Ayşegül Yüksel

Oya Başak ve başka hocalara Boğaziçi Üniversitesi’ne giriş yasak

20 Haziran 2023 Salı

Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyelerine ve öğrencilere yaşatılan huzursuzluğu yaklaşık iki buçuk yıldır izlemekteyiz. Öğretim üyelerinin yerleşkede nöbet tutmaları, ilkelerin çiğnenmesine karşı direnişin en vurucu göstergesi olarak gündemdedir. Bu görevi üstlenenler arasında kurumda ders vermeyi sürdüren emekli bilim insanları da vardır. En kıdemliler arasında yer alan Prof. Dr. Oya Başak çeşitli sağlık sorunları yaşasa da nöbeti bırakmıyor. Yaşı kendisininkine yakın birçok meslektaşı gibi...

Mayıs ayını hazirana bağlayan günlerde Boğaziçi Üniversitesi’nde ders vermeyi sürdürme yetkisi olan -pek çoğu emekli- on öğretim üyesine protesto gösterilerine katıldıkları gerekçesiyle üniversite yerleşkesine izinsiz girme yasağı kondu.

BAŞAK’IN ÇOK YÖNLÜ KATKILARI

Aralarında Prof. Dr. Oya Başak’ın da bulunduğu, her biri kendi alanının ustası olan bu bilim insanlarından emekli olanların en önemli özelliklerinden biri de Boğaziçi Üniversitesi’nin gelişmesine yıllar boyunca yoğun emek vermiş olmalarıdır. Örneklemek için İzzeddin Çalışlar’ın Başak’ı anlattığı “Kahkahanın Derinliği” (Remzi Kitabevi) başlıklı çalışmasına başvuralım.

Oya Başak, High School ve Arnavutköy Koleji’nden sonra, İngiliz dili ve edebiyatında lisans derecesini ABD’de tamamlamış. Önce tiyatrocu olmaya sevdalıymış, sonra rastlantılar onu insan bilimlerine (humanities) yönlendirmiş. Yüksek lisans ve doktora derecelerini ABD’de aldıktan ve ilk eğitmenlik deneyimini aynı ülkede ve ülkemizde kazandıktan sonra, 1971’de açılan Boğaziçi Üniversitesi’nde, bütün bölümlere zorunlu insan bilimleri dersinin kurucularından olmuş.

Oya Başak toplumsal zekâsını doğru yönde kullanan bir ilişkiler ustasıdır. 22 yıl yöneticilik yaptığı Boğaziçi Üniversitesi’nde çeşitli kültür-sanat etkinliklerinin kurumlaşmasında birinci elden rol oynamıştır. Parasal kaynakları ülke düzeyinde zorlayarak öğrenci bursları, ek binalar gibi eğitim alanının vazgeçilmezlerini sağlamış, sivil toplum kuruluşlarında aldığı görevlerle ve üniversite ile toplum arasında sağladığı alışverişle öne çıkmıştır.

Çalışlar’ın kitabından aldığımız bilgiler, Boğaziçi Üniversitesi’nin gerçek sahiplerinin Oya Başak gibi yaşamını kurumlarına vermiş kişiler olduğunu göstermiyor mu? (Başak’a, üniversitesine yaptığı katkılardan dolayı emekli olurken senato tarafından “emeritus” unvanı verilmişti.)

KENDİNİ SORGULAMAYI BİLMEK 

Bir yandan verdiği dersler, düzenlediği/katıldığı bilimsel toplantılarla ve çalıştığı kurumu geliştirme yönündeki çabalarıyla, bir yandan yerleşkede kültür ve sanat etkinliklerini kurumlaştırma adına çalışmasıyla sıradan bir öğretim üyesinin görev sınırlarını kat kat aşan Prof. Dr. Oya Başak, 50 yılı geçmiş öğreticilik-eğiticilik süreci sonunda bile, yaptığı hizmeti, büyük bir alçakgönüllülükle, sürekli olarak sorgulamaktadır: “Acaba daha çok işe yarar biri olabilir miydim?”

Boğaziçi Üniversitesi’nin niteliklerini yücelten işte bu bitmez tükenmez “sorgulama” süreci, hiç durmaksızın daha iyi ve daha güzel olana yönelme isteğidir. Boğaziçi Üniversitesi’ni özgürleştirme yolunda verilen zorlu savaşım bu nedenle iki buçuk yıldır sürebilmektedir. 

Ülkemizin en nitelikli üniversitelerinden birine yoğun emek vermiş olmanın onurunu yaşayan “yerleşkeye girme yasaklı” hocaların grup olarak dava açarak haklarını arayacakları anlaşılıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Öteki’nin dramı 22 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları