Kanseri kokuyla tespit etmek mümkün mü?

Kanserli hücrelerin salgıladığı koku insanların fark edemeyeceği kadar hafif olabilir. Ama uzmanlara göre, özel eğitilmiş köpekler hastalığı erken teşhis etmeye yardımcı olabilir.

Kanseri kokuyla tespit etmek mümkün mü?
Abone Ol google-news
BBC Türkçe
Yayınlanma: 09.09.2024 - 15:56
Getty Images
Köpekler yumurtalık kanseri taşıyan dokuları tanımak üzere eğitiliyor

Yakında hastalıkları kokularından teşhis etmek mümkün olabilecek.

Uzmanlar geçtiğimiz yıllarda koku alan bir makinanın meme kanserini teşhis etmekte meme röntgeni kadar başarılı olduğunu ortaya koydu.

Bunu, diğer hastalıkları da aynı yöntemle tespit edebilen aletlerin izleyebileceği düşünülüyor.

Kanser geçiren insanlar ve yakınlarının oluşturduğu bir dayanışma grubundan Joanie, eşi prostat kanseri olduğunda burnuna hep bir çürük kokusu geldiğini anlatıyor.

Joanie, "Size delice gelebilir ama inanın, aklım başımda" diyor.

Pis koku, kanser tedavisi başarılı olunca geçmiş.

Ama Joanie 2012'de yeniden aynı kokuyu almaya başlayınca korkuya kapılmış. Ve haklı çıkmış. Bu kez kendisine akciğer kanseri teşhisi konmuş.

Birçok kanser hastası ve yakınları böyle bir kokuyu hiç fark etmiyor.

Ama Joanie gibi koku aldığını söyleyen çok kişi var.

Philadelphia'daki Monell Kimyasal Duyular Merkezi'nden George Preti "Bana bu konuda yazan çok kişi oldu" diyor.

Preti'ye göre bu kişiler arasında hemşireler ve uzmanlar da var ama bu anlatıların hemen hiçbiri kapsamlı bir araştırmaya dayanmıyor.

TARİH BOYUNCA KULLANILDI

Tarih boyunca doktorlar teşhis sırasında, hastalarının nefesini, idrarını, dışkısını, terini, cildini koklayagelmiş.

2011 yılında yazılan bir makalede onlarca hastalıkla ilgili "koku notları" incelenmişti.

Yakınlarda yapılan bir deney de insanların hastalandıklarında kötü kokular yaydıklarına dair kanıtlar sundu.

Stockholm'daki Karolinska Enstitüsü'nden Mats Olsson liderliğindeki bir araştırma ekibi sekiz sağlıklı gönüllüye dar pamuklu tişörtler giydirdiler.

Deneklerin yarısına içinde bir şey olmayan bir sıvı, yarısına da hafif grip benzeri belirtilere yol açan bir kimyasal karışım enjekte ettiler.

Bir ay sonra deneye katılanlar geri çağırıldı ve bu sefer iki gruba geçen sefer yapılan enjeksiyonun tersi verildi.

Sonra bütün tişörtler toplandı ve kol altı kısımları kesilerek şişelendi.

Bu şişelerden püskürtülen havayı koklyana gönüllü jüriden kokuları yoğunluk, kötülük ve sağlıksızlık bakımından sıralamaları istendi.

Sonuçta olumsuz özellikleri en öne çıkan kokuların hasta gruba ait tişörtlerden geldiği belirlendi.

Tabii Olsson, Psychological Science adlı bilim dergisinde sonuçları yayımlanan bu deneyin çok küçük çaplı olduğunu kabul ediyor.

Ama yine de hasta insanların vücutlarının hem diğer insanları bulaşıcı hastalığa karşı uyarma hem de yardıma ihtiyacı olduğu sinyallerini vermek için belli kimyasal maddeler salgıladığına inanıyor.

TİŞÖRT DENEYİ

Londra'daki Hijyen ve Tropik hastalıklar Okulu'ndan (London School of Hygiene and Tropical Medicine) Val Curtis de kötü kokunun bir sebebi olduğunda hemfikir.

"Beyindeki tiksinme duyusunu yaratan sistem bizi, hastalığa yol açabilecek şeylerden uzak tutmak üzere evrilmiş," diyor.

Mats Olsson açısından, yürüttüğü tişört deneyinin ilginç yanı, insanların hastalığın kokusunu çok keskinleşmeden önce, çok daha hafif rahatsızlıklarda bile alabildiğini görmek olmuş.

Kanser için erken teşhis çok önemli ama bizlere doktora gitmeyi düşündürecek belirtiler ortaya çıktığında hastalık genellikle çok ilerlemiş oluyor.

George Preti yumurtalık kanseri örneğini veriyor.

"Karabiber çekirdeğini düşünün bir de soğan büyüklüğünü. Hastalığın karabiber çekirdeği kadarken teşhis edilmesi gerekiyor ama genellikle soğan büyüklüğüne geldiğinde tanı konuyor" diyor.

Preti yumurtalık kanserinin kokusu sayesinde doktorların hastalığı çok küçükken fark edebilmesini umuyor.

Vücutlarımız günlük normal işleyişleri içinde çeşitli kimyasal maddeler salgılıyorlar.

Preti kanserli hücrelerin metabolizması, yani işleyişinin normal hücrelerden farklı olduğunu, dolayısıyla farklı bir kimyasal madde ve farklı bir koku salgıladığını söylüyor.

Bu insanın koklayarak fark edebileceğinden çok daha hafif bir koku olabilir ama çeşitli kanser türlerinin ya da başka hastalıkların kokularını tanımak üzere eğitilmiş köpekler pekala hastalığı erken teşhis edebilir. (İnsanların beş milyon köpeklerin 300 milyon koku reseptörü var.)

KÖPEKLER EĞİTİLİYOR

Preti, Pennsylvania Üniversitesi'ndeki Penn Vet Çalışan Köpekler Merkezi'ne danışmanlık yapıyor.

Burada dört köpek yumurtalık kanseri taşıyan dokuları tanımak üzere eğitiliyor.

Preti köpeklerin bunu yüzde 90 kesinlikle başardıklarını anlatıyor.

Fakat, amaç bu köpekleri hastanelerin kanser bölümlerine yerleştirmek değil. Şimdilik amaç "yumurtalık kanserinin kendine özgü kokusunu" belirleyebilmek.

Bu saptandığında Preti'nin çalışma arkadaşı Charlie Johnson "elektronik burun" ya da "e-burun" denilen bir cihazı bu kokuyu tanımak üzere programlayabilecek.

Johnson'un buluşu olan cihaz her birine bir DNA dizisi iliştirilmiş yüzlerce karbon nanotüp yardımıyla insan burnunu taklit ediyor. Bu dizinler havadaki kimyasal karışımı bir elektrik sinyale dönüştürebiliyor.

"Dolayısıyla tırnak ucunuz kadar küçük bir yongayı bir köpeğin burnu kadar hassas kılabilirsiniz" diyor.

İşte o zaman hastaneler bu cihazla donatılarak hastalığın erken teşhisinde büyük bir adım atılması umuluyor.

Uzun vadede ise tansiyon aleti gibi herkesin kolayca kullanabileceği erken teşhis cihazlarının geliştirilerek evlere hatta ceplerimize kadar girmesi hedefleniyor.

* Bu haber BBC Türkçe'de ilk kez 10 Mart 2014 tarihinde yayımlandı.


BBC Türkçe

İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler