Barış Doster

Joe Biden Türkiye’ye nasıl bakıyor?

23 Aralık 2020 Çarşamba

Türkiye, ABD’nin yeni başkanıyla iletişim kurmak için kanalları yokluyor. Joe Biden hakkındaki olumlu sözler son günlerde Ankara’da daha çok öne çıkıyor. Avrupa Birliği de (AB) önemli konularda adım atmadan önce, 20 Ocak 2021’i bekliyor. Çünkü Biden o gün görevi devralacak. Dünyada da Biden hakkında olumlu beklentiye sahip büyük bir kitle var. Acaba bu beklenti ne kadar haklı? Ne ölçüde sağlıklı? Tartışalım...

ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetim biçimi ve üslubu, öylesine öfke ve bıkkınlık yarattı ki ABD’de ve dünyada pek çok kişi için Biden, çok da matah bir isim olmadığı halde, umut oldu. Yani, “Trump gitsin de kim gelirse gelsin” veya “Hiç kimse Trump’tan kötü olamaz” yaklaşımı baskın çıktı. Ne var ki Biden da ABD müesses nizamından bağımsız değil. 50 yıldır siyasetin içinde. Başkan yardımcılığı yaptı. ABD sisteminde etkili tüm kurumların, birimlerin, güç odaklarının bildiği, tanıdığı, onayladığı bir isim. O yüzden 46. başkanı fazla abartmamak, mucize beklememek, hayallere kapılmamak lazım. Biden; üslup olarak Trump’tan farklı biçimde, kurumları önemser, kurumsal ilişkileri önceler, kurumlara güvenirse bu durum, ilişkilerin özüne değil, işleyişine yansır, o kadar.

Trump’ın politikalarını, ABD’nin hedefi, çıkarı, beklentisi, önceliği, aşınan hegemonyası belirledi. Bu, Biden için de geçerli. O nedenle, Trump’ın Almanya’yı ziyaret etmemesi, Biden ile katıldığı münazarada, “Ben göreve geldiğimden beri, enerji için başka ülkeleri işgal etmemize gerek kalmadı” demesi, Trump’ın kişisel özellikleriyle açıklanamaz. ABD’nin nesnel koşullarıyla, öncelikleriyle açıklanabilir. ABD ile Almanya arasında pek çok konuda yaklaşım farkı var çünkü. Dahası ABD, 2000’li yılların başında olduğu gibi iki ülkeyi işgal edip (Afganistan, Irak) üç ülkede renkli devrim yapacak (Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan) güçte değil.

Türkiye gerçekçi olmalı

ABD-Çin ilişkileri de Trump’ın Biden’a sataşırken dediği “Biden seçilirse ABD yurttaşları Çince öğrenmek zorunda kalacak” sözleriyle açıklanamaz. Nesnel koşullar belirleyicidir. Şöyle ki IMF’nin Dünya Ekonomik Görünümü Raporu’na göre Çin, 2020 yılını büyüyerek kapatacak (yüzde 1.9) tek büyük ekonomi. ABD yüzde 5.8, Avro bölgesi yüzde 4.3, Japonya yüzde 5.3 küçülüyor. Çin’in elinde 3.2 trilyon dolar rezervi var. 2011’de üretimde, 2013’te mal ticaretinde, 2019’da patent sayısında ABD’yi geçti. 2020’de en büyük tüketici pazarı oldu. 2030’da dünyanın en büyük ekonomisi olması bekleniyor. ABD’nin de AB’nin de en büyük ticaret ortağı. Yatırım yapma kabiliyeti, dış yatırım çekme kapasitesi çok yüksek. Biden, Çin siyasetinde bu gerçekleri gözetecek.

Biden döneminde de ABD; Türkiye’ye karşı, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni (GKRY) destekleyecek. NATO üyesi olmayan GKRY, Türkiye’nin itirazına rağmen, NATO’nun Brüksel’deki toplantılarına davet edilecek. Türkiye’ye yönelik yaptırımlar sürecek. PKK-PYD-YPG ve FETÖ terör örgütlerine verilen destek devam edecek. Sözde soykırım iddialarını sahiplenecek. Suriye’de, Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta, Ege’de karşımızda olacak. Montrö’yü delmeye, Karadeniz’e çıkmaya, içişlerimize müdahale etmeye çalışacak.

Peki, ne yapmalı? Hukuku, özgürlüğü esas almalı. Kamucu, planlı, halkçı bir ekonomi anlayışıyla, sanayi ve teknolojide atılıma yönelmeli. İç cepheyi güçlendirmeli.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları