Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Erdoğan-Biden: İktidar uğruna harcanan ülke!

17 Haziran 2021 Perşembe

Erdoğan-Biden görüşmesi ve bu görüşmede ABD’nin Türkiye’yi suçladığı “Ermeni Soykırımı” iddialarının, Erdoğan’ın Türkiye’den çıkarken hesap soracağı anlamındaki sözlerine rağmen, “Hamdolsun gündeme gelmeyişi”, yani Erdoğan tarafından da gündeme getirilmemiş olması ve temasın tümü, iki bağlamda irdelenebilir:

Birinci bağlam, “Şahsım Devleti” rejimindeki kişisel iktidarın ülke kaynaklarını tüketmiş olması ve artık sona yaklaşmış bulunmasıdır.

İkinci bağlam da ABD’nin dış politikası ve Erdoğan/AKP iktidarının bu çerçevede verdiği ödünler; bu ödünlerin açıklananları arasında yer alan “sığınmacılar”, Afganistan’daki Kâbil Havaalanı’nın jandarmalığı, Rusya’dan alınan S-400 füzelerine ödenen milyarlarca doların ve ABD karşıtı söylemlerle birlikte, bu füzelerin “gömülmesi”dir.

Şimdi kısaca bu iki bağlama bakalım.

***

Otoriter rejimlerde, kişisel yönetimler, kendi iktidarları uğruna ülkelerinin tüm kaynaklarını tüketirler.

Bunu yaparken de her türlü, yasa, kural, gelenek ve ahlak dışı yöntemlere başvururlar...

Ama, iktidarlarının vatan, millet, din, iman, bayrak gibi mukaddes değerlerin korunması ve yüceltilmesi için gerekli olduğunu, ülkelerinin varlığının (bekasının) ancak kendi iktidarları devam ettiği sürece güvende olduğunu iddia ederler.

Bu “Şahsım Devleti” modeli, ülkenin kaynakları bitene ve bu nedenle kişisel iktidarları değişene veya ülke bağımsızlığını kaybedene kadar devam eder.

Ne yazık ki, insanlık tarihinin ve Demokrasi’nin temelini oluşturan Batı Avrupa tarihi bu sürecin sayısız örnekleriyle doludur.

Genellikle, önce din ve mezhep, sonra da ırk ve milliyet temeline dayanan bu örnekler, sadece Ortaçağ’da ve Yeniçağ’da değil, Yakınçağ’da da, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ile dünyayı kana boyamış, sonunda lanetlenerek tarihin karanlıklarına insanlık suçları arasına yollanmışlardır.

Ama yine tarih bize gösteriyor ki, sona yaklaştıkları sırada bu tür yönetimler, ülkelerinin zararına da olsa her türlü kaynağı sonuna kadar kullanmaya ve her türlü ödünü vermeye hazırdırlar.

***

Amerika Birleşik Devletleri’nin, Sovyetler Birliği çöktükten sonra, dış politika bağlamında, özellikle teröre karşı, “Dünya Jandarmalığı”na soyunduğu bilinen bir gerçektir.

“Preemptive preeminence” dedikleri ve Türkçeye “Önleyici vuruş” diye çevirdiğimiz “Ön alan üstünlük” politikası, Clinton zamanından beri, ABD’nin kendi güvenliğini sağlamak için, dünyadaki her noktaya her an müdahale etmesinin gerekçesini oluşturuyor. (Bakınız, kongar.org’daki eski Aydınlanma yazıları.)

Bir de Neoemperyalizmle uzlaşmış olan “Ilımlı (Amerikancı ve sözde demokratik) İslam” politikası vardı...

Ortadoğu’yu kana bulayıp, Türkiye’deki Demokratik Rejim’i de tahrip ettikten sonra, bunun yanlışlığını anlayıp bu politikadan vazgeçti ama Türkiye’de iktidara getirdiği yönetim hâlâ işbaşında.

Bu iktidarın zaten ABD dış politikasının bir ürünü olduğunu, bu açıdan “dünya jandarmalığı” fonksiyonunda da “kullanılabilecek” nitelikte görüldüğünü de unutmamak gerekir.

***

Ülkenin kaynaklarını tükettiği için, yolun sonuna gelmiş olan iktidar, dış destek arayışıyla, NATO zirvesi öncesinde ABD’den gelen yetkililerle yapılan temaslar sonunda, her türlü ödünü vermiştir.

Şimdilik bunların bir bölümü açıklanmıyor.

Görünenler, Türkiye’nin asker evlatlarının ABD’nin boşaltacağı Kâbil Havaalanı’nda jandarmalıkla görevlendirileceği, Afganistan ve Suriye savaşlarının yerlerinden ettiği, Türkiye’ye gelen 5-6 milyon dolayındaki sığınmacılara, Batı ülkelerini korumak için tampon görevi yapmayı sürdüreceği ve ödenen milyarlarca doların üstüne bir bardak soğuk su içilerek Rusya’dan alınan S-400 füzelerinin kullanılmayacağıdır.

Dolayısıyla, Erdoğan-Biden görüşmesi sadece, istediği ödünleri alan ABD’nin ve bunlara karşılık ABD’nin desteğini elde eden AKP/Erdoğan iktidarının memnuniyetlerini gösteren bir protokol olayıdır.

***

20 yılda ülke tükendi...

İktidar her alanda duvara tosladı...

“Şahsım Devleti” Rejimi, iliğimizi, kemiğimizi, malımızı, canımızı, ruhumuzu emdi...

Elimizde sadece umutlarımız kaldı...

Şimdi onlara da göz dikmiş bulunuyor...

Sakın onları da yitirmeyin...

DİRENİN!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları