Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Demokrasiyi bekleyen iki büyük tehlike: Dincilik ve etnikçilik

07 Eylül 2021 Salı

Suretâ Hak’tan görünerek* Demokratik Rejim’in altını oyan iki büyük tehlike “etnikçilik” ve “dincilik” siyasetleridir.

Bu siyasetleri izleyenler hem din gibi, mezhep gibi, ırk gibi, milliyet gibi mukaddes kimlikleri kullanırlar hem de bu siyasetlerini sanki “Demokrasi adına” yapıyorlarmış gibi yuttururlar.

Oysa asıl istedikleri, sadece kendi özel görüşleri için geçerli olan, kendilerinden olmayanları dışlayan, kendilerinden olanların inançlarını, tutum ve davranışlarını da kendi anlayışlarına göre baskı altında zorla biçimlendiren bir rejimdir.

***

Aslında bütün dinci ve etnikçi, yani kimlikçi siyasetler Demokratik değil, otoriterdirler:

Kendi din, mezhep, ırk, milliyet anlayışlarını, uygulamalarını, (bir avuç yöneticinin yorumladığı biçimde) kendi kimliklerinden olmayan herkese de inanç, tutum ve davranış olarak zorla dayatmak isterler.

Çünkü kendi kimliklerinden olmayan herkes onlar için, düşmandır.

Aslında bütün kimlikçi siyasetler, kinci ve intikamcıdırlar:

“Mağduriyet” edebiyatının arkasına sığınarak kendilerini “Demokrat” gibi gösterirler.

“Mağduriyet edebiyatı” ile besledikleri kin ve intikam duygularını da kendileri için istedikleri iktidar dönemine kavuşana kadar olanaklı olduğu ölçüde gizli saklı mesajlar halinde taraftarlarına aktarırlar.

Aslında bütün kimlikçi siyasetler laikliğe karşıdırlar:

Çünkü laiklik ilkesi onların siyasette kullanmak istedikleri kendi kimliklerini bütün öteki kimliklerle eşit tutar ve onların kimlikleriyle birlikte öteki kimlikleri de korur. 

Oysa onlara göre kendi inançları (bir avuç yöneticinin yorumladığı biçimiyle) bütün öteki inançlardan üstündür ve devlet de onların yorumladığı biçimde yönetilmelidir. 

Aslında bütün kimlikçi siyasetler, iktidara geldiklerinde en büyük zulmü, kendi kimliklerinden olanlara yaparlar: 

Çünkü kendi kimliklerinden olanların da her türlü inanç, tutum ve davranışlarında, bir avuç yöneticinin yorumlarını benimsemelerini onlara uygun davranmalarını isterler. 

Bu açıdan en büyük düşmanları, başka din grupları veya etnik gruplar değil, kendi dininden veya etnik grubundan olup da farklı mezhep, milliyet, aşiret veya vatandaşlık aidiyetlerinden dolayı, değişik tutum ve davranışlara sahip olanlardır.

Aslında bütün kimlikçi siyasetler Sosyal Hukuk Devleti ilkesine de karşıdırlar: 

Çünkü kendi kimliklerinden olanlara, daha doğrusu kendi iktidarlarını destekleyenlere, ayrıcalık tanınmasını isterler.

Oysa Sosyal Hukuk Devleti, bütün vatandaşların kimliklerine bakılmaksızın fırsat eşitliğine sahip olması, herkesin üretime katkıda bulunduğu kadar gelirden pay alması ve adaletin bütün kimliklere eşit uygulanması ilkelerine dayalıdır. 

Ve elbette bütün kimlikçi siyasal iktidarlar, her otoriter iktidar gibi, gırtlaklarına kadar yolsuzluk, haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliğe batmışlardır.

* Deyişin aslı benim yazdığım gibi “Suretâ Hak’tan görünerek” (Suretâ: “mış gibi”) biçimindedir.

Yaygın kullanış olan “Suret-i Hak’tan” yani “Hak görüntüsünden” biçimi yanlıştır.

Deyiş “Hak’tan yana imiş gibi (suretâ) görünerek” anlamındadır; “Hak görüntüsü imiş gibi (suret-i) görünerek” değil.

Suretâ: Mış gibi.

Suret: Görüntü.

Suretâ Hak’tan yana görünmek: Hak’tan yana imiş gibi görünmek. Doğru.

Suret-i Hak’tan yana görünmek: Hak görüntüsü imiş gibi (Hak’kın kendisi gibi) görünmek. Yanlış.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları