Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Hiçkimse’yi beklerken

28 Temmuz 2022 Perşembe

Godot gelmez ama, bir umut ışığı da vardır: “İki hırsızdan biri kurtuldu” ... Liberal kapitalizmin beşiği İngiltere’de şu günlerde yaşananlara bakınca, Godot’yu bile değil, "Hiçkimse'yi bekliyoruz”

AL BİRİNİ VUR ÖTEKİNE

Muhafazakâr Parti’nin kendine yeni başkan, ülkeye başbakan seçiyor. Stagflasyon, “geçim sıkıntısı krizi”, kronik düşük verimlilik sorunu, küresel ısınma, Brexit’in dış ticaret, Kuzey İrlanda barışı üzerindeki yıkıcı etkileri, giderek sıklaşan grevler ortamında, iki aday, Sunak ve Truss, kim daha muhafazakâr, vergileri kim daha çok indirecek tartışmasına saplandılar; sürekli birbirilerini suçluyorlar. Gündemdeki acil sorunlara ilişkin somut önerileri yok ama, göçmenlere karşı daha acımasız olma, “sıfır karbon” hedefini erteleme, grevleri yasaklama konularında anlaşıyorlar. Her ikisi de Johnson hükümetinde bakandılar, şimdi birbirlerini eleştirirken Muhafazakâr Parti içindeki derin çatlağı sergiliyorlar. 

İşçi Partisi (İP) de farklı değil; başkanı Starmer, tren yollarını kamulaştırma vaadini geri çektiğini açıkladı. Partinin gölge maliye bakanı Reeves, salı sabahı, bu vaat partinin son “seçimleri kaybetmesinde büyük rol oynadı” diyerek tartışmaya katıldı. Taşımacılık gölge bakanı Haigh, bir tweet atarak “İP tren yollarını kamulaştırmakta kararlıdır” dedi. İP Başkan Yardımcısı Rayner hemen bu tweeti paylaştı. Bu kısa atışma da İP liderliğinin karasızlığını, partideki derin çatlağı sergiledi. 

Dahası da vardı. İP’nin son seçim yenilgisi, üzerine hazırlattığı “Ford Raporu” yayımlandı. Rapora göre, partinin Blair’ci sağ kanadı antisemitizm tartışmasını Corbyn’e karşı silah olarak kullanmış, seçimlerde, partinin mali kaynaklarını, solun adaylarının kaybetmelerini kolaylaştıracak biçimde ve gizlice yönlendirmişler. Bu “ihanet” sayesinde, partinin 2017 seçiminde Corbyn liderliğinde elde ettiği başarı, 2019 seçimlerinde bir hezimete dönüştü. İşçi Partisi sempatizanı olduğu asla söylenemeyecek The Independent gazetesinin bir yorumcusu, bunlar için, “Siz, ‘İşçi Partisi İşçilerden yanadır’ önermesinin neresini anlamıyorsunuz?” “Çok utandığınız için mi muhafazakâr partiye katılmıyorsunuz?” diyordu. 

‘VİZYON’ SORUNU

Thatcher’ın bir vizyonu vardı. Major’un, Theresa May’in özgün bir vizyonu yoktu ama hiç kimse onları yalancılıkla suçlayamadı. Blair’in de bir vizyonu vardı ama o tarihe yalancı ve potansiyel savaş suçlusu olarak geçti. Corbyn’in vizyonu vardı: İşçi sınıfının çıkarını savunan, sosyal demokrat geleneği canlandırmak. En önemli özelliği de muhafazakâr yazarların bile kabul ettiği gibi dürüst, “otantik” ve erdemli olmasıydı.

Muhafazakâr Parti’nin başına Johnson geldikten sonra İngiltere’nin hem demokrasi hem Muhafazakâr Parti geleneği hızla yıkılmaya, seçilmişleri denetleyen kurumlar zayıflamaya, yalanlar, yolsuzluklar birbirini izlemeye başladı. Demokrasi çürürken liberalizm adeta Adam Smith’in en karanlık ilkesine geri dönmüştü; “zenginlere tapacaksın, yoksulları hor göreceksin” ... “Bu yozlaştırır ama gereklidir”, “devlet zenginleri yoksulların öfkesinde korumalıdır” (aktaran, Kenan Malik, The Observer

Böylece, protesto gösterilerini, sendikal hakları, grev kırmaya, polisin yetkisini artırmaya, seçim kurullarını bakanlara bağlamaya, göçmenleri Ruanda’ya göndermeye yönelik yasalar birbiri ardına devreye girmeye başladı. İşçi Partisi Başkanı Starmer ise işçi sınıfını savunamıyor, grevler kamulaştırma talepleri konusunda ne tepki vereceğini bilemiyor. 

Montesquieu’nün 1748’deki “güçler ayrılığının güçleri bir kişinin elinde toplanırsa serbestlikler (liberté) yok olur” uyarısı gerçekleşmeye başladı. İngiltere’de, beklentiler şimdi, var olanın biteviye tekrarındaki yozlaşmaya tutsak: Godot’yu değil ‘Hiçkimse’yi bekliyoruz”...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları