Barış Terkoğlu

İmralı’da yenen son yemek

28 Eylül 2020 Pazartesi

Para olmasa da cüzdan ne kalın. Kimlik numarası, sigorta numarası, banka numarası… İnsan hep kayıt altında. Hepsinin de evrakı var. Kafka, nasıl dalga geçmişti: “Dolabı yere yatırıp ne kadar evrak varsa içerisine tıkmış, sonra da Mizzi’yle dolabın kapağının üzerine oturmuş, o anda kapağı yavaş yavaş bastırıp kapamaya uğraşıyorlardı”. Devlet, ordudan başka bürokrasidir. Kaydederken bazen kaydın konusu bile unutulur.

Geçen hafta HDP yöneticileri ve eski milletvekilleri gözaltına alındı. Savcılıktan yapılan açıklamaya göre suçlama 6 yıl önceki “Kobani olayları”na dayanıyor.

Gözaltı görüntüleri yayımlanırken, “acaba yanlış mı hatırlıyorum” dedim. Malum, 2012- 2015 aralığında, İmralı’da, “çözüm süreci” adıyla PKK ile müzakereler yapılmıştı. Devlet görevlilerinin de katıldığı görüşmeler tutanağa bağlanmış, hem PKK’ye hem devlete yakın farklı görüşten yayınlar tarafından da basılmıştı. Anımsadığım, gözaltılara neden olan hadiselerin ardından da toplantılar devam etmiş, hatta Kobani olayları da konuşulmuştu.

Müsteşar: Haydi yemeğe

9 Ocak 2015 tarihli görüşme tutanağı bir yemek sahnesiyle başlıyor. Tuhaf ama Kobani olaylarının ardından yapılan görüşmede “Hadi yemeğe” diyen kişi devletin Kamu Güvenliği Müsteşarı:

Kamu Güvenliği Müsteşarı önce Başkan’ı masaya davet etti. Başkan masaya oturdu. Aynı yemeği biraz önce yediğini, tüm heyetin yemek konusunda hızlı davranmasını, yapılacak toplantı için sürenin önemli olduğunu ifade etti. Çorba, nohut, bulgur pilavı ve muhallebiden oluşan yemek sunuldu. Kamu Güvenliği Müsteşarı, yemeğin buradaki karavana yemeği olduğunu, ancak masanın bu görüntüsünün tarihi olduğunu ifade etti.

Tutanakta “Başkan” olarak yazılan Abdullah Öcalan’dan başkası değil. Yemekteki giriş sohbetine Kamu Güvenliği Müsteşarı da İmralı’da planlanan sürecin “tam gaz” devam ettiğini gösteren şu sözlerle dahil oluyordu:

“Yukarıda geniş heyetlerin toplantı yapabileceği toplantı salonundaki çalışmalar devam ediyor. Bu toplantıya yetişmedi. Umarım hazır olduğunda daha geniş heyetlerin tartışma yapabileceği salonda toplantılarımızı yapacağız.

Davutoğlu’nun ‘Kobani’ tereddüdü

Gerçekten de Kamu Güvenliği Müsteşarı, hükümetle HDP’lilerin yaptığı toplantıların Davutoğlu’nun başbakanlığı süresinde de devam ettiğini söylüyordu.

Peki, “Kobani olayları”? Acaba mesele nasıl konuşuldu?

Sırrı Süreyya Önder şöyle anlatıyor:

Başbakan (Davutoğlu) daha çok kamu güvenliği ile ilgili 6-7 Ekim olaylarını örnek göstererek, eleştiri yaparak toplantıya başladı. Yaptığımız toplantının yapılıp yapılmamasına da tereddütlü yaklaştığını ve 6-7 Ekim olaylarının sürece büyük zarar verdiğini belirtti. Bu konuda hem Selahattin Bey’i hem de HDP’yi eleştirerek başladı. ‘Bu görüşmeye karar verirken bile tereddüt ettim’ dedi. Biz Başbakan’ın bu yaklaşımını doğru bulmadığımızı, aslında en fazla bu tür durumlarda bir araya gelinmesi ve iletişimin hiç kopmaması gerektiğini ifade etmeye çalıştık. 6-7 Ekim olayına aslında hükümetin tavrının neden olduğunu, MYK çağrısından önce son ana kadar hem heyetimizin pek çok girişimde bulunduğunu, hem de Selahattin Bey’in Başbakan’la bir telefon görüşmesi yaptığını, Kobani’ye ilişkin olumlu en ufak cevap alınsaydı MYK çağrısının da yapılmayacağını ve MYK çağrısından önce aslında insanların sokağa çıktığını anlatmaya çalıştık.

Örgütü yönetmenize müsaade ediyoruz

Hadiseler üzerine yapılan tartışmaya rağmen görüşmelerin sorunsuz şekilde devam ettiği anlaşılıyor. Nitekim müsteşar, Önder’e şöyle katkıda bulunuyor:

Oradaki toplantı da format olarak önemliydi. Buradaki toplantı da bu formatla ilk toplantı olması açısından önemlidir. Bu süreçle ilgili bir kararlılığın göstergesidir.”

Bu tatlı sohbet, Müsteşar’ın Öcalan’a Kandil’deki PKK’lileri şikâyetiyle kesiliyor. Öcalan, koşullarından şikâyet edince Müsteşar şöyle yanıt veriyor:

Bu konuda siz de haksızlık yapıyorsunuz. Siz buradan örgütü yönetiyorsunuz. Buna müsaade ediyoruz. Heyetlerin geliş gidiş imkânlarını da sağlıyoruz.

Öcalan’dan darbe öngörüsü

15 Temmuz darbe girişiminden bir buçuk yıl önce yapılan konuşmada, FETÖ sürecin önünde engel olarak konuşulurken, Öcalan şu tespitte bulunuyor:

“Kobani savaşında ısrar olursa bunun arkası darbedir. Kobani’de bir darbe mayalanıyor. Bu en son dünkü Paris olayı da müthiş bir darbe hazırlandığını gösteriyor. Erdoğan acımasızca götürülecek. Daha önce Mursi örneğini vermiştim, ama daha kötü bir son onun için hazırlanıyor. PKK’yi de kullanmak isteyecekler. PKK üzerinden darbe inşa edilmek isteniyor. Mevcut savaş tarzı da buna yol açıyor. İşte 6-7 Ekim’de ortaya çıktı. Ben mektup yazmasam darbe olacaktı. Hiçbiriniz bunun farkında değildiniz. Bırakın kırk kişiyi, sınırsız ölümler yaşanacaktı.”

Kandil’e mesaj verin ısrarı

“Ben burada son çıkarılan çerçeve yasayla birlikte müzakerenin görevlisiyim. Güvenlik güçlerinin hükümet üzerine baskısı var. Vatandaşların da baskısı var. Kamu düzeni Başbakan için olmazsa olmaz. Somut olarak Kandil’e bir mesajınız yok mu?” diyen Müsteşarının ağzından devlet, Kobani olaylarının ardından sükûnet için Öcalan’dan bir şeyler yapmasını istiyor.

“Öyle bir proje ileteceğiz ki, PKK silahları bırakıyor, kamu düzeninin bir gücü haline geliyor” sözleriyle vaadini sıralayan Öcalan, “Başbakan’a deyin ki, kamu düzeninin tamamen oturmasında tarihi rol oynayacağız. Fakat bu, bu toplantıda olmaz” diyerek biraz daha süre istiyor.

Görüşmelerin Kobani olaylarına rağmen hangi üslupla sürdüğünü 4 Şubat 2015’te Kamu Güvenliği Müsteşarı’nın Öcalan’ın yeleğine iltifatı belki hissettirebilir:

Sabahtan beri size çok yakıştığını söyledik.

İttifak değişti

6-7 Ekim’in kendisi provokasyondu” diyen Öcalan’la süren görüşmelerdeki hava, 6 yıl öncesine dair farklı bir resim ortaya koyuyor. Sanki Cumhur İttifakı o gün AKP, HDP ve İmralı’dan oluşuyordu. Günah keçileri ise AKP’ye karşı olan CHP, MHP idi.

Konuşmalarda FETÖ ve Kandil ise süreci sabote eden iki ayrı güç olarak tanımlanıyordu. Nitekim Kobani olaylarının da Kandil ve FETÖ’ye mal edilerek “hiçbir şey olmamış gibi” üzerinden atlandığı, bugün gözaltına alınan HDP’lilerle müzakerelerin devam ettiği görülüyor. Dolmabahçe mutabakatına rağmen 2015’te yaşanan kırılmanın ardından beklenen darbe gerçekleşirken iktidar koalisyonu da değişti. HDP atılırken, boşluk MHP ile tamamlandı.

Artık kimsenin yüzüne bakmadığı kayıtları ya gözaltındaki HDP’liler “böyle konuşmamıştık” diye açarsa. Ya da iktidarın gecikmiş ortakları “böyle konuşmuşsunuz” diye çıkarırsa. Sırlar, dolapların kapağına oturarak saklanacak gibi değil.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları