Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ecevit’in başarısızlığı ve sosyal demokrasi-12

23 Ağustos 2022 Salı

Ecevit, 1960 sonrasında “Ortanın Solu” kavramını İsmet İnönü ile birlikte ortaya atarak ve 1977 seçimleri öncesinde CHP programındaki 6 Ok’a eklediği altı yeni ilke yoluyla Sosyal Demokrasi ile Atatürkçülüğü, CHP çatısı altında birleştirmişti.

Bu açıdan Ecevit, 1961 Anayasası sonrasında, Türkiye’de Sosyal Demokrasi’nin kurucu lideri sayılabilir.

Nitekim 12 Mart’tan sonra “Bu darbe bana karşı yapıldı” demesi kendisinin bu Sosyal Demokrat hareketinin 12 Martçılar tarafından engellendiği iddiasını taşıyordu.

Ama Ecevit’in bu “Kurucu Liderlik” işlevi, ülke siyasetindeki başarısızlıklarından dolayı, Sosyal Demokrat ideolojiyi yıprattı.

***

Ecevit’in 1978’de kurduğu hükümet başarısız olmasaydı, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi yapılamazdı.

Çünkü 1980 Darbesi’nin arkasında sadece siyasal istikrarsızlık ve cinayetler değil, daha temel neden olarak, ekonomik iflas yatıyordu.

Ecevit’in AP’den kopan on birlerle kurduğu hükümet Sosyal Demokrat siyasete bağlanan umutları simgeliyordu.

Fakat bu hükümet ne asayişi sağlayabilmiş ne siyasal istikrarı kurabilmiş ne de ekonomik ve mali sorunları çözebilmişti.

Dolayısıyla, bu başarısızlık, Sosyal Demokrat iktidar seçeneğini gündemden düşürmüş, Ecevit’in ara seçimlerdeki yenilgisinden sonra istifa etmesi, Türkiye’yi iyice istikrarsızlığa götürmüş, Demirel azınlık hükümetini kurarak, ekonominin de bürokrasinin de başına ABD’nin adamı Özal’ı getirmişti.

Türkiye böylece, Ecevit’in Sosyal Demokrat hükümetinin başarısızlığından sonra, yeniden Milliyetçi Cephe iktidarlarının çıkmaz sokaklarına geri dönmüş, ortam bir askeri darbeye hazır hale gelmişti.

***

Diyalektik açıdan bakıldığında, ilginç olan bir başka tarihsel gerçek, Milliyetçi Cephe iktidarlarının da Ecevit’in 1974’te iktidarı bırakıp gitmesinden sonra adeta zorla, orta sağ, milliyetçi sağ ve dinci sağ arasında çok uzun süren pazarlıklardan sonra, kurulabilmiş olmasıydı.

Ecevit, başbakanlığı bırakıp gitmeseydi, birbirlerinin can düşmanı olan partiler arasındaki bu Cephe, bırakın kurulabilmeyi, gündeme bile gelmezdi.

***

Demirel-Erdal İnönü koalisyonu, Sosyal Demokrat ideolojiyi benimsemiş olan Atatürkçü CHP’ye yeniden iktidar yolunu açmıştı.

Ama bu hükümetin önünde siyaseti dine açık hale getiren, devletçi, baskıcı 1982 Anayasası müthiş bir engel oluşturuyordu.

Ayrıca ekonomik ve mali zorluklar karşısında Başbakanlığın bütün harcamaları Başbakanlık Müsteşarlığı’nın iznine bağlamış olması, hükümetin SHP kanadındaki bakanlıkların iş yapma olanaklarını da büyük ölçüde engellemişti.

Derin Devlet de bu dönemde harekete geçmişti:

Uğur Mumcu cinayeti ve Madımak katliamı bu dönemin akıllara kazınan başarısızlıklarıydı.

Belki de zaten yaşanan bu güçlüklerden dolayı sıkıntıda olan Erdal İnönü, Özal’ın ölümü üzerine Çankaya’ya çıkan Demirel’den sonra SHP Genel Başkanlığını Murat Karayalçın’a devretti ve politikayı bıraktı.

Bu arada 12 Eylül 1980 Darbesi’nin kapattığı CHP de açılmış ve Deniz Baykal onun Genel Başkanlığı’na seçilmişti.

Deniz Baykal’ın hizipçiliği, Karayalçın’ı da kuşattı ve SHP-CHP, Baykal’ın Genel Başkanı olduğu CHP’de birleşti.

Böylece, Demirel’in yerine gelen Çiller’in, Baykal ile kurduğu hükümet devreye girdi ve Çiller ile Baykal el ele, orta sağı, yani Liberal Demokrasi’yi ve orta solu, yani Sosyal Demokrasi’yi perişan ettiler.

Deniz Baykal, Sosyal Demokrat-Atatürkçü siyasete bu katkısını(!) 1999 seçimlerinde CHP’yi Meclis dışında bırakabilme başarısı(!) ile taçlandıracaktı.

Böylece Sosyal Demokrasi yeniden Ecevit’in liderliğine kalmıştı.

Ama, Ecevit’in Bahçeli ve Yılmaz’la kurduğu hükümet başarısız olunca da iktidar 2002 erken seçimleriyle AKP’ye armağan edildi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları