Yaşadığımız Trajik Depremin Dersleri ve Diyanet'in Son Açıklamaları - Av. Haydar AKSOY
Kahramanmaraş merkezli depremlerde yaşanan büyük can kayıpları ve yıkımların ardından yapılan adli işlemlerde, yalnızca müteahhitlerin hedef alınması tepki çekiyor. Avukat Haydar Aksoy, bunun doğru olmadığını belirterek "Başta ilgili bakanlar ve belediye başkanları olmak üzere, tüm ilgili kurumlar sorumluluktan pay sahibi" dedi. "Ayrıca kendi küçük kişisel çıkarlarımız için ortak iyiden uzak durmamız nedeni ile, az ya da çok bizim de sorumluluktan payımız var" diyen Aksoy, doğru yapılaşma için toplumsal baskının artmasının da belirleyici olduğuna vurgu yaptı.
Çok büyük bir acı ve trajedi yaşıyoruz. Öyle ki sözün hükmünü yitirdiği yerdeyiz.
Kuşkusuz yitirilen on binlerce canı geri getiremeyiz. Ancak, bu dayanışma enerjisi ve öfke soğumadan çözüme yöneltilebilir. Dolayısıyla önümüzdeki olası felaketlerin en az kayıp ile üstesinden gelinmesinin kapısını aralayabiliriz.
Yaşadığımız felaketin korkunç kayıplara yol açması, diğer faktörlerin yanında, birçok yapısal nedeni bulunmaktadır. Bu nedenlerin birkaçına işaret etmekle yetineceğiz.
Aslında Atatürk, ta 1920’lerde “en gerçek kılavuz bilimdir” diyerek tünelin ucundaki ışığa nasıl ulaşacağımızı göstermişti. Mesela bu anlayışla inşa edilen Hatay TMMOB binası çökmemiştir. Bugün yaşadığımız karmaşık sorunların bir nedeni de bu yoldan sapılmış olmasıdır.
Diyanet’in Açıklamaları
Laik rejimde; hukuk kuralları dini etkiden uzaktır. Devletin tüm din, mezheplere ve inanmayanlara eşit mesafede durması Anayasal ilke olan laiklik gereğidir. Bir kamu kurumu olan Diyanet'in evlat edinen ile evlatlığın evlenebileceği ve evlatlığın yasal mirasçı olamayacağı doğrultusundaki fetvaları Anayasamızın laik ilkesine ve pozitif hukukumuza açıkça aykırıdır.
Medeni Kanun'un 129/3 maddesi açıkça evlat edinen ile evlatlığın evlenmesini yasaklamaktadır. Medeni Kanun'un 500. Maddesi ise açıkça evlatlığın, evlat edinene kanuni mirasçı olacağını öngörmektedir.
Bu açık yasal düzenlemeler karşısında Diyanet'in bir kamu kurumu olarak böyle açıklamalar yapması suç işlemeye kapı aralamaktır.
Tek Kişi Hakimiyeti
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dahil yaşamımızın her alanına hakim olan tek kişi hakimiyeti tüm kurumları işlevsiz hale getirmiştir. Örneğin sadece dini eğitimi olan bir şahıs, AFAD gibi yaşamsal bir kurumun başkanı olarak atanabilmiştir.
Bu yaklaşım, doğru karar almanın emniyet kilidi olan kolektif aklı da işlevsizleştirdi ve ilgililerin pratikte inisiyatif kullanmasını felce uğrattı. Dolayısıyla deprem bölgesine müdahalede güçlükler yaşandı ve koordinasyon tam olarak sağlanamadı. Hatta bu durum başka alanlarda da yansıdı. Mesela Cumhurbaşkanının talimatı olmadığı için Borsa zamanında kapatılamadı.
Sorumlular
Yaşadığımız bu korkunç trajedinin sorumluluğunu sadece birkaç müteahhitte yüklemek doğru değil. Başta ilgili bakanlar ve belediye başkanları olmak üzere, tüm ilgili kurumlar sorumluluktan pay sahibi. Ayrıca kendi küçük kişisel çıkarlarımız için ortak iyiden uzak durmamız nedeni ile, az ya da çok bizim de sorumluluktan payımız var.
Çözüm Yolu
Her şeyden önce ortaya çıkan dayanışma enerjisi ve öfkeye yaslanarak tüm toplumsal kesimlerin siyasi özne olduğu, gücün liyakatli, tecrübeli ve dürüst kişilere dağıtıldığı, canlı yaşamını önceleyen demokratik bir düzen inşa etmek zorundayız. Ülkemiz böyle bir entelektüel birikime sahip.
Depremzedelerin barınma, sağlık ve beslenme gibi acil ihtiyaçları ancak böyle bir ortamda istikrarlı olarak sağlanabilir. Bu trajediden sonra toplum ancak böyle bir atmosferde yüzünü yaşama dönebilir.
Bundan sonra doğal afetlere karşı doğru bir çizgi izlenmezse, olası İstanbul depremi gibi doğal afetlerde çok daha trajik bir tablo ile yüz yüze kalabiliriz. Bu kapsamda; doğal afetler alanında çalışma yürüten Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, büyükşehir belediyeleri ve ilçe belediyeleri ve diğer ilgili kurumlar partizanlığı bir yana bırakıp işbirliği içinde çalışma yürütmeleri gerekir. Bu kapsamda ivedilikle bir koordinasyon komitesi kurulmalıdır.
Ordu Doğal Afet ve Yardımlaşma Planı yeniden işlevsel hale getirilmelidir. Böylece en organize kurum olan Ordumuzun doğrudan doğal afetlere müdahale edebilmesinin yolu açılır.
Sadece yasal düzenleme yapmak bu sorunlara çözüm getirmemektedir. Mesela kaçak yapılaşmaya ciddi yaptırımlar öngören Ceza Kanunu’nun düzenlemeleri neredeyse pratikte hiç uygulanmamaktadır. Dolayısıyla toplumsal baskı önem kazanmaktadır.
Bu bağlamda meslek örgütlerinin ve demokratik kitle örgütlerinin de bileşeni olduğu tüm toplumsal kesilmeleri kapsayan bölgesel doğal afet inisiyatifleri örgütlenebilir. Bu inisiyatifler yapılan çalışmaları denetler ve sonuçlarını kamuoyu ile paylaşır. Örneğin 2009 İtalya depreminde halkın öfkesi ve baskısı, 2016 depreminin daha az kayıpla atlatılmasını ve başarılı şeklide yönetilmesini sağladı.
Kısacası toplum olarak gücümüzü kullanmaya cesaret etmeli ve böyle yaşamsal konularda kusuru, ihmali ve sorumluluğu olan hiç kimseye hoşgörü göstermemeliyiz.
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'da hissedilen deprem!
- Türkiye'nin en ünlü tekstil devi kapandı
- SMA'lı bebeğin babası intihar etti!
- Muğla'da helikopter kazası: 4 kişi öldü!
- 'Su sorununu çözmek, DSİ'nin görevi değil'
- 'Ev hapsi' kararının ardından ilk kez konuştu
- 190 milyon dolarlık dev rövanşta kazanan belli oldu!
- İstanbul Barosu hakkında soruşturma!
- Soğuk havada TIR kuyruğu 30 kilometreyi geçti
- Mide küçültme ameliyatına girdi, doktorlar şoke oldu