi andıran bir siyasi platform inşa etmeye başladılar. Emperyalizm alanında bir değişim olmamakla birlikte Gazze’de acilen ateşkes çağrısı yapmaya başlamaları da yeni bir tutuma işaret ediyordu.

Harris, Walz, “Proje 2025” üzerinden faşizm tehlikesini vurgulayarak, hakları, özgürlükleri kastederek “Geriye gitmeyeceğiz” sloganını benimsediler (2007 ve 2010’da CHP böyle yapsaydı bugün farklı bir yerde olabilirdik). Demokrat Parti, seçmenini heyecanlandırdı. Ülkede hâlâ derin bir kutuplaşma egemen ama seçmen tercihini ölçen istatistiklerde eğilim Harris’ten yana dönmeye başladı.

Bu süreç Trump’ın Biden’a karşı programlanmış kampanyasını adeta bir kaosa itti. Şimdi, Trump, seçmene bir şeyler vaat eden konuşmalar yapmak yerine, biteviye, Harris-Walz ikilisine hakaret ediyor, sahtekâr, hırsız olduklarını, seçimleri çalmaya hazırlandıklarını ileri sürüyor. Cumhuriyetçi partinin seçim güvenliği alanında yaptığı hazırlıklara, Trump’ın, “2025” çevresinin, “Trump kaybederse iç savaş çıkar, kan gövdeyi götürür” tehditlerine bakarak yazının başındaki soruya dönebiliriz: “Sosyal Demokrasi, ‘süreç olarak faşizm’i sandıkta durdurabilir mi?” Karşımızda, adeta toplumsal bir laboratuvarda yapılmakta olan çok değerli bir deney var.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump! Nasıl yani? (2) 14 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları