Avrupa’nın çıkmaz sokağı

16 Eylül 2024 Pazartesi

Avrupa Birliği (AB), bir dönem “önlenemez”, “dışında kalınamaz” denen küreselleşmenin, ekonomik, politik hatta kültürel olarak adeta en gelişmiş örneğiydi. Finansal kriz, arkasından kronik ekonomik durgunluk bu görüntüyü bozdu. Mali, ekonomik, hatta siyasi krizlerle sarsılan AB, ABD-Çin arasında giderek yoğunlaşan ekonomik teknolojik rekabet ortamında, bu merkezlerin gerisinde kalmaya başladı. 

Avrupa Merkez Bankası’nın eski başkanı, İtalya’nın eski başbakanı Mario Draghi’nin hazırladığı 400 sayfalık kapsamlı rapor da durumu böyle görüyor. Draghi, raporda, Avrupa’nın ekonomik teknolojik geri kalma riskine karşı, ekonomik büyümeyi, üretkenlik artışını güvenceye alacak, AB’nin rekabet gücünü artıracak, refahını, liberal demokratik modelini koruyacak önerileri içeren kapsamlı bir plan sunuyor. 

‘SANAYİ POLİTİKASI’ AMA ZOR…

Raporunda sunulan uzun öneriler listesi içinde özellikle, teknolojik gelişme ve üretkenlik artışı bağlamında, inovasyonun desteklenmesi, riskli ama umut veren yeni projelerin finansmanına devlet katkısı, Avrupa ekonomisinin ölçek avantajının değerlendirilebilmesi için ulusal pazarların parçalı durumunun aşılarak, bütünleştirilmesi gibi gerçekten ilginç konular dikkat çekiyor. Rapor, AB’nin hem uluslararası tedarik zincirlerinde hem de stratejik mineraller ve enerji tedarikinde dışa bağımlılığını azaltmayı amaçlıyor. Kısacası, daha önce aktardığım “yeni bir model” arayışına, Draghi de “sanayi politikaları” (plan, devlet desteği, korumacılık-bu sonuncusunda temkinli konuşuyor), ekonomik, stratejik “bağımsızlık” gibi konulara eğilerek katılıyor. Diğer taraftan bu konulara biraz daha yakından bakınca AB’nin geleceğine ilişkin bir seri başka çok önemli sorun/ engel, belki de bir “Aşil topuğu” belirginleşmeye başlıyor. 

Örneğin, Draghi’nin önerilerinin başarısı için AB çapında ortak bir vizyonun benimsenmesi, bu vizyonunun kararlılıkla uygulanması gerekiyor. Ancak Avrupa’nın dağınık ve parçalı siyasi, hukuki yapısı, bir ortak vizyonun benimsenmesine, uygulamak için ortak hareket edilmesine izin vermiyor. Böyle olunca da AB’nin piyasa, ekonomi, teknoloji bağlamında ölçek avantajından, bu ölçeğin içerdiği potansiyellerinden yararlanmak olanaksızlaşıyor. 

BİR HEGEMONYA SORUNU

Devletler arası ilişkiler; “eşitlik”, “karşılıklı saygı”, “dostluk” gibi diplomatik söylemlere karşın, pratikte, güç, egemenlik ve bağımlılık ilişkileridirler. Bu ilişkilerin siyasi ekonomik krizlere hatta savaşlara vb., yol açmasını, ancak hiyerarşik bir hegemonya (liderlik, sorun çözme kapasitesi, özendirme ve bunu koruyacak güç) düzeninin kurulması önleyebilir. 

Yukarıda dikkat çektiğim o “Aşil topuğu”, AB bir devletler topluluğu olarak şekillenmeye başlamasından bu yana gündemde olan hegemonya sorununun, finansal kriz sonrasında belirginleşen bir emperyalist “merkez-çevre dinamiğine”, Almanya’nın AB çapında kararları belirleme gücüne karşın aşılamadığını gösteriyor. Dahası, Almanya’nın yeniden sınır kontrolleri koymaya başlamasına, Viktor Orbán ve Geert Wilders gibi faşist liderlerin bu karar karşısındaki sevincine, Fransa’da Macron’un, başbakanlığı Barnier’e vererek, faşist LePen’i mecliste “kral yapıcı” konuma yükseltmesine bakınca, AB’de genel eğilimin bir hegemonya altında toparlanma değil parçalanma yönünde olduğu görülüyor. 

Draghi’nin raporunun ölü doğmuş olmasının bir nedeni daha var: Bu da 1970’lerde egemen “sermaye birikim rejiminin” (emek süreçlerinin, ücret ilişkilerinin, artı-değer üretim tarzlarının eklemlenmesi) ve onun “regülasyon (kâr oranları düşme eğiliminin karşıt eğilimlerini, devletin de katkısıyla yönetilmesi) modelinin” tükenmesiyle oluşan “yapısal kriz” ile ve bu krizi bir süre için neoliberal küreselleşme ile yönetme çabalarının da 2000’li yıllarda tükenmesiyle ve nihayet, düzenleyici siyasi merkezin, ABD hegemonyasının çözülmesiyle ilgili. 

ABD hegemonyası, AB, “kurala dayalı düzen”, hatta enerji rejimi, iklim sistemi, ekonomik, demografik coğrafyalar, “her şey” çözülüyor. “Koşullar mükemmel” ama “özne” tarafında 100 yıl öncesine yönelik melankolik bir nostalji egemen.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları