Öyleyse yürüyelim
Barış Terkoğlu
Son Köşe Yazıları

Öyleyse yürüyelim

24.09.2018 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Yağmurun kararsız kaldığı bir sonbahar sabahı doğdum. Kaçaklar bir yana, vatandaşların baştan sona sayıldığı günün ertesiydi.
Darbecilerin iktidarıydı ama Cumhuriyet vardı.
O gün gazetenin tepesinde bomboş sokağı süpürgesiyle temizleyen bir işçinin fotoğrafı görünüyordu. “Sayıldık” yazıyordu. Demirel kayıtlara “işsiz” diye geçmişti. Ecevit ise mesleği sorulunca “Müsaade ederseniz ‘gazeteci’ yazdıracağım” demişti.
Benim için ilk nefes, bir ay sonra kapatılacak Cumhuriyet için zor şartlardaki soluktu.
Harfleri tanıdığım, kelimeleri okumaya başladığım gün göğsüme kurdele takılmış, duvarda asılı elmam kızıla boyanmıştı.
Özal’ın iktidarıydı ama Cumhuriyet vardı.
O gün Cumhuriyet gazetesinin manşeti, “sağlık işletmeleri”ne dönüştürülen hastanelerdi. Sözleşmeyle alınan doktorların grev yapmak bir yana, demeç vermesi bile yasaklanmıştı. Sayfanın ortasında, Behice Boran’ın cenazesine katılanların nasıl coplandığı anlatılıyordu.
Benim için çocukça bir heyecan, yeniden suikastlarla karşılaşacak Cumhuriyet için taviz vermez bir inattı.
“Aslolan dünyayı değiştirmektir” sözüne vurulduğum günlerdi. Kendi gazetemi alıyor, en tepedeki logosunu dışarıda bırakacak şekilde katlayıp lise ceketimin cebine koyuyordum.
Koalisyonlar, faili meçhuller, krizler dönemiydi ama Cumhuriyet vardı.
O gün Cumhuriyet gazetesi, PKK’nin Çocuk Bayramı’nda kurşuna dizdiği üç öğretmeni yazıyordu. Altında 23 Nisan’ı sarık ve cüppeleriyle protesto eden gericiler görünüyordu. Çiller’in yolsuzluk dosyaları da, Uğur Mumcu’nun katledilmesini soruşturan savcının “Basın işe karışmasaydı katilleri yakalardık” sözleri de gazetedeydi.
Benim için bitmez bir merak, Cumhuriyet için kelimelerle atılan çığlıktı.
Üniversitenin kantininde öğrendiğimin, amfidekinden daha çok aklımda kaldığı dönemdi. Okulun kapısından şehrin caddelerine kimi aşkla, kimi öfkeyle, kimi kaygıyla yürüyordum. Sırtımdaki paltoyu kendi emeğimle almıştım.
İşgal ve yıkım günleriydi ama Cumhuriyet vardı.
Ülke tarihinin en büyük savaş karşıtı gösterisi, o gün manşetteydi. Beyazıt Camii’nden çıkan İslamcı gençler bile Erdoğan’ı “Amerikan işbirlikçiliğiyle” suçluyordu. “Yurtta sulh cihanda sulh” sözü tezkereyi oylayacak vekillere hatırlatılırken, ABD ordusunun Türkiye’ye yerleşme hazırlığı haritada gösteriliyordu. Gazetenin ortasında, Abidin Dino’nun, Roma İmparatoru Neron ile Amerikan generallerini özdeşleştiren çizimi, adeta anıt gibiydi.
Benim için “çok şükür” denilen bir an, Cumhuriyet için kalemin kurşunu yendiği bir zamandı.
Haber yazmıştım, yayımlanmıştı. O gün yolda karşılaştığım arkadaşımın “ne yapıyorsun” sorusuna “gazetecilik” demiştim.
Kumpas ve tutuklama günleriydi ama Cumhuriyet vardı.
“Bağışlara hortum” manşetiyle Deniz Feneri’nin kurban paralarını nasıl iç ettiğini yazıyordu. Dincilerin devlet içindeki yükselişi haberini, birkaç ay sonra içeri atılacak yazarın savcıları eleştiren makalesi takip ediyordu. Gazete, sol sütununu Erdoğan’ın tehditlerine yanıt için ayırmıştı.
Benim için belirsiz bir endişe, Cumhuriyet için “Tehlikenin farkında mısınız” diyen bir sirendi.
Hapishanede kurşunkalemle yazdığımız kitabın yayımlandığı gündü. Avukatım “imzalar mısın” diye uzatmasa ben bile farkında olmayacaktım.
“Bu davanın savcısıyım” ve “Ne istediniz de vermedik” günleriydi ama Cumhuriyet vardı.
“Devlette kapışma” manşetiyle çıkan Cumhuriyet, perşembenin gelişini yazıyordu. Sol yanda ise ABD Elçiliği’ne brifing veren Fethullahçı polisler soruluyordu. Krizin başladığı günlerde Suriye’ye dış müdahale eleştiriliyordu.
Benim için dikenli teller arasında açan bir çiçek, Cumhuriyet için meydan okumaydı.
Ömrüm, ezeli ve ebedi tarih karşısında yere düşen bir yaprak büyüklüğünde bile değil. Oysa Cumhuriyet, kökleri bu toprakların en derinine kazınmış, yaprakları yıldızlara uzanmış bir çınar.
Onu sökmek isteyenler kaybolup gitti. Cumhuriyet devrimciliğinin en güzel çiçeklerinin açtığı dallarına dokunanlar kırıldı. Ona kendinden başka gömlek giydirmek isteyenler çıplak kaldı.
Üstüne “Ergenekoncu” etiketi yapıştırmak için mahkeme kuran hâkimlerin de, “FETÖ’cü” diye yaftalamak isteyen savcıların da çabaları hükümsüz sayıldı. Tanığıyım; başyazarı ya da kantincisi, kalemleri ya da muhabiri, yargılandıkları salonlardan hep alnı açık ayrıldı.
Cumhuriyet ve biz; hep birlikteydik, yine birlikteyiz.
Öyleyse yürüyelim...

Yazarın Son Yazıları

CHP’yi ‘gayrımeşrulaştırma’ operasyonu

Doğa insana kendi sınırlarını çizeceği imkanı sunarken cömerttir.

Devamını Oku
13.11.2025
Eğitimsiz okullar bakanlığı

İnsan ancak eğitilirse özgür olur.

Devamını Oku
10.11.2025
Aman çocuklar duymasın!

Bakmayın gazetecilik yaptığıma.

Devamını Oku
06.11.2025
‘Pardon’ diyen karar

Bir kez olursa hata, iki kez olursa yanlış, tekrar olursa kasıt denir.

Devamını Oku
03.11.2025
Bakanlıktaki ‘koruma kalkanı’

Çoğu zaman sözün çıktığı yere bakarız.

Devamını Oku
30.10.2025
Aranan casus sonunda bulundu!

O kadar çok söz söyleriz ki bazen gerçek kalabalıkta kaybolur.

Devamını Oku
27.10.2025
Boğaziçi’ni nasıl çökerttiler?

Kime söylendiği belirsizse en ağır sözler bile havada kalır. En son Yargıtay başkanı konuştu.

Devamını Oku
23.10.2025
‘PKK yasası’na neden karşıyım

Kapıyı açan anahtar değil, kilidinin bilgisidir.

Devamını Oku
20.10.2025
Öcalan serbest bırakılacak mı

Sözcükler her zaman anlatmak için kullanılmaz.

Devamını Oku
16.10.2025
Apo ve Bahçeli’nin susturduğu asker

Çıkarlar suç ortaklıklarının kaynağıdır.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Fatihli Müslümanlar’ rahatsız

“Bizi cehennemle korkutuyorlar ki dünyada onlara boyun eğelim.”

Devamını Oku
09.10.2025
Çocuk tecavüzünde çocuğu yargılayanlar

Çelişki dünyanın kendisinde sanırız, oysa ona sebep olan da insandır.

Devamını Oku
06.10.2025
Tarihin arka duruşması

Eğip bükersin, sarar paketlersin. Her şeye rağmen gerçek olduğu yerde durmaya devam eder.

Devamını Oku
02.10.2025
İŞKUR’u bile soydular

Kapı içeriden açıldı mı soygun normalleşir.

Devamını Oku
29.09.2025
‘Size miras kaldı’ sürprizinden çıkan örgüt

Koca ağaca bakıp dalındaki eksiği görüyorsan haksız değilsin.

Devamını Oku
25.09.2025
İçeridekilerin aileleri neler yaşıyor

Kendi gülünün dikenini çıkarmak kolaydır. Başkalarının acılarını anlamak ise uğraş ister.

Devamını Oku
22.09.2025
Netanyahu’nun Erdoğan’a salladığı parmak

Tek kişide hastalık dedikleri, milyonlarda ideoloji oluyor.

Devamını Oku
18.09.2025
Dananın kuyruğu kopacak derken...

Siz bu yazıyı okurken belki bütün kelimeleri eskimiş olacak.

Devamını Oku
15.09.2025
Erdoğan’ın CHP planı

Sen ardına dönüp bakmazken geçmiş bir gölge gibi seninle birlikte yürüyor.

Devamını Oku
11.09.2025
İBB operasyonunu başlatan AKP’li

Adli yıl açılışında İstanbul cumhuriyet başsavcısı gazetecilerle buluştu. İlginç bir ifade kullandı: “İBB operasyonunu ilk öğrenen kişi Murat Kapki oldu. Nasıl olduğunu bilmiyoruz. O, malları kaçırmaya başlayınca biz de harekete geçtik.”

Devamını Oku
08.09.2025
‘Terörsüz Türkiye’nin kabağı

Dünya değişiyor ama senin çektiğin çile hep aynı kalıyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Başörtüsünü çıkaran Fethullahçı

İnsanın çektiği çilelerin sonucu tecrübeleridir.

Devamını Oku
01.09.2025
Topuk kırıldıktan sonra

O çok bildiğimiz gerçekleri her şey görünür olduktan sonra anlatmayı ne kadar çok severiz.

Devamını Oku
14.08.2025
TikTokçu hacı paşa devri

Yükselme kuralını kaybedince yukarıyla aşağı bir olur.

Devamını Oku
11.08.2025
Erdoğan’ın kimliği bile satılık

Hırsızın peşinden koşuyoruz da ya içeride kapıyı açan varsa?

Devamını Oku
07.08.2025
Şehit askerlerin tahlilleri ne söylüyor

Milletler yaşamdan öğrendikçe gelişir. Çöküş dönemlerinde ise ancak ölüm öğreticidir.

Devamını Oku
04.08.2025
Askerler kayıp 5 milyarın peşinde

Sana verirken yokluğu gösterenler, senin olan varlığı harcarken har vuruyor harman savuruyor.

Devamını Oku
31.07.2025
Koca savcılığın dokunmadığı patronlar

Dünya, Sezen Aksu şarkısındaki gibi: Masum değiliz, hiçbirimiz.

Devamını Oku
28.07.2025
Zengin itirafçı olur kurtulur olan garibana olur

Bazen fısıltıyı duyuyorsun. Bazen de çığlığı duyma istiyorlar.

Devamını Oku
24.07.2025
Davutoğlu partisindeki istifalara ne dedi?

Aslında benim sorum yeni çıkan o kitapla ilgiliydi...

Devamını Oku
21.07.2025
Öcalan, Ramazan, Altaylı

Memlekette “süreç bayramı” var. Gelgelelim “hukuk ve özgürlük bayramı” yok.

Devamını Oku
17.07.2025
Domates, biber, patlıcan!

“Demokrat adam”, “demokrat bulmadığı” adama “Ya demokrat ol ya döverim” demiş.

Devamını Oku
14.07.2025
Herkesi başka tartan kantar

Aynı kantar seni başka onu başka tartıyor...

Devamını Oku
10.07.2025
Söyleyin Timur haksız mı? 

Kimin haklı olduğunu söz belirler sanırsın, oysa hak çoğu zaman güç ile dağıtılır. Size bu satırları gazeteci arkadaşım Timur Soykan hakkındaki mahkeme kararını beklerken yazıyorum. 

Devamını Oku
07.07.2025
Teğmenler kararı nasıl değiştirildi

Zaman, anı bir atom yoğunluğunda biriktiriyor. Ne kolay konuşup geçiyoruz. Sanki her yeni olay bir eskisini dibe bastırarak unutturuyor.

Devamını Oku
03.07.2025
Hapiste bebeğini bekleyen Ramazan’ın öyküsü

Çokluğun adaleti yokluğun üzerine kurulmuştur. İBB dosyasında üç tip tutuklu var...

Devamını Oku
30.06.2025
Seve seve değil soya soya büyüyen sistem

Tarih, insan deneyimlerinin toplamından daha fazla bir şeydir.

Devamını Oku
26.06.2025
Fatih Altaylı’nın ‘suyunu ısıtanlar’

İnsan kendi yazgısının kapısını kendisi açıyor. Kimi zulmederek kimi zulümle baş ederek. Bu köşede bugün bambaşka bir hikâye olacaktı. Aslında ben de bambaşka bir yerde yazacaktım.

Devamını Oku
23.06.2025
İran’dan çıkan savaş dersleri

“Savaş politikanın başka araçlarla sürdürülmesidir” diyor general Clausewitz...

Devamını Oku
19.06.2025
Adalar sapığı nasıl yakalandı

Suçla, suçlu arayarak değil, suçun peşinden giderek hesaplaşılır. Konu siyasi olunca, ihale olunca, parti olunca günlerce televizyonlarda konuşuluyor. Tutuklama üstüne tutuklama yapılıyor. Gelgelelim, konu siyasallaştırılamayacaksa ancak üçüncü sayfada yer buluyor.

Devamını Oku
16.06.2025