Dikmen Gürün

Tiyatro ve tiyatrocuya saygı

14 Temmuz 2020 Salı

Ne kadar da sert esiyor bu ülke toprakları üstünde rüzgârlar. Her yanımızdan şiddet fışkırıyor. şiddetin türlü biçimlerini yaşıyoruz. Hele de şu son zamanlarda... Çoklu baro sisteminden başladık, Atatürk’ümüzün imzasının yok sayılmasına kadar gittik Ayasofya olayında... 

Bunca gerilimin ve tabii ki koronavirüs günlerinin orta yerinde,  özel tiyatroların ayakta kalmak için verdikleri mücadele en kısa zamanda çözüme ulaştırılması gereken ciddi bir sorun. Bu konuda bir çalışma yapıyor mu ilgili bakanlıklar, kurumlar? Geçen salı bu konuda detaylı bir yazı yazdı sevgili Ayşegül Yüksel. Öncesinde, ben de şu anda 42 ortağı olan Tiyatro Kooperatifi’nin bu süreçte yapmayı planladığı çalışmalara değinmiştim. Sanat dünyamız özel tiyatrolarla ilgili olarak yapılması gerekenleri ve de yapılmayanları ilgili bakanlıkların önüne koyuyor. Atılması gereken adımların altını çiziyor. Konuşmak, tartışmak gerektiği belirtiliyor. Tiyatro emekçilerinin bu bağlamda daha birkaç gün önce Moda Sahnesi’nde yaptıkları toplantıda, tiyatrolarını yaşatmak ve soluklanmak için gündeme getirdiği hususlar hayati önem taşıyor. Birçok şehirde tiyatrolarda aynı zamanda okunan bildiride belirtildiği gibi (bkz. 13 Temmuz tarihli Cumhuriyet), işleyişi kolaylaştıracak uygulamalar hayata geçirilene dek perde açmayacakları, açamayacakları vurgulanıyor. Bu vahim durumun bilincine varmak durumunda başta Kültür ve Turizm Bakanlığı olmak üzere tüm ilgili merciler.  

Evet, tiyatro önemli

Yıllar oluyor  New York Times’da bir yazı okumuştum. Yazının başlığı: “Böyle zamanlarda... Evet, tiyatro önemli.”  Evet, tiyatro önemli... Sanki bazı bölümleri güncelliğinden bir şey kaybetmemiş. Şiddetin, ekonomik çöküntülerin, işsizlik ve eğitim sorunlarının yaşandığı ortamlarda, böylesi kriz dönemlerinde tiyatronun soluğunun kesilmemesi, nabız atışlarının yavaşlatılmaması gerektiği üstünde duruyor yazı. Koşullar her ne olursa olsun... Yüzümü bize dönüyorum; bir yanda siyasi rant uğruna her geçen gün kutuplaştırılan, öte yanda koronavirüs tarafından adeta kuşatılmış olan insanlar olarak tedirgin, mutsuz ve huzursuzuz. Böyle zamanlarda tiyatronun birleştirici gücünün daha da öne çıkması gerekir. Bunun bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için de yönetici kadroların tiyatroya ve tiyatrocuya saygısı ve sevgisi olması ise kaçınılmaz.   

Sanatçıya saygı

Yaşananları, türlü altüst oluşları genelde suskun izleyen bir toplumuz. Suskunluğunu bozanlar da adalet mekanizmasının ters yönde dönen çarkları arasına sıkışıveriyorlar. İnsan hakları ve demokrasi yolunda tarafsız bir yargının kaçınılmazlığı çeşitli örneklerle gösteriyor kendini. Örneğin; Tele1 ve Halk TV ekranlarını 5 gün boyunca karartma cezası gibi! Bağdaşlık ölçütlerine sığmayan örneklerden biri de geçen günlerde tiyatromuzun kıymetli sanatçıları Metin Akpınar ve Müjdat Gezen hakkında cumhurbaşkanına alenen hakaret suçuyla açılan dava!  

Hatırlanacağı gibi, Aralık 2018’de Akpınar ve Gezen, Halk TV’de Uğur Dündar’ın sunduğu “Halk Arenası” programında demokratik haklarını kullanarak, ülkenin içinden geçmekte olduğu süreci, yanlış buldukları yönleri eleştirdiler. Cumhurbaşkanı ise bu iki saygın isme öfkesini “sanatçı müsveddeleri” tanımlamasıyla dile getirdi! O gün Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’e yapılanlar yakışıksız, çirkin ve yanlıştı. Bugün de haklarında 4 yıla kadar hapis istemek bir o kadar sorgulanası bir yaklaşım. Baskı ve sansür kol geziyor ülkede. Bu iki sanatçımıza gelince, onlar tiyatro dünyamızın ve seyircinin gözbebekleri. Öğrencilerini besleyen değerli hocalar. Eleştirinin inceliklerini çok iyi bilen ustalar...  

Evet, sanata ve sanatçıya saygı...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyetin yüzü 29 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları