Göz ucuyla KKTC

30 Haziran 2024 Pazar

Magosalı Musa Salih, "Bizim işler Osmanlı bu adayı 1871'de İngiliz'e kiralamış. O zamandan bu yana hep kesat hep garışıktır be gardaşım. Ama biz alışığık. Yeter ki Rum'unan bizi iç içe gomayasınız."

Yanında kendisini bıyık altından gülerek dinleyen arkadaşı itiraz ediyor.

“Rum'unan iç içe değil, ama yan yana olur belki” diyor.

Musa Salih, bu defa sesini yükseltiyor:

“Etme be gardaş! O iş 'Rum ruleti'nden beter bir iş olur!”

Merakla “O ne?” diye soruyoruz.

Açıklıyorlar. Rum ruleti, Rus ruletinin aksine tek mermi ile değil, bir eksik mermili, dolu bir tabanca ile oynanırmış.

***

Kıbrıs ile maceramız 1571 yılında Sultan II. Selim'in adayı Venediklilerden almasıyla başlıyor. 1878'de Ruslara karşı Kars, Ardahan ve Batum'un İngilizlerle ortak savunulmasına karşılık İngilizlere kira verilmesine oradan da 1974 Barış Harekâtı'na ve bugünlere dek hâlâ da sürüyor.

Anadolu Türkleri, Kıbrıs'a ikircikli bir sevgiyle yani "Ne candan seversin ne vazgeçersin" ritmiyle bağlı.

Osmanlılar uzun yıllar burasını, sıcağı dolayısıyla olmalı, Arabistan'ın Fizan'ı gibi bir sürgün yeri olarak gördüler ve kullandılar. (Namık Kemal'i 1873'te kale içinde üç yıl bir zindana hapsetmeleri bundan.)

Darda kalınca İngilizlere 1878 yılında kiraya vermeleri ise Kıbrıs'ı, belki de Batum kadar vatan saymadıklarındandı. Ama Batum'un gitmesi, Türklere Kıbrıs'ı tutma gereğini öğretti. Çünkü Kıbrıs vatandı.

"Üzerinde dört yüz küsur yıl yaşadığı bir topraktan vazgeçebilenler, günü gelince beş yüzyıl, altı yüzyıl yaşadıkları başka topraklardan da vazgeçebilirlerdi."

Karşı devletlerde böyle bir izlenim uyandırmak, ulus olarak da ülke olarak da yok oluş demekti.

Türkiye'nin bu yıl 50. yılı kutlanacak olan adaya çıkarma yapması bu yok oluş tehlikesini fark ettiği içindi. Türkiye'nin adadaki askeri varlığı Kıbrıs Türkleri için, can güvenliği kadar, ulus ve ülke olarak sonsuza dek de bir yaşam güvencesiydi.

Dışarıdan bakanlar için Kıbrıs Türkleri, KKTC tabelası altında "devletçilik oyunu" oynuyor gibi görünüyor.

Ama kesinlikle değil. Kurdukları toplumsal düzen ve yasal işleyiş Türkiye'den birçok açıdan çok daha sağlıklı, daha başarılı.

Kıbrıslılar zaten, yeryüzündeki Türkler arasında belki de en yumuşak huylu, en halim selim tabiatta olanlar.

Kıbrıs hapishanelerinde kavga, bıçaklama suçundan ya da cinayetten yatan Kıbrıslı yok gibi. Tıpkı, düşünce suçundan yatan kimse olmaması gibi. Asayişe ilişkin suçları işleyenler genellikle Türkiye kökenliler. Tüm ülke cezaevlerindeki sanık ve hükümlü sayısı topam 987 kişi.

***

Kıbrıslılar, Türkiye Türklerine "Karasakal" diyorlar. Bu deyimi bizdeki "bıyıklı"ya benzer bir anlamda kullanıyorlar. Bir küçümseme veya gizli bir eleştiriden çok, adadaki mevcudiyetlerinden endişe duyma ve çekinmeyi ifade ediyor...

Rahmetli Rauf Denktaş, "Türkiyeli tipik bir Türk ile Kıbrıslı tipik bir Türk arasındaki en temel ayrılık nedir" sorusunu, "Fazla bir ayrılık yok. Bence benzerlikleri söylemek daha kolaydır" diye yanıtlamıştı..

Aslen Kıbrıslı olup da uzun yıllar Türkiye'de öğretim üyeliği yapano Prof. Dr. Özay Oral'ın bu konudaki yanıtı ise şöyle:

"Pek bir fark yoktur. İkisinin de okuma ile başı hoş değildir. İkisi de kahvede oturmayı, kâğıt oynamayı çok sever. Dedikodu etmeye bayılır. Fırsat bulursa içkiyi de sever kumarı da. Kadercidir. Türkiyeli soydaşları gibi Kıbrıs Türkü de güzel sanatlara, müziğe pek yatkın değildir. Yalnızca şiir sever ve şiir yazarlar. Ufacık adada binlerce şairimiz vardır."

Dedikodu kadınlardan, çok erkeklerin meşgalesidir. Örneğin, sabahleyin bir mahallenin tüm erkekleri kahvede buluşmuşsa, aralarında kura çekerek birisini dışarıya gönderirler ve arkasından onu çekiştirmeye başlarlar. Dedikoduya paralel olarak falcılık, kahve falcılığı da gelişmiştir. Fal, dedikodunun kişinin yüzüne karşı, açıkça yapılanı olduğu için keyifle icra edilir.

Kıbrıslıların en hassas yeri dilleridir. Türkçeyi çok değişik bir vurguyla ve zaman zaman İngilizce'den çeviri yaparak konuşurlar. Bu durum, "karasakallılara" ince intikam fırsatı verir.

 

Kıbrıslı telefonu "Alo" diye değil, "Kim konuşur?" diye açar. Otomobilini sigorta ettirmişse, "Karımı (İngilizce, 'car' -kar-) sigortaladım" der. Bu belki de sağdan direksiyonlu araçların hâlâ sol şeriti kullanmaları nedeniyledir.

Bu İngiliz usülü trafik Rum kesiminde de aynıdır.

Kıbrıslılar Türkiyeli Türkten çok daha arı bir Türkçe konuşuyor.

Viraja "büküm"; kaportacıya "doğrultmacı"; direksiyona "dümen"; pedala "ayakça"; klaksona "boru"; pencereye "güngiren" diyorlar

Türk Dil Kurumu, KKTC'de bir şube açmayı düşünebilir.

Yirmi bir gün sonra 20 Temmuz...

Barış Harekâtı'nın 50. yıldönümü...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

10 Kasım ve Kehf Suresi 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları