Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Adalet ve ölüm!

16 Ekim 2022 Pazar

Adaletsizlikler, haksızlık ve hukuksuzluklar devam ederken Amasra’daki maden ocağı patlamasında kırk evladımızın şehit olduğu haberi, yeniden yüreklerimizi dağladı.

Soma’daki faciada yitirilen 301 şehit madenci ve ilgili mahkeme sürecindeki haksızlık ve hukuksuzluk iddiaları, oradaki işçimize atılan tekme fotoğrafıyla belleklerimize kazınan trajik yerini korurken...

Bu yeni kaza, hak, hukuk ve adalet kavramlarının insan yaşamındaki yerini bir kez daha irdelememize yol açtı:

Hak, hukuk ve adalet kavramları sadece yargı süreçlerinde değil, madenlerde, inşaatlarda, tersanelerde meydana gelen kazalardaki ihmaller açısından da öne çıkıyor.

Madenlerde ve bütün işyerlerinde devletin koyduğu güvenlik kuralları, insan hayatını ilgilendirdikleri için, ödünsüz uygulanmalıdır...

Ve bu da bir hak, hukuk ve adalet sorunudur!

***

Elbette madenlerdeki, işyerlerindeki ihmaller kadar, cezaevlerindeki ihmaller de insan yaşamını tehdit ediyor.

Birinci Silivri Trajedisi zamanında hayatını kaybedenler arasında hemen aklıma gelenler: Kuddusi Okkır, Kaşif Kozinoğlu, İlhan Selçuk, Murat Özenalp, Türkan Saylan, Ali Tatar.

Şimdi de cezaevlerinde, ölümcül kalp ve kanser hastalıklarıyla, yaşlılıkla ve demans hastalıklarıyla mücadele edenler, lohusalar, hamileler, çarptırıldıkları cezaların haklılığı-haksızlığı bir yana, yaşam kavgası verenler var.

Cezaevlerindeki mahkûm ve tutukluların özgürlükleri de olmadığı için sağlık sorunları belki de dışarıdakilerin sağlık sorunlarından bile önemlidir...

Çünkü kendilerini sahiplenecek, onlarla ilgilenecek devletten, devlet görevlilerinden başka bir güvenceleri yoktur.

***

Hiçbir haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliği kanıksamamak gerek:

Aysel Tuğluk, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş gibi simge haline gelmiş olanların durumları...

Gezi Direnişi mahkûmları...

28 Şubat mahkûmları...

Bu ve benzeri davalardaki haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlikler...

Tüm içeride yatanların sağlık sorunları...

Unutulmamalı.

Nitekim Gezi Direnişi mahkûmları için adalet nöbeti tutuluyor ve protestolar dile getiriliyor...

Hastalar için sosyal medya kampanyaları düzenleniyor...

Ama bunlar iktidarın denetiminde olan medyada yer bulamıyor.

***

Bu sorunlar yaşanırken ve tam bunların çözümlerine ilişkin umutların bağlandığı seçimlere gidilirken, medyaya sansür niteliği taşıyan bir yasa Meclis’ten geçti.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, yasanın hedefini şöyle eleştirdi:

“İktidarın gizlediği, değiştirdiği...

Sağlık meslek örgütlerinin açıkladığı Covid gibi halk sağlığını etkileyen salgın hastalıklara dair veriler...

Ekonomistlerin açıkladığı enflasyon oranları...

Maden kazaları...

Şirketlerin neden olabileceği çevre kirlilikleri...

Ya da suç örgütü liderlerinin açıklamalarının haberleştirilmesi...

Halkı yanıltıcı olarak tanımlanacaktır.”

Ama biz elbette yılmayacağız, dürüst ve doğru haber vermekten, yorum yapmaktan vazgeçmeyeceğiz!

***

Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlikleri vurguladığım bu yazılar bağlamında görülmesi gereken bir başka sorun, hiç kuşkusuz, bilime, üniversitelere yapılan baskılardır.

Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri, yapılan baskıları protesto ederken “Bugün 14 Ekim Cuma. Nöbetimizin 439., direnişimizin 649. günündeyiz” diye başladıkları uzun bir bildiri yayımladılar.

Bildirileri şöyle bitiyordu.

“Bizler her iş günü her öğlen bu meydanda toplanıyor, rektörlüğe sırtımızı dönüyor, gayri meşru yönetimin demokratik olmayan uygulamaların hiçbirini kabul etmediğimizi, ilkelerimizden vazgeçmeyeceğimizi söylüyoruz.

Kamuoyuna ilkelerimizin arkasında olduğumuzu, insan haklarına, bilimsel düşünceye saygılı, demokratik bir üniversite ortamı kurulana kadar bu direnişten vazgeçmeyeceğimizi yeniden ve ilk günkü kararlılığımızla duyurur, bu mücadeleyi öğrencilerimize, mezunlarımıza, tüm topluma olan borcumuz olarak gördüğümüzü ifade etmek isteriz.

Türkiye’de özgür, özerk, demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar,

Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz.

***

Kahrolsun istibdat...

Yaşasın hürriyet!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları