Ahmet Cemal
Ahmet Cemal cemal.cemdost@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Okurlarla Yaşamak...

03 Haziran 2011 Cuma
\n

\n

Geçen haftaki yazımı şöyle noktalamıştım: Her neyse. Konuyu burada keselim. Haftaya cuma günü bu köşede yazımı bulamazsanız, anlayın ki pazartesi günü bavulumda birkaç kitap birkaç da çamaşır birkaç da yazı kalemiile bindiğim vapur son vapurmuş. Yok buradaysam, o zaman bu demektir ki, sadece bir Boğaz turu yapıp geri dönmüşüm…”

\n

Döndüm. Daha son vapurdeğilmiş. Ve zaten bindiğimin son vapur olmasına okurlarımın rızası da yokmuş.

\n

Yirmi yılı aşkın bir süredir Cumhuriyetin köşe yazarıyım. Ama okursözcüğü ya da kavramı üzerinde hiçbir zaman bu defa olduğu kadar derinlemesine düşünmemiştim. Belki de onlardan ayrılma tehlikesiyle daha önce bu kadar doğrudan karşılaşmadığım için.

\n

Okurlar için köşe yazarısomut bir gerçekliktir. Yalnızca adını bilmekle kalmazlar. En azından resimlerinden, yüzünü de tanırlar. Kimileri, onun hayatının kilometre taşları hakkında bile bilgi sahibi olabilirler. Ama köşe yazarı için okur, daha çok soyut bir gerçekliktir. Onların çok çok azını gerçek anlamda tanır ve bu tanımaya çoğu defa tanıma bile denemez. Çünkü köşe yazarının okuru tanıması, varsayımlarla da beslenmiş bir olgudur. Bilirsiniz, okurlarınız vardır. Zaman zaman size gönderdikleri mesajlar, yönelttikleri eleştiriler onlarla ilişkiniz bağlamında sizin somutlarınızdır. Fakat soyutluk, ağır basmayı sürdürür.

\n

Hep böyle düşündüm. Daha doğrusu, birkaç gün önce hastaneye yatana kadar, böyle düşünüyordum. Belki yıllardır hayatımda bir varolma biçimi olarak seçtiğim tenhalığın da bunda payı vardı. Tenha yolları yeğlemek, insanı kalabalık kavramına kaçınılmaz olarak yabancılaştırıyor. Ama günün birinde ciddi bir ameliyat için hastaneye yattığınızda ve e-mail kutunuz bir günde dolup taştığında, köşe yazarı olduğunuz gazetenin santral görevlisi: Çok fanatik okurlarınız varmış, sürekli hangi hastaneye yattığınızı soruyorlar!dediğinde, hastanenin ilgili bölümünden gelen çiçeklerin haberi iletildiğinde, okurlarınızın soyut gerçekliğikonusunda epey vahim bir yanılgıya düştüğünüzü, onların somut gerçekliklerinin, ve belki asıl önemlisi, uçsuz bucaksız somutluktaki sevgilerinin size okurlarınız konusunda hiçbir soyut düşünce besleme hakkını tanımadığının bilincine, üstelik neredeyse bir anda, varıyorsunuz.

\n

Ben, hastanedeki üç günümde ve hemen sonrasında işte bunu yaşadım.

\n

Her olasılığa karşı bir tür veda yanı da olan bir yazıyı yazmamın ve o yazıda, sevgili Leyla Erbilin Mektup Aşklarından yaptığım bir alıntıyla, binmek üzere olduğum vapurun bu defa beni belki de hiç bilmediğim, çünkü bu dünyadan olmayan bir iskeleye de götürebileceğinden söz ettiğimde, sayısız okurum bana bu dünyanıniskelelerinde randevu verdiler. Beni o iskelelerde bekleyeceklerini söylediler.

\n

Bazı söylemler vardır, iş olsundiye dile getirilemez. Zaten aksi takdirde bunu hemen anlarsınız. Neredeyse hayatım boyunca savunduğum bir tez, ya da tiryakisi olduğum bir şey vardı. Hep: Ben, yalnızca beni ısıtan’, yani gösterilensevgilerden yanayım!der dururdum. Bu, belki de içimdeki gizli bir umuttu. Ama yıllar boyunca bu umudun çevremde ne kadar güçlü bir gerçekliğe dönüşmüş olduğunun bilincine varamamışım. Bu algı eksikliğinden dolayı, bütün okurlarımdan özür diliyorum. Ve aklıma, şu anda onlara söyleyebileceğim tek bir şey geliyor: Üç saatlik bir ameliyatın bu kadar başarıyla geçmesinde, ameliyatın ardından hayata bu kadar çabuk tekrar sarılmamda, kendilerine hep şükran borcu duyacağım hekimlerin yanı sıra, okurlarımdan gelen bu sevgi sağanağının da katkısı çok büyük oldu. Sizlerle iyileştim. Sizlerle yaşamayı sürdüreceğim.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları