Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Nefret suçları

03 Ekim 2021 Pazar

İnanç Özgürlüğü Girişimi ekibinden Dr. Mine Yıldırım ve Funda Tekin, 2020 yılında Türkiye’de yaşanan din veya inanç temelli nefret suçlarıyla ilgili izleme çalışmasından elde edilen verileri raporlaştırdı.

Rapora göre, Türkiye’de nefret suçlarının ihbar edilmesi ve kamu yetkilileri tarafından kaydedilmesi yeterli düzeyde değil.

Ayrıca, dini, ruhani önderlere ve bu topluluklara mensup olan kişilere yönelik önyargı nedeniyle işlenen nefret suçlarının çoğu zaman cezasız kaldığı da belirtildi. 

Raporda Ocak-Aralık 2020 tarihleri arasında din veya inançla bağlantılı önyargı nedeniyle işlenmiş 14 nefret suçu veya olayı tespit edildi. 

Buna göre, bu olayların 8’i yani yarıdan fazlası, Alevilere, 5’i Hıristiyanlara ve 1’i de başörtülülere yönelik önyargı içerdi. Olay türleri ise ibadet yerleri veya mezarlıklara zarar verme (5), mala/eşyaya zarar verme (5), hakaret (2) ve tehdit/tehdit edici davranış (2) olarak sınıflandırıldı.

***

Raporda, Türkiye’deki nefret suçları verilerine ulaşılamadığı, ancak Türkiye’nin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na (AGİT) gönderdiği resmi verilerin 2021 yılında yayımlanan “AGİT Nefret Suçu Raporu”ndan öğrenildiği belirtildi.

***

Raporun sonuç bölümünde, “Devletlerin, insan haklarına müdahale oluşturan suçlarla ilgili önyargı saikini etkili bir şekilde soruşturma yükümlülüğü bulunuyor” denildi.

Türkiye’deki nefret suçu mevzuatının yeterlilikten uzak olduğu ifade edilen raporda somut öneriler de dile getirildi:

Kamu yetkilileri:

- Uluslararası insan hakları standartlarını temel alan bir nefret suçu mevzuatı ve politika çerçevesi oluşturmalıdır.

- Nefret suçlarının ayrıştırılmış bir şekilde kayıt altına alınması, etkin bir şekilde soruşturulması, kovuşturulması ve uygun bir yaptırım uygulanması sağlanmalıdır.

- Kamu yetkilileri, nefret suçları ile mücadele stratejisi geliştirmek amacıyla, uzman kişiler de dahil olmak üzere, geniş katılımlı ve şeffaf bir süreç yürütmelidir.

Sivil toplum:

- Medyayla beraber çalışmak, hem nefret suçlarıyla ilgili doğru bilgileri yaygınlaştırmak hem de farkındalığı artırmak için etkili bir araçtır. Medyayla daha iyi ilişkiler kurulabilir ve işbirliği içinde olunabilir. 

- Nefret suçuyla mücadelede değişim yaratacak araçlar geliştirmek için hem başka kuruluşlarla hem de din veya inanç gruplarıyla yakın işbirliği içinde çalışılabilir ve konuya dair daha geniş bir savunuculuk yürütmek için koalisyonlar veya platformlar kurulabilir.

Din veya inanç toplulukları:

- Nefret suçları konusunda ihbarda bulunmak ve kendi kayıt veri tabanını oluşturmak ve verileri paylaşmak, nefret suçlarının görünürlüğünü artırmaya katkıda bulunabilir. 

- İnanç Özgürlüğü Girişimi gibi girişimlerin ortak izleme ve raporlama girişimlerine katılabilirler. 

- Nefret suçu mağduru olan kişi veya topluluklara pratik destek sunabilir ve bilgi paylaşabilirler. 

- Din veya inanç temelli nefret saiki ile işlenen nefret suçlarının ötesinde farklı önyargı saikiyle işlenmiş nefret suçlarını izleyen kuruluşlarla işbirliği yapılabilir.

***

Sevgili okurlarım, yukarıdaki raporun en önemli özelliği “yetersiz veri” vurgusudur.

Ne yazık ki bazı politikacıların genel söylem haline getirdikleri ve herkesin gözü önünde işlenen “nefret suçları”, bu nitelikleriyle kayda geçmiyor, resmi olarak soruşturulmadığı ve kovuşturulmadığı gibi, resmi istatistiklere de yansımıyor.

***

Önemli Not: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, Selahattin Demirtaş hakkındaki AİHM kararına uyması için Türkiye’ye ikinci kez verdiği mühlet, 30 Eylül’de bitti.

Ben bu konuda herhangi bir karar veya girişim duymadım.

Dilerim iktidar, 20 yıllık başarılarına bir de “Avrupa Konseyi’nden ihraç edilmek zaferini (!)” eklemez!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları