İktidar eliyle yoksullaştırılmak, köktendincilik ve deprem

06 Şubat 2024 Salı

TÜİK, bir devlet kurumu. ENAG, bir gönüllü kuruluş. 

Dün bu iki kuruluş da enflasyon oranlarını açıkladı: 

TÜİK, yıllık enflasyonu yüzde 64.86, Ocak ayı enflasyonunu yüzde 6.7 olarak belirtti. 

ENAG, yıllık enflasyonu yüzde 129.11, Ocak ayı enflasyonunu yüzde 9.38 olarak ölçmüş. 

Özetle, gerçek fiyat artışı, TÜİK’in açıkladığı oranın iki misli. 

Peki bu farklı oranlar bizi niçin ilgilendiriyor? 

***

TÜİK ve ENAG oranları arasındaki fark, halkın genel olarak ne oranda yoksullaştığını gösteriyor. 

Fiyatlar ENAG’ın açıkladığı oranda artıyor. 

Devlet ise maaşlara, ücretlere, TÜİK’in ilan ettiği orana göre zam yapıyor. 

Yani insanlar, fiyat artışlarının ancak yarısı oranında zam aldıkları için, her ay en az, gerçek enflasyon oranının yarısı kadar gelir kaybına uğruyor

***

Zaten vergi ödüyoruz. 

Hem de çok... 

Özellikle yiyecek ve içecek vergileri vasıtalı vergi oldukları için, en yoksul da en zengin de aynı vergiyi ödüyor. 

Ayrıca enflasyon, cebimizdeki parayı da eksiltiyor. 

Peki cebimizden eksilen bu paralar nereye gidiyor? 

Başka masraflarla birlikte, TÜİK memurlarının maaşlarının da ödenmesine! 

Bu da işin kara mizah tarafı: 

Özetle bizim cebimizden çıkan para, cebimizden para alınmasını sağlamak için enflasyon oranını düşük gösteren TÜİK mensuplarının maaşlarının ödenmesinde de kullanılıyor. 

(Elbette TÜİK mensuplarının maaşları, devlet bütçesi içinde “devede kulak”... 

Üstelik düşük enflasyon oranı açıklamak orada çalışan memurların da tercihi değil; ilan edilen oranlar, iktidarın emri ve baskısı ile düşürülüyor.) 

*****

Peki iktidar bütün bu paralarımızı nerede kullanıyor? 

Vergiler, harçlar ve bunlara ek olarak enflasyonla cebimizden çıkan bütün paralar, iktidarın oligarşisini beslemek için kullanılıyor: 

Oligarşi deyince, aklınıza sadece, aile, akraba, eş, dost, yandaş müteahhit, partili iş insanı, üst düzey bürokrat, politikacı gelmesin... 

Tarikatlar ve onların uzantıları, bu oligarşinin çok önemli bir bölümünü oluşturuyor. 

Bu da ülkemize karşı en büyük tehdit olan köktendinciliğin, iktidar tarafından desteklenmesi anlamına geliyor! 

Elbette bu destek sadece doğrudan para aktarmakla değil, bir yandan, Şeriat söylemleriyle dini siyasete alet etmekle, öte yandan, halkı yoksullaştırıp cahil bırakarak tarikatlara yönlendirmekle de sağlanıyor. 

Depremin birinci yıldönümünde tarikatların deprem bölgelerindeki etkinliklerini de bu bağlamda değerlendirmek gerekir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

1 Mayıs 2024 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları