Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Medyayı katlederken yeşili de tahrip etmek

08 Kasım 2022 Salı

Toplum çıkarını değil, kendi cebini düşünen iktidarların ilk hedefi bağımsız yargıyı bağımlı hale getirmek, ikinci hedefi de toplumsal şeffaflığı yok etmektir.

Bağımsız yargıyı, özellikle de iktidarın eylemlerini denetleyecek olan anayasa mahkemesini kendi denetimlerine alarak yaptıkları yasa veya ahlakdışı ya da geleneklere aykırı uygulamaları olanaklı kılarlar.

Şeffaflığı yok ederek de toplumun kaynaklarını nasıl kötüye kullandıklarını, kamuyu nasıl zarara uğrattıklarını kimsenin duyamayacağı, bilemeyeceği, konuşamayacağı, dolayısıyla eleştiremeyeceği “Karartmacı” (Obscurantist) bir rejim yaratırlar.

Elbette bu arada, Demokratik bir rejimde, hükümetin mali ve ekonomik tasarruflarını denetleyecek olan özerk devlet kuramlarına da el koyarlar.

Bütün bunlar yapılırken muhalefetin denetimini sınırlayacak ve kısıtlayacak önlemler de alırlar:

Meclis’in çalışma yöntemlerini değiştirir, muhalefetin sorularına yanıt vermez, konuşma sürelerini sınırlarlar.

Bütün bu süreç sırasında “karartmacı”, (Bilmesinlerci, Obscurantist) bir toplum yaratmaktaki en zor işlerden biri ülkedeki medyayı denetlemek, susturmak ve istediği yönde konuşturmaktır.

Çünkü medyayı denetlemek ve susturmak da yetmez, iktidarın istediği gerçekdışı propaganda haberlerinin de yayılması gerekir.

***

Yukarıdaki evrensel modelin bazı yansımalarını kendi ülkemizde de görebiliyoruz:

İktidarın medyaya el koyma sürecinin yeşilin tahribine giden kısmının başlangıcını ünlü gazeteci Sabahattin Önkibar şöyle aktarıyor:

“Bu tecrübeyi (Milliyet-Vatan) yani büyük zararı yaşayıp gören Demirören Ailesi ilginçtir geçen yıl tam genel seçim arifesinde Hürriyet ve Posta gazetelerinin-Kanal D ve CNN Türk gibi yayın organlarının bulunduğu Doğan Medya’yı 916 milyon dolara satın aldı.

Bunun için çiftçi bankası Zîraat’dan 680 milyon dolar kredi kullandı.” (https://www.odatv4.com/makale/hurriyet-ile-sabahin-gizli-sahibi-29051904-162129) (29.5.2019)

Önkibar makalesinin devamında SABAH ve Akşam olaylarını da anlatıyor ama benim bugünkü konum yeşilin de tahribi olduğu için, yazının sadece bu kısmını alıntıladım.

Öykünün yeşil doğanın tahribine uzanan bölümünü de ben tamamlayayım:

Demirören grubu devlet bankası olan Ziraat’ten aldığı krediyi geri ödemedi.

Bunun üzerine Ziraat Bankası, bu kredi karşılığında ipotek edilen, Göktürk’teki (Kemer Countrye komşu) golf arazisine el koydu ve bu araziye inşaat yapıp yaptıklarını satarak zararını karşılamak üzere harekete geçti.

***

Olayın çok çok kısa özeti şöyle:

1) İktidar “Ana akım medya” kuruluşlarını önce kendi yandaşı olan holdinglere satın aldırıyor.

2) Yandaş holdinglerde medya kuruluşlarının değerini ödeyecek para olmadığı için bunlara devlet bankalarından kredi verdiriliyor.

3) Fakat “Ana akım medya” iktidarın emrine girince değer kaybediyor, zarar etmeye başlıyor. İktidar adına bunları satın alan holdingler de bu zararlardan kurtulmak istiyor.

a) Sabah Grubu olayında medya, yandaşlardan para toplanarak Çalık’tan iktidar adına satın alındı.

b) Doğan Grubu olayında ise Demirören aldığı krediyi geri ödemeyince, teminat olarak gösterilmiş olan golf sahasına inşaat yapılıp satılmak üzere, banka tarafından el konuldu.

6) Böylece hem demokrasi hem medya hem banka sistemi hem de yeşil doğa, aynı süreçte tahrip edildi.

Hani şirketlerin muamelelerinde her iki tarafın da yararlandığı işlemler için “Kazan-kazan” denilir ya:

İktidar, şirket gibi yönettiği ülkemizde “Bana kazan, herkese kaybet” dediği bir yöntem uyguluyor.

Ayrıca unutmayın ki bu işlemlerde ortada dönen para, parmağında evlilik yüzüğünden başka malı olmayanların değil, toplumun parasıdır.

Kılıçdaroğlu, “Doğayı talan edenler ve Demirören sizleri izliyorum” demiş ama hiç kuşkunuz olmasın, gözü bütün yeni medya patronlarının ve iktidarın üzerinde.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları