SODEM ve Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan: 'İnsan Kalarak Yaşamak, İnsan Kalarak Umudu Büyütmek'

SODEM ve Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan Cumhuriyet için yazdı. Şahan ''İnsan Kalarak Yaşamak, İnsan Kalarak Umudu Büyütmek'' başlıklı yazısında ''İnanın: Çok az kaldı!'' dedi.

SODEM ve Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan: 'İnsan Kalarak Yaşamak, İnsan Kalarak Umudu Büyütmek'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.12.2024 - 12:30

İnsan Kalarak Yaşamak, İnsan Kalarak Umudu Büyütmek

Bugün biraz içimi açmak istiyorum sizlere.

Halkın iradesini gasp eden kayyumların, savcıların, müfettişlerin ve türlü  baskıların gölgesinde, tarihe tanıklık eden bir belediye başkanı olmayı anlatmak istiyorum. 

İnsan olmak dünyanın neresinde olursa  olsun, bir mazluma inen tokadın acısını kendi canın yanmış gibi hissetmektir.  İşte bu nedenle nice zamandır hiç işlemediğimiz suçların, yanından bile geçmediğimiz günahların vicdani olarak ağırlığını taşıyoruz omuzlarımızda. 

Benim omuzlarımda bunların yanında artık sokağın ve yurttaşın sesine kulak vererek hizmet etmek de var. Sokaktan uzak olanların duyamayacağı bu ses, adaletsizliğin karabasan gibi üzerimize çöküşünü en hakiki biçimiyle anlatıyor. Hem insani hem de ekonomik krizle baş başa bırakılan kadın, çocuk, genç, yaşlı, emeklilerin sesi. 

Gündelik hayatı saran derin kaygıya, verilen sözlerin tutulmamasından gelen hayal kırıklığına ve güvensizliğe rağmen; kadın, çocuk, genç, yaşlı, emekli tüm yurttaşlar çare aramaktan yılmıyorlar. Bazen bir teyze elime bir not sıkıştırıyor, çekinir halde. Bazen türlü zorluklar içinde evladını okutan bir amcamız oğluna iş istiyor, “yüksek lisansını da yaptı” diyerek… Bazen bir anne, çocuğuna kreş istediğini söylüyor, “ama çok pahalı” diye de ekliyor. 

Geçen gün markette karşılaştığımız bir evladımız, çikolata ve sakız reyonlarının önünde “başkanım fiyatları düşür” dedi. Bir babayım her şeyden evvela. O yaşlarda bir kızım var. Bir çocuğun sakız alamadığı bir yeryüzünü tahayyül etmek bile istemiyorken işte tanığım ve muhatabım. 

Diğer yandan zor hayat koşullarına yılmadan çözüm aramaları, en yakınlarında buldukları kamu yöneticisinden, belediye başkanından sorumluluk almasını istemeleri, bana da pusula oluyor. Omuzlarımdaki ağırlık zamanla güce ve kararlılığa dönüşüyor.  Bu çocuklar için; herkesin eşit fırsatlara ve asgari yaşam koşullarına erişebileceği, yaşayabileceği bir Türkiye’yi inşa etme yolunda en hızlı koşanlardan biri olma kararlılığı… 

Bu yolda olmak, bu inşa sürecinde duvara bir tuğla koymak öyle büyük bir şans ve nasip ki…

Hep soruyorlar ya, “İmamoğlu davası nedir” diye.

İmamoğlu davası nedir biliyor musunuz? 

Beylikdüzü Belediyesi’ne sözleşmeli personel olarak giren bir şehir plancısının; kimin yakını olduğuna, nereli olduğuna, mezhebine bakmadan yalnızca liyakatle, çalışmayla, üretmeyle, sorumluluk alarak, yaşadığı ilçenin belediye başkanı olabilmesinin davasıdır. Şişli’de oturduğu evin, yürüdüğü sokağın, alışveriş yaptığı caddesinin öyküsüne başkan olarak katılabilmesidir. 

Bu benim hikayemdir. 

Bu dava, kerpiç evlerde doğan, yoksul ve gariban ailelerin evlatlarını Cumhurbaşkanı, Başbakan, Kaymakam, Hakim, Savcı yapan Cumhuriyet’e borcunu ödeme davasıdır. 

Bu liyakat ve demokratlık davasıdır. 

Türkiye’nin evlatlarına Cumhuriyet’i tekrar hissettirme davasıdır. 

***

Kolay zamanlardan geçmiyoruz. 

Ülkemizin bulunduğu yerle adaletli ve demokratik bir Türkiye idealine ulaşmak arasında ciddi bir mesafe var. Bu mesafe zorlu, kötülüklerle dolu bir süreç, farkındayım.

Böyle dar vakitlerde aklıma hep, bir otel odasında etrafı ateşlerle çevriliyken, arkadaşlarına moral olsun diye mızıka çalan Asaf Koçak geliyor. 

Ataol Behramoğlu’nun dediği gibi yangın yerinde “insan kalarak” yaşamak. Dört bir yanın zalimlerle örülüyken, kötülükle doluyken bile insan olmayı unutmadan hayatta kalmak. Ve içinden çıka geldiğin insanları gerçekten duyarak yolda yürüyebilmek. Yan yana, omuz omuza…

Bu duygu öyle güçlü, öyle zor, öyle kızdıran, öyle kuvvetli bir şey ki…

İnsanı anlayarak, insanı dinleyerek, her günün sonunda çocukların, annelerin, babaların, büyüklerin yerine koyarak büyütüyorum içimdeki çalışma azmini. 

Benim bir vazifem var!

İnsanlarımıza hizmet etmek. Halkın olanı halka vermek. Sosyal demokrat ve gerçek bir siyasi kültürü inşa etmek ve 2019’da İstanbul’da başlayan değişimin bir parçası olarak sorumluluğu mevki, makam ve kariyerden azade bir dava olarak önüne koymak… 

***

Bizim davamızın insanlık davası olduğunu hatırlıyorum her yeni gün kendime. 

Çünkü bize bunu unutturmaya çok çalıştılar. 

Güçlerini makamlarından alanlar, koltuklarına değerlerinden daha fazla sahip çıkanlar, “iktidarım bende kalsın” düşüncesiyle fikri de vicdanı da bir köşeye attılar. 

Haysiyeti önemsizleştirdiler, sadece güce odaklandılar. Daha da ileriye gittiler; erdemin gücünü küçümseyip, güçten erdem devşirmeye çalıştılar. Adaleti bitirdiler. Birlikte yaşama kültürüne hasar verdiler. Böyle başladı bu insanlık dışı düzen. Yok yere zindanlarda çürüyenler, suçsuz yere yıllardır ailesinden ayrı kalanlar, işlerinden, yuvalarından olanlar… Bu zalimane düzene, yaşanan haksızlıklara kalbi dayanmayanlar, kederle bu diyardan göçüp gidenler… 

Bugün karşımızda “Vücûd” ve “vicdân” kelimeleri aynı kökten geldiğini; bu, vücûdu olan herkesin bir vicdânlı olması gerektiğini unutanlar var.

Bugün karşımızda vicdanını yitirmiş, “insan” olmayı unutmuşlar var.

İnsanı anlamayı çok geride bırakmışlar var. 

Ve ne yazık ki yerdeler.

Onlarla aramızda derin uçurumlar var. 

Lakin umutsuzluğa kapılmış değiliz.

İşte tam burada doğuyor sorumluluğun büyük şansı. 

Memleketimizin üstüne kabus gibi çöken bu devranın elbet sonuna geldik.

Çünkü halkımız bu kabustan uyanmak istiyor. Bunu duyuyorum sokakta. Bunu duyuyorum gittiğim evlerde. 

Mağripli Filozof Taha Abdurrahman’ın dediği gibi: “İnsanın mümeyyiz vasfı ahlaktır. Çünkü her akıllı ahlaklı değildir ama her ahlaklı akıllıdır.”

Milletimiz bizlerden cesur, vakur, güçlü, ahlaklı, hak yemeyen hakkını yedirmeyen bir duruş bekliyor.

Bir duruş vaktindeyiz.

Biz, millete inanmış, bu ülkenin dertlerini dert edinmiş ve bu ülkeyi yeniden ayağa kaldıracak kadrolarız. 

Bizler, bu topraklar için canlarını vermekten bir an olsun geri durmayanların; 

Yoklukta, yoksullukta kurulmuş bu onurlu Cumhuriyet’in çocuklarıyız.  

Önce kendimize sonra birbirimize güveniyoruz. En çok da halkımıza, medeniyetimize ve bizi biz yapan değerlere güveniyoruz.

Aydınlık bizimle gelecek, emeklerimizle, çalışkanlığımızla ve adaletten yana yaşama kültürümüzle gelecek.

Her nerede, ne yapıyorsak onu güzel, iyi ve vicdanla yapmanın gücüyle gelecek. Bir insan kalma çabasıyla bizlere verilen gücü halkın yararına kullanmanın gayretiyle gelecek.

Tam da bunun için yaşamak, tam da bunun için uyanmak her sabah.

İnanın: Çok az kaldı! 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler