Çukur izleyicisine takdimimizdir: Üç Kuruş

Hikaye Çıngıraklı Mahallesi'nin koruyucusu suç lideri Kartal ve mahalle ahalisi ile bir seri katilin peşine düşen ama asıl amacı Kartal'ı kıskıvrak yakalamak olan organize şube komiseri Efe arasında geçiyor.

Keyifle izledim ilk bölümü, şuna benzemiş bundan esinlenilmiş gibi hamasi laflara girişecek değilim, hiç gerek yok zira dizi ilk bölüm itibarıyla seyirciye iyi vakit geçirileceğini; çekim, kurgu, mekan, kostüm, oyuncu seçimleriyle de sıkı bir iş olduğunu gösteriyor, daha ne olsun?.

KINAMA GELDİ: Romanları küçük düşürüyor gerekçesiyle yapılan açıklamaları da şaşkınlıkla okudum bu arada, alınganlık ve işgüzarlık bizim insanmızın ortak özelliği olmalı. Ne kimse küçük düşürülüyor, ne de dizinin böyle bir amacı var. Üç Kuruş, Çukur dizisi takipçisini de mutlu edecek, Cennet Mahallesi severleri de. Her ikisini de izlememiş olan ben gibilere de hoş bir görsel sunuyor. Müzikleri atlamamam lazım. "Kötü insanların türküleri yoktur diyen ustaların ustası Neşet Ertaş'ın türküleri dinleyerek adam öldüren bir türkücünün hikayesi de başrolde üstelik, ne büyük tezat, ne güzel fikir...

KADRO: Uraz Kaygılaroğlu gözümüzün önünde gençlik dizilerinden dramalara giden yolda evrildi çevrildi, tumturaklı bir aktör oldu, koy cebe. Nursel Köse, soyunduğu her rolün hakkını bu kadar iyi veren kaç oyuncu vardır acaba? Onu izlemek bir görsel şölen benim için, keşke daha uzun olsa diyalogları, sahneleri. Dizilere ara verdiğini söyleyen ve Üç Kuruş'ta konuk oyuncu olarak ve iyi ki karşımıza çıkan Ercan Kesal tek bölümle unutulmaz bir karakter yaratmış. Zafer Algöz katılıyormuş haberi geldi, müthiş fikir. Soyadının nereden geldiğini acayip merak ettiğim Aslıhan Malbora, yine diziye katıldığı söylenen Nesrin Cevadzade, dizideki tüm kadınlar ayrıca; memleketteki tüm güzel kadın oyuncuları almışlar kadroya görünen o ki. Elbette Ekin Koç, son dönemin en parlak oyuncusu, izlemeye doyamadım, o nasıl ağlamaktı öyle! Türkücü katil Diren Polatoğulları, Kartal'ın babası Civan Canova, tüm mahalle; ııhh olmamış role yakışmamış denecek kimse yok. Tam tersi, başkası olamazmış diyorsunuz izleyince...

MEKAN KOSTÜM MÜZİK: Düğün sahnesi, figürasyon şahaneydi. Durmadan sırıtan şapşik damat ve karadan tekne getirten ve kendini gemi direğine çıkarttıran kaprisli geline bayıldım. Bir o kadar da cinayet sahnelerine bayıldım. Asla uzun değildi sahneler, "amma uzatmışlar düğün sahnelerini, dizi düğünle, cinayetle geçti" falan diye yazan olmuş; çok acımasız bazı izleyici, yahu zaten işin özü bu, hikayenin özü bu. Hayatın tezatlığı, bir başka dünya sunmuş senarist, yat kanapeye keyif alarak izle. Tamam Kartal'ın evi ve bazı mekanlar Netflix dizisi Suburra'daki mekanlarla aynı gibi, ee ne var. Hayat da zaten taklitlerden ibaret değil mi? Sinemacının esinlenmesini tuhaf bulmuyorum, önemli olan hikaye, hikaye ne anlatıyor, yönetmen nasıl anlatmış ve oyuncu ne vermiş? Ben de Kusturica filmlerini anımsadım izlerken, Fatih Akın'ın kullandığı gibi bir saz ekibi kullanılmış sahne geçişlerinde, çok da "olmuş"...

KORKTUĞUM ŞEY: Senaryonun gidişatı, en korktuğum. Ilk bölümde haliyle derinliğine inil(e)miyor karakterlerin, umarım reyting uğruna gereksiz ajitasyon, gereksiz dramatik sahneler çekilmez. Umarım diyaloglar daha samimi ve gerçek olur, modifiye bir Çukur gibi kalmaz akıllarda. Karakterleri sevimli göstermek için saçma sapan cümleler kullanıp mafyatik bir Cennet Mahallesi de yaratmazlar.

EN GÜZEL CÜMLE: İte b...ka abi diye diye memleketi mafyaya peşkeş çektiniz...

FAVORİ ADAMIM: Konyalı...

ARKA PENCERE NOTU: 9, yazıyla dokuz. Ben de kendime inanamıyorum, ama iyi diziye de iyi not vermeyeceğim de ne yapacağım.