Barış Terkoğlu

Menzil de yenildi İsmailağa da

08 Nisan 2024 Pazartesi

Demokrasi aptal bir rejim midir?

Suyuna ilaç katıp uyutulabilir mi?

Kalbi, beyni, ciğeri sökülebilir mi?

Sandıkların kapanmasını beklerken elimdeki kitabın sayfalarını çeviriyordum. Genç gazeteci İsmail Arı, “Menzil’in Kasası”nı yazmış. Holdingleşmiş bir cemaatin fotoğrafını çekmiş.

Arı, Adıyaman Menzil’deki seçim sandıkları konusunda bilgi veriyor. Buna göre resmi nüfusu 3 bin olan cemaat köyünün, geçen yıl 14 Mayıs seçimlerindeki seçmen sayısı 1814. Geçen seçim, köyde 5 ayrı sandık varmış. Erdoğan oyların neredeyse tamamını, 1769’unu almış. Kılıçdaroğlu’na 4, Sinan Oğan’a ise 1 oy çıkmış.

Daha da ilginci...

Beş sandıktan üçünde oyların tamamı Erdoğan’a çıkmış. Belli ki muhalefet Menzil’deki sandıklarda yoktu.

Kitapta, bir Menzilci, nasıl oy kullanıldıklarını anlatmış:

“Menzil’de normalde kadınlar oy kullanmaz. Toplu oy kullanılır, sandığa atılır. Zaten muhalefetin de sandık görevlisi gelmez. Devletin atadığı sandık görevlileri de genelde Menzil mensubu olur.”

ERDOĞAN'I DESTEKLEYEN CEMAATLER

Necmettin Erbakan’ın cemaat liderlerine Başbakanlık’ta verdiği iftar yıllarca konuşuldu. Oysa Erbakan, siyasette, cemaatlerin desteğini pek az hissetti. Bir zamanlar parçası olduğu İskenderpaşacıların hocası Esad Coşan’ın 1991 seçimlerindeki sözleri nasıl unutulur: “Mercedeslere kurulup saltanat sürüyorsun”, “Almanya’dan valizlerle gelen paralarla zenginleşmiş insan”, “Kardeşlerimizin parasıyla bütçesi kabarmış, şişmiş insan”, “Ne ayet bilirsin ne Arapça bilirsin”...

Sebebi belli. Tarikatlar inanca değil hep devlete susadı. Devlete yakın olmak, devletten beslenmek, devletin kanatları altında örgütlenmek asıl tutkuları oldu. Çünkü güçlerinin kaynağı uhrevi değil, dünyevi idi. Kimin daha çok parası, daha çok bürokratı, daha çok yargıcı varsa onun şeyhi daha çok uçtu. Erbakan’ı değil ANAP’ı ya da DYP’yi desteklemelerinin altında da bu vardı. İdealler ile gerçekler arasındaki dengeyi kuran ise Erdoğan oldu. Cemaatlerin Erdoğan’a desteğinin nedeni, dinden daha çok, elinde tuttuğu iktidar gücüydü. Bu yüzden, Erdoğan’a desteklerini açıktan yapıyor, hatta birbirleriyle yarış yapıyorlar.

Gelelim bugüne...

İKİ TARİKATIN KAVGASI

31 Mart’a doğru yeni bir durumla karşılaştık. Hem Menzil hem İsmailağa bölündü. Ortak noktası, şeyhlerinin ölümüydü. İsmailağa Şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu da Menzil Şeyhi Abdulbaki Erol da yakın zamanda hayatını kaybetti. İki cemaat de iç savaşa tutuştu.

Menzil şeyhi, dokuz halife bırakmıştı. Altısı hayattaydı. Üçü şeyhin çocuğuydu. Bir cemaat klasiği yaşandı. Öteki halifelerin esamesi okunmadı. Şeyhin mirasını üç çocuğu bölüştü. Eski tövbeler iptal olurken her mürit seçtiği bir çocuğa yeniden biat etti. Öyle ki bütün İslam ümmetini birleştireceği söyleyen cemaatçiler, Menzil köyünde üç kardeşin üç ayrı camisinde üç ayrı namaz kıldırdı. Kurumlar adlarıyla, binalarıyla ayrıştı. En son seçim haftasında sokak ortasında gruplar kavgaya tutuştu. Ama sürecin şimdilik galibi, Erdoğan’ın ve medyasının desteğiyle, ölen şeyhin büyük oğlu Saki Erol oldu.

İsmalağa’daki ise iki yıl önce ölen şeyhin ardından ertelenmiş bir kavgaydı. Cemaat içinden güçlü bir lider çıkaramayınca, mezardaki Mahmut Hoca’ya rabıta devam ettirilmişti. Ama farklı güç odakları baş gösteriyordu. Cübbeli Ahmet, resmi açıklamayla aforoz edildi. Tarikat, AKP desteğiyle, Mahmut Hoca’nın dünürü Hasan Efendi’nin liderliğine geçti.

31 Mart’a giderken hem Menzil’deki hem İsmailağa’daki kavgada kazananı siyaset belirledi. Erdoğan, seçimden bir gün önce, Hasan Kılıç’ı ziyaret ederek açıkça tarafını belli etti. İşin ilginci kenara itilenler de tasfiye olmamak için “en Erdoğancı benim” pozisyonu aldı. O kadar ki Cübbeli Ahmet, AKP-MHP’ye oy vermeyenlerin günahkâr olacağına dair fetva bile verdi.

BABALARININ MALLARI  

Tarikatların liderliklerine artık Erdoğan karar veriyor. Erdoğan’ın elini tuttuğu lider olurken ötekiler lanetlenmemek için Erdoğan’ın ceketinden tutmaya devam ediyor.

“Allah için” diyerek mal, kadro, mürit biriktiren cemaatler; güçlerini her seçim iktidara pazarlıyor. Toplu oy kullanmaya dayalı, hür iradeyi ortadan kaldıran, din ile korkutarak yurttaşlara zorla mühür bastıran topluluklar seçimi aracı kılıp demokrasiyi yok ediyor. Kandırılan, örselenen, parçalanan demokrasi ve yurttaşlar oluyor.

31 Mart bir başka kırılmaya da işaret ediyor. İstanbul ve Adıyaman dahil, cemaatlerin etkili olduğunu iddia ettiği havzaları açık farkla muhalefet kazandı. 31 Mart seçimlerdeki yenilgi sadece AKP’ye değil, müritlerini siyasete pazarlayan tarikatlara da tokat oldu!

Demokrasi akıllandığı gün, din tüccarları da ortada kalmayacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları