Barış Pehlivan
Barış Pehlivan baris.pehlivan@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Keşke bu yazıdakiler yalan olsa

05 Haziran 2024 Çarşamba

Fransız fotoğrafçı Henri Cartier-Bresson’un bilinen bir sözüdür: “Beni ilgilendiren fotoğrafın kendisi değil. Ben yalnızca gerçekliğin minicik bir parçasını yakalamak istiyorum.”

Timur Soykan’ın “Kayda Geçsin” programındaki haberiyle öğrendik: İzmir Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanı Oktay Tabur’un adliyede silah cephaneliği vardı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da bu haberi “kamuoyuna yansıyan görüntüler ve iddialarla ilgili olarak” diye kastederek HSK’nin soruşturma başlattığını duyurdu. Cephaneliğin sahibi Tabur da görevinden alındı.

İçindeki gerçekliği konuşmaya cesareti olmayanlar, o fotoğrafın neden çekildiğini ya da nasıl haber olabildiğini tartışadursun, biz gerçeğin parçalarını yakalamaya devam edelim.

O parçalara giden yolun taşları misali sorulardan yürüyelim.

1- Adalet Bakanı Tunç’un açıklamasına bakılırsa kendisi bu cephanelikten yeni haberdar olmuş. Peki gerçek öyle mi? Mesela Bakan Tunç bundan yaklaşık üç ay önce İzmir’e resmi ziyarette bulundu mu? O ziyarette İzmir Adli Yargı Adalet Komisyonu Tabur ile de görüştü mü? O görüşmede duvarda asılı silahları gördü mü? Eğer bu soruların yanıtı “evet” ise neden bugüne kadar susuldu da o kişi hakkında yeni soruşturma açıldı?

2- Cephaneliğin sahibi olan hâkim Oktay Tabur’un Porsche marka lüks aracı da gündeme geldi. Tabur bu lüksün kaynağını soran Timur Soykan’a şöyle yanıt verdi: “Ben borsada işlem yapıyorum. Eyvallah paranın kaynağında hiç şüphe yok.”

Şu doğru görünüyor: Hâkim Tabur gerçekten servetini borsaya borçlu. Lakin, başka sorular da yanıt bekliyor. Misal, Tabur borsaya girecek ilk parayı nereden buldu? İzmirli bir işadamından borç almış olabilir mi? O borç parayla girdiği borsada manipülasyon yapılmasında rol aldı mı? Sonunda 60 milyon lira kazanmış olabilir mi? Keşke bu soruların yanıtı “hayır” olsa!

3- Adalet Bakanı Tunç, konuya dair HSK’nin soruşturma başlattığını açıkladı. İyi, güzel de bu soruşturmayı yapacak olan kişiler de bizzat soruşturma konusu olan fotoğrafta değil mi? Haliyle kim, nasıl, hangi güvenceyle suç şüphesini sorgulayacak? “Silahlar ruhsatlı, bunda bir sorun yok” diyerek emrindeki başmüfettiş ve müfettişi yönlendirmeye kalkanlar olduğu doğru mu?

O FOTOĞRAFTAKİ DİĞER KİŞİNİN İLİŞKİLERİ

4- O fotoğrafta olanlardan biri de HSK Teftiş Kurulu başkanı. Mesela onun hakkındaki iddiaları da adalet bakanı hiç mi duymadı? Sorumlulukları arasında “yargı mensuplarının hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırmak ve gerektiğinde haklarında inceleme yapmak” olan o ismin ticaret ilişkilerini, misal eşiyle birlikte işlettiği bir kafede kurduğu bağlantıları hiç mi bilmez?

5- Aynı kişi hiçbir yetkisi ve görevi olmadığı, dahası HSK Genel Sekreterliği’nin görev alanına giren işlerden olduğu halde, yetkisini aşarak Teftiş Kurulu Başkanlığı sıfatını kullanarak kimlerle protokol imzaladı? Misal, araç lastiği ve aküsünün bakımı ile süs bitkisi ürünlerinin kendilerine, hatta yakınlarına indirimli satılması için şirketlerle anlaşmalar yapıldı mı?

6- Sahi, komşusuyla yaşadığı bir sorunundan dolayı hiçbir yargı mensubuna telkinde bulunmuş, sonuç alamayınca da müfettiş görevlendirmiş olabilir mi?

7- Bakırköy Adliyesi’nde yürütülen “makaron kaçakçılığı” dosyasını hatırlayanınız vardır. Bir işadamı, “Dosyaya bakan savcı dostum” diyerek kurtaracağı vaadiyle sanıklardan para alırken suçüstü yakalanmıştı. Acaba bir HSK üyesinin de adının karışmasını engellemek için o soruşturmayı yürüten müfettişe hiç baskı yapıldı mı? Doğruysa bu iddia, o baskıyı yapan kişi de cephanelik fotoğrafında mıydı?

Evet...

Son bir soruluk yerim kaldı:

Oktay Tabur’u görevden aldıran adalet bakanı, benzer yaptırımı HSK Teftiş Kurulu başkanı için de düşünmez mi? Yok, hani “Yakında Yargıtay üyesi bile olacak” deniyor da o yüzden sordum. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları