Barış Doster

Dost ateşiyle vurulmak değil bu

13 Şubat 2021 Cumartesi

Savaşlarda orduların kendi askerlerini yanlışlıkla vurduğu, kendi gemilerini yanlışlıkla batırdığı, kendi uçaklarını yanlışlıkla düşürdüğü olur. Kendi ordusu veya müttefik bir devletin ordusu tarafından vurulan, öldürülen çok asker vardır. Bu yanlışlara “dost ateşiyle vurulmak” denir. Örneğin, 2. Dünya Savaşı’nın ilk yılında, 1939’da, İngiliz denizaltısı Triton, bir diğer İngiliz denizaltısı Oxley’i batırmıştır. Örneğin, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Türk uçakları TCG Kocatepe muhribini batırmış, 54 asker şehit olmuştur. Örnekler çoğaltılabilir...   

Dost ateşiyle vurulmanın sebepleri bellidir: Komutanların yetersizliğidir. Planlamada, sevk ve idaredeki eksikliklerdir. Teknolojik zayıflıktır. Olumsuz hava koşullarıdır. Yanlış, eksik istihbarattır. Tüm bunlara karşı önlem almak da mümkündür. Fakat 1992’de, NATO tatbikatında, ABD uçak gemisi Saratoga’nın Türk Deniz Kuvvetleri’ne ait TCG Muavenet zırhlısını vurması, 5 denizcinin şehit olması, dost ateşiyle vurulmak değildir. ABD, bu saldırıyla Türkiye’ye mesaj vermiştir.  

Yukarıdaki bilgileri anımsatmamızın nedeni, son günlerde ABD ile “yeni bir sayfa açmak” adına gündeme getirilenler. ABD Başkanı Joe Biden için “Türkiye’yi iyi tanıyor” şeklinde yapılan yorumlar. Rusya’dan alınan S-400 hava savunma sistemi için Girit Modeli’nin dillendirilmesi vb...   

Raporlar, burslar, danışmanlar kime hizmet etti?  

 Malum, Türk siyasetinin sağında ve solunda, ABD hayranlığı, NATO bağımlılığı, Soğuk Savaş ezberi güçlüdür. Milliyetçisi muhafazakârı, liberali sosyal demokratı, NATO konusunda hemfikirdir. NATO’nun savunma ve güvenlik örgütü olmanın çok ötesinde ve üzerinde ideolojik bir örgüt olduğunu; ABD emperyalizminin işgal ve saldırı aygıtı olarak işlev gördüğünü; ABD’nin hasımlarına karşı olmanın yanında asıl ABD’nin müttefiklerini hizaya çekmek, onların iç ve dış politikalarını yönlendirmek için kurgulandığını görmek istemezler. Daha vahimi, ABD’den insan hakları, demokrasi ve özgürlük beklerler.  

Fakat ABD’nin yıllardır PKK - PYD - YPG ve FETÖ terör örgütlerini desteklemesi, NATO üyeliğiyle açıklanamaz. ABD’nin ne Türkiye’ye yönelik yaptırım kararı ne de Türkiye’nin bağımsızlığı, bütünlüğü ve egemenliğiyle çelişen talepleri, geçiştirilebilir. ABD’nin saldırgan ve küstah tavrına karşı, Türkiye’nin her seferinde alttan alması, NATO üyeliğinin altını çizmesi, Soğuk Savaş yıllarında Türkiye’nin büyük özveride bulunduğunu hatırlatması, ABD’den iyi niyet adımları beklemesi, kabul edilemez. ABD, Türkiye’ye karşı düşmanca tutum içindedir. Biden döneminde de bu değişmeyecektir. Türkiye; geri adım attıkça veya geri adım atmaya hazır olduğu izlenimi verdikçe, ABD daha fazla çullanacak, daha çok ödün koparacaktır.  

Sorun şudur: Üretim ekonomisine geçmek, milli tank, milli uçak üretmek, uzay çalışmaları başlatmak, akademik ölçekte çıtayı yükseltmek için, öncelikle bağımsız karar almak ve uygulamak gerekir. 1950’den itibaren ABD’nin sanayiden savunmaya, eğitimden ulaştırmaya dek hangi raporlar, hangi burslar, hangi danışmanlar eliyle Türkiye’yi güdümüne aldığını öğrenmek, ilk yapılacak işlerden biridir.    



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları