Ayşe Yıldırım

Cennet yıkılsa bile adalet yerini bulsun

29 Aralık 2016 Perşembe

Yıl 1781. Yer İngiltere. Toplum “Zong davası” ile yatıp kalkıyor. Yüksek Mahkeme’nin vereceği karar büyük bir merakla bekleniyor. Bu karar “köleliğin” geleceğinin de bir dönüm noktası olacaktır çünkü. Belki görmüşsünüzdür.

Ben kaçırmışım, daha yeni izleme olanağı buldum. Köleliğe karşı verilen savaşı ve bir siyahinin sınıfsal mücadelesini anlatan filmden söz ediyorum: Güzelliğin Rengi... Sigortadan para alabilmek için gemideki köleleri denize atıp öldüren gemi sahiplerinin hikâyesi. Başka bir deyişle beyaz adamın açgözlülüğü. Zong gemisinde öldürülen 136 Afrikalının insan yerine konup konmayacağının öyküsü. Ama ne yazık ki gerçek...

2013 yılında çekilen filmi ya da 18. yüzyılda yaşanmış olayı uzun uzun anlatmayacağım. Filmi izlerken iki kez Yüksek Mahkeme Başkanı’nın söylediği ve kafamdan bir türlü atamadığım o cümle bu yazıyı yazmama neden olan şey. “Cennet yıkılsa bile adalet yerini bulsun.” Ve adalet yerini bulur filmin sonunda. Bir Fransız atasözünde denildiği gibi adalet topal da olsa, ağır da yürüse er ya da geç gideceği yere varır. Köle tacirleri açlık, susuzluk ve hastalıkla baş başa bıraktığı, daha sonra da ayaklarından zincirli halde denize attığı insanlara karşılık istediği parayı sigortadan alamaz. 7 Haziran seçimlerinden bu yana koyu, karanlık bir tünele giren Türkiye’ye uyarlıyorum her gün o filmi. Karakterleri değiştiriyorum. Siyahi insanlar, beyaz insanlar...

Denizin yerini kara toprak alıyor. Yerler, şehirler, isimler değişiyor; diller, dinler, ırklar değişiyor. Senaryo değişmiyor. Siyahi insanın özgürlük ve adalet mücadelesini yazıyorum farklı farklı. Zifiri karanlıkta adaleti arayan insanların hikâyesini. Adaleti arayan, sesini duyuramayan insanların öyküsünü. Bir Zong değil birçok Zong davasıyla karşı karşıya olduğumuzu. Bunlardan sadece biri Cumhuriyet davası. 10 arkadaşımızın yanına daha birkaç gün önce çay ocağı işletmecimiz Şenol Buran’ı da ekledik.

Şimdi adaleti bekleyen, özgürlüğü elinden alınan 11 Cumhuriyetçi oldu. Onlar gibi yüzlerce kişinin yanında. Ya da tam beş yıldır katledilen 34 canlarını anmaları bile yasaklanan Roboskililer gibi. 18 Eylül 1980 akşamı gözaltına alınan oğlu Hüseyin Morsümbül’den bir daha haber alamayan ve her cumartesi günü “sanki onunla buluşacakmış gibi” Galatasaray Meydanı’na gelen, geçen gün kaybettiğimiz Cumartesi Annesi Fatma Morsümbül gibi. Hep barış için atan kalbi pille çalışan Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk gibi. “Her ne zaman özgürlük ve adalet arasında bir ayrım yapılsa, her ikisinin de güvende olmadığını düşünürüm” demiş İrlandalı-İngiliz devlet adamı, yazar, filozof Edmund Burke. Onun için bir ayrım yapmadan ikisini birden; özgürlük ve adalet getirsin bize 2017. Cennet yıkılmasın ama bu cehennem yıkılsın ve adalet yerini bulsun. Hepiniz için, hepimiz için...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Son bir soru ve veda 13 Eylül 2018
Siyasal yangın 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları