Aydın Engin

O öldü. Peki zihniyeti?

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Darbe yapmak suçundan ömür boyu hapse mahkûm edilmiş, rütbeleri sökülüp dört yıldızlı generalden rütbesiz er düzeyine indirilmiş (erlere saygısızlık olmuş ama neyse); cezası Yargıtay denen yüksek yargı organında “acelesi olmayan işler” rafına kaldırılmış; böylece cezası kesinleşmeden bu dünyadan çekip gitmiş bir zatın ardından söylenmedik, yazılmadık ne kaldı?
Sadece gazete yazılarından söz etmiyorum. Twitter’de, Facebook’ta klavyeye yumulan böyle bir günde susmadı, içinden geçenleri dillendirdi; Kimi yürek serinletmek için 93 yaşında, “yaşayan bir ölü”ye dönüşmüş darbeci faşist generale diline geleni söyledi; kimi 12 Eylül çetesinin marifetlerini bir kez daha hatırlattı; kimi Erdal Eren’in çocuk yüzünü anımsayıp bir kez daha ağladı...
Hepsinin içinde bir gazetenin başlığı beni irkiltti. Gazete Kenan Evren’in ölümünü “Bir dönemin sonu” başlığı ile vermeyi yeğlemişti.
Bir dönemin sonu öyle mi?
12 Eylül 1980’in bir dönemin başlangıcı olduğuna itirazım yok. O güne kadar üstü örtük yürüyen faşizan yönelimler o günden itibaren açık, pervasız, kendini saklamaya ihtiyaç duymayan bir faşizme dönüşmüştü.
Ama 2015 Mayısı’nda, cunta başının ölümü üstüne “Bir dönemin sonu” diyebilmek için ya fazla iyimser, ya fazla saf olmak ya da bizleri salak sanmak gerek.
Hayır hayır, “Cunta üyeleri öldü ya da yaşayan ölüye dönüştü ama o dönemde daha alt rütbede de olsa işkence eden, askeri yargıç olup idam kararları veren, görevli oldukları kent ve kasabalarda zulüm ve ölüm aygıtı gibi hüküm süren pek çok suçlu hayatta, onlar yargılanmadan bir dönemin sonuna gelinemez” filan diyecek değilim.
Türkiye yargı erki henüz faşizmi bir suç olarak kabul edecek, faşistleri yargılayıp cezalandıracak “ehliyet ve zihniyet”te değil.

***

Bir dönemin sonuna filan gelinmedi, çünkü dönemler onu başlatan, ona damgasını vuranların yaşamları ile başlayıp bitmez.
Sormak gerek: 12 Eylül zihniyeti bugün de yaşıyor mu, yaşamıyor mu?
12 Eylül Anayasası, üstüne vurulan onca yamaya rağmen bugün de özünü koruyarak sürüyor.
12 Eylül’ün YÖK’ü bugün özünden ve kuruluşundaki uğursuz amaçtan hemen hiç sapmadan yürüyor.
12 Eylül’ün demokrasiye vurduğu yüzde 10 barajı prangası bugün de hiç gevşemeden yürürlükte.
Siyasi partileri bir deli gömleği gibi kuşatan Siyasi Partiler Yasası el sürülmeden korunmakta.
Terörle Mücadele Yasası yeni yamalarla daha da pekiştirilip, 12 Eylül generallerinin bile kıskanacağı bir polis devletinin temellerini attı.
Yani 12 Eylül zihniyeti hiç de sona ermiş değil.
Nitekim 12 Eylül’ün tadı damağında kalan, devletin gerçek sahibinin kendileri olduğuna kuşku duymayan, bizler için neyin iyi, neyin doğru olduğunu kendilerinin bildiğinde ısrar eden generaller 28 Şubat sürecinde “adı darbe olmayan darbe” uyguladılar.
O dönemi izleyen 2000-2004 dönemlerinde ise “adı darbe olacak darbe” için kolları sıvadılar; hazırlandılar. 12 Eylül zihniyeti bal gibi canlıydı ve yaşıyordu.
Ancak o zihniyetin elebaşıları da yargılanamadı. Onun yerine hiçbir suç işlememiş olanlar, zihniyetleri darbecilerden yana olsa bile bir suça bulaşmamış olanlar, sadece AKPCemaat ikilisinin iktidarına karşı oldukları için aynı çuvala konarak hapislere atıldılar, hukuksuzluğun kolay gezdiği mahkemelerde yargılandılar ve böylece 12 Eylül zihniyeti ile hesaplaşma ve sahiden darbecilik suçu işleyenleri cezalandırma fırsatı bir kere daha Türkiye’nin elinden alındı.
Dahası AKP - Cemaat itiş kakışının bir sonucu olarak yakın geçmişte yargı girişiminde bulundukları saklanamaz hale gelmişler yeniden itibar kazandılar, kumpasa maruz kalmış, mağdur edilmiş masum rolünde karşımıza dikildiler.

***

12 Eylül zihniyeti hem iktidardaki partinin elinde, hem bugünlerde onunla balayı yaşamakta olan darbeci kafa ve kişilerde yaşıyor...
Evren öldü ve “Bir dönemin sonu”na geldik öyle mi?
Haydi canım sen de!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları