Adnan Binyazar

İlk gördüğüm film

11 Ekim 2024 Cuma

İlk gördüğüm filmin adını anımsamıyorum. Belleğimde yalnızca titreşip duran saldırgan alevler kalmış. Nasıl etkilenmiş olmalıyım ki filmin son sahnesinde alevlerin düşman askeri gibi kadının üzerine yürüdüğünü unutmadım. 

Belleğimin aynasında genç mi genç, güzel mi güzel bir kadın görüyorum. Alevlerden kaçarken yaptığı haykırışlar kulağımda çınlıyor.  

Bir anda alevler fışkıran karanlık bir çukura yuvarlanıyor kadın. Alevlerin yalımları, çukurdan kurtulmaya çalışan kadının uyumlu bedenini, uzun kumral saçlarını, saydam cildini yalayıp geçiyor.

Hayal sınırlarını aşacak güzellikteki kadının ceylan sağrısı inceliğindeki beline kaba bir halat bağlanmış. Halatın ucunu, çukurun kenarında oturan bir adam tutuyor.  

FİLM SEVDA DİNLEMİYOR         

On beş yaşındaki sevdalı yüreğim, adamın katil suratını görmeye dayanamadı. İçimden, kadını onun elinden kurtarayım diye neredeyse uzun bacaklı bir atlet gibi yerimden fırlayıp perdeyi karartmak geçti.  

Çukurun kıyısında halatın ucunu elinde tutan adam, halatı gevşetiyor, kadının saçları alevlere değecekken yukarıya çekiveriyordu. Kadın, başını elleriyle kapatarak saçlarını alev yalımlarından korumaya çabalarken bacaklarını sağa sola fırlatıp yalvarırcasına haykırıyordu: 

Beni kurtarın! Beni kurtarın!

O çırpındıkça, adam, kazma dişli ağzını ayırarak kahkahalar atıyordu. Halatın ucu adamın elinden kurtulsaydı kadın bir anda alevler arasında kömüre dönerdi. 

DUYARLIK KIPIRDANIŞLARI

Dışarıdan bakanda dehşet yaratan adam, sanki kadına işkence etmiyor, kukla oynatırcasına gülüyordu. O yaşların genç yüreği ölüm oyunlarına alışık değildi, kadının alevler içinde yanıp kül olmasını önleyeyim diye bir süre gözlerimi perdeden çektim. 

Gözümü açtığımda, işkenceden kurtulmanın sevinciyle güleç yüzü daha da güzelleşen kadının, perdede yakışıklı bir erkekle öpüştüğünü görünce kıskançlık damarlarım diriliyor. 

Kadın kurtulmuştu, sıra adama gelmişti. Saldıran alevlerden uzaklara kaçmaya çırpınıyordu. 

Kadın kenarda kahkahalar atıyor, alevler arasındaki adamsa kesime götürülen öküzler gibi böğürüyordu. O anda yerimden fırlayıp adamı gırtlaklamaya kalkıyordum ki sinemanın görevlisi, beni kıskıvrak yakaladı, “Patladın mı, biraz sabretmek de mi yok sende! Bekle bakalım, sonu ne olacak, gör!” dedi. 

Ne diyeceğimi bilemedim, yerimde çakılı kaldım.

SONUÇ

İlk gördüğüm bu filmin gösterildiği sinemanın kör ışıklı salonundan ayrılırken kramp bükülmelerine uğramıştım. O gün bugündür, film afişlerinde tabanca, bıçak, şiş, darağacı ya da ölümü çağrıştıran bir araç görmeyeyim, izleme bir yana, bir daha sinemanın bulunduğu sokaktan geçmedim.  

Film yapımcılarının çoğu işkence kışkırtıcısıdır. Filmlerde değişen bir şey yok, Fransa’da yayın yapan bir TV’de 1995 tarihli bir Amerikan filmi gösterildi, onda daha beterleri vardı. O filmde de kadının ırzına geçiliyor, adalar intikam almak için hançerlerle, mermilerle birbirinin canına kıyıyordu.

TV’lerin çoğu, teknik olanaklardan da yararlanarak şiddeti öne çıkaran kriminal filmlerle bu ilkelliği günümüzde de ekranlardan eksik etmiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İlk gördüğüm film 11 Ekim 2024
Bilimin sesi 4 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları