Meclis, Suça Ortak Olmamalı

23 Aralık 2014 Salı

17 Aralık'tan beri olup biten, bir darbe planının ortaya çıkarılması filan değil, düpedüz bir örtbas operasyonu aslında…
Önce Meclis’ten dosya kaçırıldı.
Sonra dosyayı oluşturan polisler, savcılar, hâkimler görevden alındı.
Güvenlik paketi ile sokakta doğacak tepkiler bastırıldı.
Yolsuzluğu yazan gazetecilere davalar açıldı, yayın yasağı ile medya kontrol altına alındı.
Ve böyle hırsızlık yaşanmamış gibi yapıldı.
Ancak ne yapılırsa yapılsın, mızrak çuvala sığmadı; ayakkabı kutuları, para sayma makineleri, “sıfırlayın” talimatları unutturulamadı.
Halen yaşanan son dakika pazarlıkları, bu çabanın can çekişmesidir.
Artık önlenemeyeceği aşikâr yargılanma yolunun nasıl geciktirilebileceği, sınırlanabileceği ve “artçı sarsıntılar”ın nasıl kontrol altına alınabileceğinin pazarlığı yapılıyor.
Çünkü pekâlâ biliyorlar ki, gerçekten suçsuz olduğunu bilen bir politikacı, gönüllü gider Yüce Divan’a…
Çünkü görüyorlar ki, “yolsuzlukla ve yasaklarla mücadele” şiarıyla iktidar olan iktidar, yolsuzluğunu örtmek için yasaklara sığınıyor.
Çünkü “Harama yaklaşma” diyen bir hareketin baştan sona harama bulaşmış görüntüsü, tabanda giderek daha fazla sıkıntı yaratıyor.
Çünkü “Ayetlerle alay edenleri neden savunuyoruz” diyenlerin partililerin sesi gittikçe daha çok çıkıyor.
Çünkü mahkemelerin takipsizlik kararı vermesi, konunun vicdanlarda takip edilmeyeceğini garanti etmiyor ve Meclis’teki gizli oylamada o vicdanların harekete geçmesi tehlikesi iktidarı tedirgin ediyor.
“Doğum kontrolü” vs. yemlemeleri bile konunun kapatılmasına yetmiyor.

***

Ama madalyonun bir de ters yüzü var:
Başbakan’ın “Yolsuzluk yapan kardeşimiz olsa kolunu koparırız” demecinin karşısına “Kardeşimizin kolunu koparanın kafasını koparırım” diyen bir “üst otorite” dikiliyor.
17 Aralık’ın hesabı sorulursa, sıranın 25 Aralık’a geleceği pekâlâ biliniyor.
Erdoğan Bayraktar’ın -sonradan pişmanlık dilekçesi verdiği- “Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan’ın onayıyla yapıldı” cümlesi, kulaklarda hâlâ çınlıyor.
Bu cümlelerin Yüce Divan’da tekrarlanması endişesi, 4 bakanın elindeki en büyük silah olarak parıldıyor.
Bunu “kumpas”, “darbe planı” olarak gösterip üstüne mahkemeden aklama kararı çıkarttırıp sonra da bakanları Yüce Divan’a göndermekteki garabete izahat bulunamıyor.
Seçim kampanyasına eşlik eden bir Yüce Divan yargılaması mı, yoksa suçluların bile bile kollanması mı, tercihi arasında sıkışan iktidar, kararı geciktirdikçe geciktiriyor.
Dünkü panik içinde erteleme kararı da derde deva olmuyor.

***

Korkunun ecele faydası yok.
Hep yazdık yine yazalım:
Bu çapta bir dosyayı kapatmaya hiçbir partinin, liderin, mahkemenin, Meclis’in gücü yetmez.
Yargılamama kararı, suçluları aklamaz, sadece o kararı veren partiyi, lideri, mahkemeyi, komisyonu, Meclis’i suça bulaştırır.
Dileyelim Meclis, bu suç ortaklığından uzak dursun.
Tarih huzurunda hırsıza kaçması için merdiven dayayan bir işbirlikçi durumuna düşmesin.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları