Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bıkmadan, usanmadan, yılmadan, kanıksamadan!

23 Ekim 2022 Pazar

Bir yandan, Amasra’daki grizu patlamasında yitirdiğimiz 41 madenci ve sınır ötesi harekâtlarından gelen şehit haberleri, yüreğimizi dağlıyor...

Öte yandan, “Şahsım Devletinin” toplumun üstüne örttüğü karanlık, gittikçe koyulaşıyor:

Kamuoyunda “Sansür yasası” denilen yasa, AKP’li ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi.

RTÜK, TELE1’e yine haksız ve hukuksuz ekran karartma cezası verdi.

Cezaevlerindeki hasta, yaşlı, engelli, hamile, lohusa, hükümlü ve tutukluların, bebeklerin, çocukların trajedileri devam ediyor.

AİHM’in tahliyelerini istediği Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş hâlâ içeride.

Aysel Tuğluk, demans tanısı konulmasına, cezaevi koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceğinin belirtilmesine rağmen, tahliye edilmiyor.

28 Şubat mağdurları Emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi ve arkadaşları, Gezi Direnişi mahkûmları Mücella Yapıcı ve arkadaşları, haksız, hukuksuz ve adaletsiz kararlarla hâlâ parmaklıklar arkasında.

KHK’lerin uğradığı haksızlıklar hâlâ düzeltilmedi.

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, kadınlar aşağılanıyor, doktorların mesleklerini yapma özgürlükleri de sınırlanıyor.

***

Meclis’in kabul ettiği, kadınları aile içi şiddete karşı da koruyan İstanbul Sözleşmesi’nden tek imza ile çıkan Erdoğan, AKP’ye katılan Mehmet Ali Çelebi’nin eşine “Bu işin kariyeri çocuk doğurmak. Sayıları artırmak lazım, Allah’tan isteyelim devam. Çocuk çok önemli. Bak PKK’nın beş tane, on tane, on beş tane var” diyor.

***

Bütün bunlara karşı toplumsal tepki, sadece klasik medyada ve sosyal medyada değil, sokaklarda da büyüyor:

Örneğin, siyasal partilerin, Sivil Toplum Kuruluşlarının temsilcileri RTÜK’ün verdiği cezayı protesto etmek için TELE1’in önünde gösteriler yapıyor, bildiriler okuyor ve destek ziyaretlerinde bulunuyorlar.

SOL Parti’nin ve Tüm Emekliler Sendikası İstanbul Şubesi’nin ziyaret ve protestolarından sonra TKP’li gençler ve CHP’nin İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da kanala destek ziyaretinde bulunuyor.

Örneğin Amasra’daki kömür madeni patlaması İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de protesto ediliyor.

Öğrenciler, gençler, kadınlar, mimarlar, mühendisler, avukatlar, doktorlar, hak arayışlarını sürekli olarak çeşitli biçimlerde sürdürüyorlar.

***

CHP milletvekili Murat Emir “Sansür yasası” ile ülkenin üzerinde koyulaştırılan karanlığın boyutlarını sergiliyor:

“Bakın, Fahrettin Altun’un hazırladığı dezenformasyon bülteni:

İlk haber: ‘656 yıllık camiye PVC pencere taktılar’ haberi yalan diyor.

İhlas Haber Ajansı da diyor ki:

‘Haberimizin arkasındayız, keşke yalan olsa.’

Üstelik de resimleri de gösteriyor; bakın, resimler de burada. Şimdi, siz 29’uncu maddeyi geçirdiniz ya...

Ya İhlas Haber Ajansının muhabiri hapse girecek ya da Fahrettin Altun, hangisi?”

***

29 Ekim Kadınları Derneği, Şenal Sarıhan imzasıyla bir bildiri yayımlayarak Erdoğan’ı protesto ediyor:

“Cumhurbaşkanı, partisine katılan Çelebi’ye çok çocuk yapması konusunda çağrıda bulunarak, kadının görevinin ‘çocuk doğurmak’ olduğu anlayışını bir kez daha sergilemiş oldu...

Kadını bir kuluçka malzemesi olarak eve hapsederek toplumsal yaşamın dışına atmak...

Ev hapsine mahkûm etmek...

Bireylerin özel yaşamlarına da müdahale niteliği taşıyan bu zihniyet, kadınların hak mücadelesi ile çoktan aşılmıştır”

***

TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi “Amaç özgür basını susturmaktır, TELE1’in yanındayız” başlıklı bir bildiri yayımlıyor:

“Anayasanın teminatı altında olan ifade ve basın özgürlüğünü açıkça ihlal eden RTÜK kararlarını kınıyor, tüm toplumu basın özgürlüğüne sahip çıkmaya davet ediyoruz” diyor.

TMMOB ve bağlı odalarının Gezi Davası kararına karşı başlattığı Adalet Nöbeti 6. ayını dolduruyor...

Toplumu susturma operasyonuna karşı sesini yükselten meslek odaları 180 gündür adalet arıyor.

***

Boğaziçi öğretim üyeleri tarihe, “Bugün 21 Ekim Cuma. Nöbetimizin 444., direnişimizin 656. günündeyiz” notunu düşerek protestolarını devam ettiriyorlar:

Özetle “Sizlere basının halen alınmadığı, çevresinde polisin ağır silahlarla devriye gezdiği, her köşesinin kameralarla, özel güvenlik güçleri ve sivil polislerce denetlenmeye çalışıldığı, girişlerine yüksek demir parmaklıkların yerleştirildiği kampusumuzdan sesleniyoruz” diyorlar.

***

Evet ben, yıllardır, hemen hemen her Pazar, bıkmadan, usanmadan, yılmadan, kanıksamadan...

Adaletsizlikleri, haksızlıkları, hukuksuzlukları dile getiriyorum.

İçeridekilerin trajedilerini dışarıdakilere unutturmamaya...

“Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”ni, en azından belleklerde canlı tutmaya çalışıyorum.

Ya siz???



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları