‘Kurucu önder’in kaleminden

16 Mart 2025 Pazar

İstiklal Marşı’mızın büyük şairi ne demişti:

“Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar. Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?”

Yaşayıp göreceğiz.

***

2013 yılının kış ortası.

Yine İmralı. Yine Öcalan. Yine TBMM heyeti.

TBMM heyeti demek, “tutanak” demek. Tutanak “tutmak”tan geliyor, açıklanıncaya kadar da “sır” demek.

Sırrı Süreyya Önder yine heyette. Önder’e de lütfen bir mim koyun. (Eski dilde “mühim”in “m”sini yani!)

Sırrı Bey, eski gazeteci, eski kamyon şoförü, eski film yönetmeni ve eskimeyen müzakereci.

Tek eksiği Kürt değil! Terörle merörle de hiç mi hiç işi olmamış: Olsa zaten çoktan! Bu da fazlası!

***

2013 yılı İmralısı.

O dönem Milliyet’in acar parlamento muhabiri Namık Durukan tutulan tutanakları ele geçiriyor.

Getirip gazetenin genel yayın yönetmeni Derya Sazak’a teslim ediyor.

Önceliği gazetecilik olan yani “en üstün kamu yararının halkın haber alma hakkı olduğuna” inanan her yönetici gibi Sazak da İmralı tutanaklarını sekiz sütuna manşet yapıyor.

Hayatın, siyasetin ve her mesleğin halini kendince iyi bilen Tayyip Erdoğan da telefona sarılıp gazetenin patronu Erdoğan Demirören’e “Batsın sizin gazeteciliğiniz!” diyordu.

Devamı Sazak’ın mesleğe vedanamesi olan “Batsın Sizin Gazeteciliğiniz!” kitabından:

“Gazete ölü evi gibiydi. Demirören, kederler içindeydi. Hayatında ilk kez bir haber yüzünden ağlıyordu.”

***

Yeni İmralı tutanaklarını elde etmek neyse de yayımlamak çok riskli.

Reyiz artık eski Reyiz’in de ötesi.

Daha da anlamlı olacağı için PKK bağlantılı güncel açık kaynaklardan ve Öcalan’ın kendi kaleminden bir kesit sunuyoruz:

1- Hakiki barışa Türk-Kürt barışı ile gideceğiz. Bu iki toplumun ilişkilerini dinamitlemişler, zehirlemişler. Bunu nasıl aşabiliriz, bunun üzerinde çalışacağız. Bir halkın ulusal onuru ile oynanacak, halk buna tepkisiz kalacak! Öfkeliyim. Ulus devletçi değilim. Katliamların temel nedeni budur. Ulus devlet özgürlük değil kölelik demektir.

2- Biz Kürtleri demokratik bir ünite haline getirmek istiyoruz. Türkiye anayasasında ve yasalarda bu olmadan barış olmaz. AKP buna gerek yok diyor. Peki, biz nasıl yaşayacağız? Yirmi milyon insanın yasal ve anayasal ifadesi olmadan biz nasıl yaşayacağız?

3- Bu nedenle bir eylem planı çıkarıyorum. Bunun aşamalarını belirteyim:

a) Çatışmasızlık ortamının sağlanması.

b) Anayasal ve yasal süreç. Kürt reform tasarısı güncelleştirilmeli. Vatandaşlık tanımı için şöyle öneriyorum: Anayasamız bütün tarihsel kültürleri Türkiye’nin bir zenginliği olarak kabul eder, kendisini geliştirme, özgürce ifade etme ve örgütleme hakkını tanır. İspanya anayasasında da böyledir.

Bu tanım vatandaşlık sorununu da diğer birtakım sorunları da çözer. AKP’nin önerisi gibi nötr bir öneri de olabilir. Ancak benim sunduğum gibi bir tanım birçok sorunu da çözer. Dil eğitimini tartışmıyorum bile. Yasama hakkı, ekonomik özerkliği olacak. Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki çekinceler kaldırılacak.

c) Normalleşme süreci. Kürt varlığını inkâr etmek Türk varlığını da inkâr etmektir. Kürt gider, İslam giderse Anadolu’da Türk de kalmaz. Bütün bu unsurlar dışlanırsa bu lobiler, egemen güçler sizi de dışlar. Tüm tarihsel kültürlere saygı, kendini ifade etme ve örgütlenme hakkının tanınması önemli. Böyle bir düzenleme durumu kurtarabilir. Bunun içine her şey girer. Anayasanın buna kapalı olmaması önemlidir. Saymaya gerek yok. Üç kelime yeter: Yurttaşlık devlet bağıdır. Barış süreci açıldıktan sonra bir danışman heyet de isteyeceğim. Değişik kesimlerle görüşeceğim. Siz de basına yansımamak kaydıyla bu çerçevede toplantılarınızı yapıp olgunlaştırın.(Akademia.edu)

***

Bu son bölümü “Lütfen basına yansıma mansıma saymasın!”

Ne de olsa Mülkiye öğrenciliğinden gıyabi bir hukukumuz var.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları