Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Olaydan çok sürece bakmak!

06 Mayıs 2022 Cuma

Sevgili okurlarım, kimler sadece olaylara bakar, kimler o olayların içinde yer aldığı süreçlere?

İlkel göz, ilkel beyin sadece olaylara bakar...

Uygar bir göz, uygar bir beyin ise o olayların içinde yer aldığı temel süreçlere bakar.

Azgelişmiş toplumlarda sadece olaylara bakılır...

Gelişmiş toplumlarda ise olayların nedenleri araştırılır, ne gibi sonuçlar doğuracağı düşünülür, yani olaylara değil, süreçlere bakılır.

***

Ben belki de mesleğim gereği, olaylardan çok süreçlere bakarım.

Bu süreçler konusunda, öğrencilerimi, meslektaşlarımı, dinleyenlerimi, okurlarımı, izleyenlerimi, özetle tüm toplumu, olayların nedenleri ve sonuçları konusunda elimden geldiğince bilgilendirmeye, uyarmaya çalışırım.

Şimdi Türkiye’nin gündemindeki en önemli yargı olayını ve bu olayın arkasındaki süreci anlatmaya çalışacağım.

Olay: Gezi Direnişi Davası’ndaki mahkûmiyetler.

Süreç: İktidarın yargıyı kendi emrine almış olması ve adaleti yok etmesi.

***

Türkiye’de adalet siyasetin emrine nasıl girdi?

Sürecin içinde yer alan, yani süreci oluştururken tek tek yaşanan ve bu nedenle de toplum tarafından aralarındaki ilişki pek de fark edilmeyen olaylar:

Olay 1: 17 Mayıs 2007’de Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanlığı döneminin sona ermesi ve 28 Ağustos 2007’de Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olması.

Olay 2: 12 Haziran 2007’de Ümraniye baskını ile Ergenekon, Balyoz, OdaTV, Casusluk davaları sürecinin başlaması.

Olay 3: Parlamenter Rejime aykırı olarak, Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesini öngören, Anayasa mantığı açısından Parlamenter Demokrasiye karşı olan 21 Ekim 2007 halkoylaması.

Olay 4: 12 Eylül 2010’da yargıyı siyasal iktidarın emrine veren ve “Yetmez Ama ‘EVET’çilerin” desteklediği halkoylaması.

Olay 5: Haziran 2013 Gezi Direnişi.

Olay 6: 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk iddiaları.

Olay 7: Erdoğan/AKP iktidarının, eski müttefiki Gülen Cemaati’ni, FETÖ/PDY terör örgütü ilan etmesi.

Olay 8: 10 Ağustos 2014 Erdoğan’ın Başbakanlıktan istifa etmeden Cumhurbaşkanlığı seçimine girmesi ve seçilmesi.

Olay 9: 7 Haziran 2015 seçimlerinin iktidar tarafından kaybedilmesi ve iktidarın muhalefete verilmemesi, terör olaylarının tırmandırılmasından sonra, 1 Kasım’da seçimin tekrarlanması.

Olay 10: 20 Mayıs 2016’da Anayasa’ya aykırı olarak milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması.

Olay 11: 15 Temmuz 2016’da askeri darbe girişimi.

Olay 12: 20 Temmuz 2016’da iktidarın Olağanüstü Hal ilanı.

Olay 13: Olağanüstü Hal baskıları altında, 16 Nisan 2017’de “Şahsım Devletini” kuran ve sonuçları, yasalara aykırı olarak yapılan sayımla ilan edilen halkoylamasıyla yargının da tek kişinin egemenliğine verilmesi.

Olay 14: 24 Nisan 2017’de avukatlıktan hâkimliğe geçiş sınavıyla alınan 1.341 hâkimin yüzde 90’ının AKP’nin il ve ilçe teşkilatlarından seçilmesi.

***

Sevgili okurlarım, Türkiye’de “Karşıdevrim” ne yazık ki aynen İran’da olduğu gibi, yargı eliyle yapılıyor.

İyi ki idam cezası kalktı, yoksa devlet eliyle işlenen cinayetlere pek çok yenisi de eklenebilirdi.

Beni üzen nokta:

Yukarda saydığım bütün bu olaylar sırasında, sadece olaylara değil, yaşadığımız korkunç sürece de işaret etmiş olmama rağmen...

Bırakınız insanları uyarabilmeyi, üstelik “hain”, “Jakoben Atatürkçü”, “darbeci” diye nitelendirilerek saldırılara da uğradığım gerçeği.

Ama olsun, aralarında bu sürece katkı yapmış olanlar da bulunsa:

Ben hem Birinci Silivri Trajedisi sürecinde hem de bugünlerde yaşanan İkinci Silivri Trajedisi döneminde bütün mağdur edilenlerin ağırlığını kendi vicdanımda ve yüreğimde duyumsuyorum.

Gerçekten çok üzülüyorum ve bir şey yapamamaktan dolayı suçluluk hissediyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları