Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sığınmacılar sorununun arkasındaki süreç

10 Mayıs 2022 Salı

Sevgili okurlarım, yaşadığımız sorunların arkasındaki süreçlere işaret etmek için yazdığım üçüncü yazı bu.

Birincisini Gezi Direnişi Davası mahkûmiyetleri, ikincisini de halkı açlığa mahkûm eden Enflasyon hakkında yazmıştım.

Çok kısa bir “Sığınmacı Süreci” kronolojisi ile işe başlayalım:

1) 19 Mart 2003. ABD havadan, 20 Mart 2003’te de karadan Irak’ı işgale başladı.

2) 17 Mart 2010, Arap Baharı başladı.

3) 15 Mart 2011, Suriye’de rejime karşı muhalefet başladı.

4) 30 Temmuz 2011. Muhalifler Özgür Suriye Ordusu’nu kurdu.

5) 18 Ağustos 2011’de ABD Başkanı Barack Obama, Esad’ı istifa etmeye çağırdı.

6) 29 Nisan 2011’de 252 kişilik ilk mülteci kafilesi Hatay, Reyhanlı’da yer alan Cilvegözü sınır kapısından Türkiye’ye girdi.

7) Cumhurbaşkanı Erdoğan 5 Eylül 2012 tarihinde yaptığı bir konuşmada “Emevi Camisi’nde namaz kılacağız” dedi.

***

“Sığınmacılar” olayının nasıl ele alınması gerektiği konusunda, sorunun kaynağına da işaret eden Ergin Yıldızoğlu’nun dünkü yazısından bir bölüme bakalım:

“Bu sorun, (AKP iktidarının) Batı’ya karşı bir pazarlık aracı edinmek arzusunun yanı sıra, bir türlü boyun eğdiremediği Cumhuriyetçi seküler bir kesime karşı silah olarak kullanılmak amacıyla üretilmiştir.

‘Sığınmacılar’ salt biyolojik varlıklarına, niceliğe indirgenemezler.

Karşımızda, kültürleri, siyasi eğilimleri, arzuları da göz önüne alarak düşünülmesi gereken bir sorun var.”

***

Mehmet Ali Güller de dünkü yazısında “Sığınmacılar” sorununun arkasındaki süreç açısından son derece hayati bir bilgiyi anımsatıyordu:

George Soros, kurucusu olduğu Açık Toplum Enstitüsü’nün faaliyetleri ve sığınmacı sorunuyla ilgili temaslar için Kasım 2015’te Türkiye’ye gelmişti. 8 Kasım 2015’te WSJ’den Emre Peker’in sorularını yanıtlayan Soros iki mesaj vermişti:

‘1- Sığınmacılar Türkiye’de kalmalı, bu daha ucuz ve verimli çözümdür.

2- Avrupa’ya giden mültecileri Türkiye’de durdurmak için işbirliği şart ve başta Almanya Başbakanı Angela Merkel olmak üzere Avrupalı liderler bu işbirliği için istekli.’ 

Sorosun bu mesajından dört ay sonra, AKP hükümeti ile AB arasında, 20 Mart 2016’da ‘yeni düzensiz göçmenlerin geri kabulü’ anlaşması imzalandı.

Bu imzayla birlikte, Türkiye’den Avrupa’ya çeşitli yollarla geçen sığınmacılar, 4 Nisan’dan itibaren Türkiye’ye gönderilmeye başlandı!

Soros’un mesajı ve Merkel’in liderliğindeki AB’nin AKP’yle imzaladığı bu anlaşma sonrası, Türkiye iki yönlü sığınmacı akınına uğradı:

Hem Suriye’den Türkiye’ye gelişler devam etti hem de Türkiye’den Avrupa’ya geçenler yeniden Türkiye’ye gönderildi.

Böylece Soros’ların, Merkel’lerin isteğiyle AKP hükümeti Türkiye’yi Avrupa’nın önünde bir ‘tampon ülke’ haline getirdi.”

***

Sonuç olarak, Türkiye’nin demografik yapısını değiştiren ve bu nedenle, toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel istikrarını tehlikeye atan sığınmacı olayı sürecinde beş temel belirleyici görülüyor:

1) ABD’nin, “Radikal İslam”a karşı izlediği yanlış “Ilımlı (Amerikancı) İslam” yaratma politikası bağlamında, Ortadoğu ülkelerinin yönetimlerinin ve sınırlarının değiştirilmesi için sıcak savaşla müdahaleye başlaması.

2) AKP’nin dış politikasını ABD’ye göre uyarlayarak ülkeyi bu savaşa sokması.

3) Emperyalizmin yol açtığı savaşlar sonunda yerlerinden yurtlarından edilen halklara göç adresi olarak Türkiye’nin gösterilmesi.

4) Bunun için AKP iktidarına para ödenmesi ve insan hakları ihlallerine göz yumulması.

5) AKP iktidarının, bu göç dalgasını hem Batı’ya karşı koz olarak kullanması hem de Türkiye’deki rejimi değiştirmek için bir araç olarak görmesi.

***

Bu sürece doğru teşhis koymadan, hiçbir geçerli çözüm üretilemez!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları