Barış Pehlivan
Barış Pehlivan baris.pehlivan@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Polis aracında esrarla yakalanan AKP’li

02 Kasım 2021 Salı

“Hayatta söylentinin sesinden daha hızlı bir şey görmedim” demiş ya Plautus... 

Haklı, ben de çabuk duyarım. Anlatacağım, ama önce...  

Süleyman Soylu diyor ki: “Uyuşturucu satıcısının ayağını kırmak polisin görevidir.”

Bülent Arınç diyor ki: “Arabasında kokain çeken adamı genel merkeze almışsın. Ben olsam 30 kilometre yakına yaklaştırmam.”

Haberler diyor ki: “Ödüllü narkotik polisi eroinle yakalandı.” 

Ben de diyorum ki... 

Çok kısa süre önce farklı illerden belediye başkanları İstanbul’da bir toplantı yapmış. Valiler, kaymakamlar ve hatta bir bakan dahi o toplantıda yer almış. 

Efendim, AKP’li bir büyükşehir belediye başkanı da o buluşma için kalkmış gelmiş. Yanında özel kalem müdürlüğünde işe aldığı yakın akrabasını da getirmiş. 

Ah, getirmez olaymış! 

Zira kendisi içeride toplantıdayken o dışarıda neler neler yapmış... 

AKP’li başkanın o sağ kolu oturmuş mu korumaların aracının içine... Başlamış mı esrar sarmaya... Çevrede olan polisler görmüş mü o anları... 

Haliyle araç hemen ablukaya alınmış. Polislerin koltuğunda esrarla yakalanan kişi “Ben belediye başkanının adamıyım” diye kendisini savunmuş. Öyle olunca, konu hemen AKP’li başkana iletilmiş. 

Sonrası sürpriz değil. 

AKP’li belediye başkanı esrarla yakalanan akrabasını kurtarmış polisin elinden. Döner dönmez de şehrinin Emniyet müdürünün kapısını çalmış. 

Telefon telefon üstüne... 

Skandalın üstü kapatılmış. Olan da belediye başkanının polis korumalarına olmuş, görev yerleri değiştirilmiş. 

Neymiş, uyuşturucuyla mücadeleymiş! 


MHP’NİN SEVMEDİĞİ BAKAN

Üç farklı cepheden kaynağa aynı soruyu sordum: 

MHP, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ü neden sevmiyor? 

Nereden çıktı şimdi bu, demeyin. MHP kurmaylarının izlediği politikaya bakarsanız bu soru anlam kazanıyor. 

En yaygın tez şu: 

Ne kadar başarılı, tartışılır ama... 

AKP’nin “aşırı güvenlikçi” politikalarına karşı daha “reformist” bir tutum sergilediği bilinen bir bakan Abdulhamit Gül. Bu nedenle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile de bir kavga içinde. 

İşte MHP’nin Adalet Bakanı Gül’e karşı tavrında da Soylu’nun etkisi olduğu konuşuluyor. Bu iddiayı dile getirenler, özellikle bir MHP Genel Başkan Yardımcısı üzerinden Abdulhamit Gül’ün tasfiyesi için lobi yapıldığını iddia ediyor. 

Bir diğer görüşe göre ise asıl ayrışma konusu kadrolaşmada: 

Milli Gençlik Vakfı (MGV) kökenli Gül’ün ülkücü kökenli yargı mensuplarının önünü yeteri kadar açmadığına inanılıyor. Hatta ülkücüleri kızağa çekip Hakyolcuları ve Milli Görüş kökenlileri el üstünde tuttuğuna inanılıyor. 

Duyduğum en çarpıcı iddia ise şuydu: 

Sır değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Saadet Partisi’nin de Cumhur İttifakı’na katılmasını istiyor. Bu konuda karşı taraftaki en büyük destekçisi de yakın zamanda hayatını kaybeden Oğuzhan Asiltürk’tü. 

Deniyor ki... 

Saadet Partisi’nin eski kurmay kadrosundan Abdulhamit Gül, Cumhur İttifakı’nın genişlemesi için yapılan görüşmelerde etkin rol oynadı. İşte bu da MHP’nin pek hoşuna gitmedi. Bu tezi dile getirenler şöyle gerekçelendiriyor: 

“MHP tek başına iktidar partisinin politikalarını belirleyebiliyor. Eğer Saadet Partisi de Cumhur İttifakı’na katılırsa, MHP’nin AKP üzerindeki gücü bölünmüş olacak. Haliyle, bu birleşmenin olmasını istemiyorlar. Bu yüzden MHP Genel Merkezi, Saadet Partisi’ne sıcak yaklaşan Abdulhamit Gül’e soğuk bakıyor.” 


CEZASI BİTİP DE ÇIKAMAYANLAR

Hani Osman Kavala’yı dışarı çıkarmamak için sürekli yeni dosyalar açılmasını konuşuyoruz ya... 

Hani “hükümlü bile değil” diye cümleler kuruyoruz ya... 

Hani “uzun tutukluluktan” şikâyet ediyoruz ya... 

Bunlarla da kalmıyor, cezanız bitse de hapisliğiniz bitmiyor. 

Şunu demek istiyorum: 

Yasa özetle diyor ki... 

Örgüt suçlamasıyla hapis yatanlar cezasının dörtte birini dışarıda denetim altında geçirebilir. Bunun adı şartlı salıverme. 

Ancak bundan yararlanmak için cezaevi yönetimlerinin o kişiye dair “iyi halli” kararı vermesi gerekiyor. Hükümlünün cezaevinde disiplin cezasının olmaması bu karar için en büyük kriter. 

Gelin görün ki cezaevlerinin bu kararı keyfi şekilde vermediğine dair çok mektup alıyorum. Yani aslında cezası bitenlerin halen hapiste tutulduğunu duyuyorum. 

Öğrendim ki CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu öncülüğündeki hukukçular bu insan hakkı ihlalini dert edinmiş. Tüm Türkiye’deki cezaevlerinde bu keyfiliğe maruz kalan hükümlülerin durumlarını masaya yatıracakmış. Çıkan sonuç da kamuoyuna açıklanacakmış. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları