Prof. Dr. Hurşit Güneş, eleştirinin iktidar olmak için yeterli olmadığını söyledi: 'CHP çözümün umudu olmalı'

Prof. Dr. Hurşit Güneş, iktidar olmak için eleştirmenin yeterli olmadığını belirterek CHP'ye önerilerde bulundu. Güneş, “CHP çözümün umudu olmalı” dedi.

Prof. Dr. Hurşit Güneş, eleştirinin iktidar olmak için yeterli olmadığını söyledi: 'CHP çözümün umudu olmalı'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 09.12.2024 - 04:00

Prof. Dr Hurşit Güneş, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. 

- Sosyal medya hesabınızda yaptığınız “Yaşanmış ya da yaşanmakta olan hayal kırıklıklarını geride bırakıp, zorlu olsa da bir umut yolculuğuna çıkmaya ne dersiniz?” paylaşımının anlamı nedir?

CHP, 23 yıldır AKP iktidarıyla mücadele edemiyor. Bunun ilk 10 yılı belki hoşgörüyle karşılanabilir. Çünkü durum o dönemde bu kadar kötü değildi. Fakat başkanlık sistemi sonrası halkın çektiği ıstırap çok arttı. 2023 seçimlerinde CHP, 4 partiyi kendi listesine almasına rağmen diğer partilerin aldığı oyu sıfır kabul edersek, yüzde 25 oy alabildi. O zaman da “Niye 39 milletvekili verdin” diye sormamız gerekir. Yok eğer bu partilerin oyu yüzde 4 ise CHP’nin oyu yüzde 21 çıkıyor. 2023 Mayıs seçimlerinden sonra CHP tabanında önemli bir hayal kırıklığı yaşandı ve bu bir kurultayla sonuçlandı. Genel başkan değişti. Toplumdaki umut yeniden tazelendi.

‘AKP'YE EKONOMİ OY KAYBETTİRDİ’

- Son seçimde CHP birinci parti oldu, bunda değişim ve ekonominin etkisi nedir?

2023 Mayıs seçimlerindeki enflasyon oranı 2024 Mart'ta TÜİK’e göre 25 puan, gerçekte 40 puan arttı ve halkın ıstırabı daha da katmerlendi. Yerel seçimlerde AK Parti çok büyük bir oy düşüşüyle karşılaştı. Bu nedenle birinci etmen ekonomidir. Bu inkar edilemez. AK Parti seçmenin önemli bir kısmı ya sandığa gitmedi ya da Yeniden Refah Partisi'ne oy verdi. Kaldı ki, yerel seçimlerde ikili yarış oldu. Dolayısıyla oylar CHP'de birikti.

- AKP’nin kaybetmesi için mi CHP’ye oy verildi?

Hiç kuşku yok ki ikinci etmen bu. Ama birincisi kesinlikle ekonomik. Bugünkü anketler de bizi doğruluyor, CHP yüzde 30 civarında çıkıyor. Bizim oy oranımızda Mart seçimlerinden beri bir yükselme yok. Hatta tam aksine düşüş var. Oysa AK Parti'nin de oyu yükselmiyor. İktidarın kendini toparlayamadığı bir zamanda bizim yerel seçimlerde aldığımız 37.7'yi yukarı doğru tırmandırmamız lazım. En azından 35'e çıkmalıyız. Ama çıkamıyoruz. CHP yükselme trendinde değil. Hatta AK Parti ile aradaki fark kapanıyor. AK Parti’nin, kendini toparlayamadığı bir ortamda çok önemli bir fırsatın doğduğunu düşünüyorum. Bunu daha önce ANAP’ta gördük. Bir defa düşüş başladığı zaman seçmende bunun restorasyonu mümkün olmuyor.

- Şu an sistem çok daha farklı. Hem cumhurbaşkanı hem de parti genel başkanı olan bir lider var ki kendisinin oyu partisinden fazla...

AK Parti'nin yüzde 10'a düşeceğini ima etmedim. Öyle bir kanıda da değilim. Ama AK Parti'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2027'de bir erken seçimle yeniden aday olabilmesi için partisinin oyunun anketlerde en az 35'lerde olması lazım. Üzerine MHP de koyacak ve 45 alacak. Erdoğan bunu görürse yarışa girecek. “Birinci olmazsa ikinci turda kazanırım” diyecek. Ama partisinin oyu 30 veya altında kalırsa riskli. O zaman başka senaryoları deneyebilir.

- Hangi senaryolar?

Onu şimdi bilemem ama bu sistemin dışında sistemler arayabilir.

- Sosyal medyadan yaptığınız paylaşıma dönersek, nedir “umut yolculuğu” dediğiniz?

Kurultay'ın temel mesajını Ekrem İmamoğlu “değişim” olarak koymuştu. Fakat CHP'de bu değişim beklentisini karşılayacak önemli adımların atılmadığını düşünüyorum.

‘DEĞİŞİM GERÇEKLEŞMEDİ’

- Nedir mesela?

Bunlardan biri parti içi demokrasinin kurulmasıydı. Tüzük kurultayında yapılan değişiklikler verilen sözlere uygun olmadı. Hatta tam aksi oldu. Mesela genel başkanın siyasi partiler yasasına göre yüzde 5 kontenjan hakkı vardı, ayrıca tüzükte yüzde 15’e çıktı. Bir başkası, Sayın Özel seçileli artık 13 ay oldu. Değişim sözü veren bir liderin geldikten sonra değil, yönetime gelmeden önce ne tip düşünsel ve programsal değişiklikler yapacağını ilan etmesi gerekir. Bunu yapamadıysa hemen bir-iki ay içinde bunu gerçekleştirmesi gerekir ki parti politikalarının yenilendiğini topluma anlatmaya başlayabilsin. Bu da olmamış gözüküyor.

- Bir program kurultayı yapılacağı söyleniyor, sizce geç mi kalındı?

Evet, bir program kurultayının hazırlığının olduğu söyleniyor ve illerde toplantılar yapılıyor. Bu toplantılarda güncel meseleleri konuşuyorlar ama CHP’nin ne yapacağı, politikalarının ne olacağı, ne tip çözümler önereceği konuşulmuyor. Daha büyük bir eksiklik ise ortada olağanüstü bir birikim duruyor: Türkiye'nin ilerici aydınları, bilim adamları, sanatçılar, bürokratlar... Bu aydınlardan yararlanmadan bir program değişikliği uygun olmaz. 2027 veya 2028 seçimlerine ışık tutacak, partiyi ileri götürecek bir program yapılmazsa yazık olur.

‘İKİ BÜYÜK SORUN VAR’

Türkiye bugün iki çok önemli sorunla karşı karşıya. Biri hayat pahalılığı ve ekonomi. İkincisi bölgesel sıkıntılar. Her iki konunun da CHP'nin gündeminde olmadığını görüyoruz. Seçmen hayat pahalılığını zaten yaşıyor, bunu anlatmaya gerek yok. “Bunu kim düzeltir” diye sorduğunuz zaman birinci, egemen ve yaygın yanıt CHP olmalı ama bu görülmüyor.

‘CHP, SADECE ELEŞTİRİYOR, UMUT ÜRETEMİYOR’

- CHP umut olamıyor mu?

CHP protesto politikasını çok seviyor. Muhalefet ediyor, itiraz ediyor. Ama çözüm umudunu anlatamıyor. Eleştirmek iyidir, muhalefetin ana görevidir ama muhalefetin iktidar olabilmesi için başka bir şey daha yapması gerekir. O da umut siyasetidir. 1970'lerde Ecevit “Karabasan içindeyiz”  demedi. “Ak günlere” dedi ve ekonomik sıkıntıların karşısında Ecevit bir umut oldu. Slogan “Umudumuz Ecevit” idi. 70'li yılların aydınlarını Ecevit kadrosuna almış ve onunla çıkış yapmıştı. Şimdi de bunu yapmadan olmaz. Türkiye'de meselemiz bir kişinin gidip başka bir kişinin yönetime gelmesi değil, bir anlayışın, bir birikimin ve bir umudun yönetime gelmesi. Ben CHP'de bunu görmüyorum ki anketler de yukarı doğru bir eğilim göstermiyor. Aynı zamanda CHP'nin bir zafiyet içinde olduğunu düşünüyorum.

- Nasıl bir zafiyet?

Türkiye'nin en büyük ilinde, Türkiye'nin en büyük ilçesinde somut hiçbir delil olmadan CHP’nin belediye başkanı görevden alınamaz, bir de üzerine hapse atılamazdı. CHP buna karşılık yapa yapa bir protesto örgütü gibi gidip Esenyurt'ta nöbet tutuyor. Kaç ay, kaç sene tutacağız, ne olacak sonucu?

- Ne yapılmalı peki?

Biz herhangi bir siyasi parti değiliz. Devlet kurmuş partinin hiçbir suçu olmayan bir belediye başkanını görevden almaya güçleri yetmemesi lazım. Sayın Genel Başkan “Cumhurbaşkanı'na paşaları bırakacaksın dedim ve bıraktılar” diyor. Kendini o derece güçlü görüyor. Kendi belediye başkanını bıraktırmaya gücü yetmiyor mu? Olmaz. Siz geçmişte iktidarların CHP'li belediye başkanlarını haksız yere görevden alınabileceğini düşünebilir miydiniz? Burada bir zafiyet var.

‘İMZA TOPLAYANLARIN İÇİNDE DEĞİLİM’

- Sizin eleştirilerinizle birlikte şu anda kurultay söylentileri de var, ihtimal veriyor musunuz?

Toplamak isteyenlere saygım var ama ben imza toplayanların içinde değilim. Herkes toplamak isteyebilir, demokratik hakkını kullanabilir. Delegenin karar vereceği bir şey. Delegenin çoğunluğu eğer böyle bir arzu içindeyse kurultay toplanır. Eğer delegenin böyle bir arzusu yoksa gerekli sayı bulunamaz.

‘NORMAL SÜREÇ BEKLENMELİ’

- Halkın böyle bir beklentisi var mı sizce?

Ben şu anda kamuoyunda bir kurultay beklentisinin olmadığını düşünüyorum. Ama bu durum değişir mi bilemem. Şu anda partide nasıl bir değişim olması gerektiğini belirtmek bence yeterli. Normal süreci beklemek gerekir.

- Normal süreç derken?

Kongreler süreci var. Zaten bir yıl geçti. 4 Kasım 2023'te kurultay yapmıştık. 1 Kasım 2025’te kurultayın yapılması gerekir.

- Bir yıl uzatılabilir...

Evet, şayet gerekirse diye artı biri aldılar ama ben gerekeceği bir durum görmüyorum. Geciktirilmesi de yanlış olur. Dolayısıyla bir yıl içinde yeniden bir kurultay büyük olasılıkla yapılacaktır. İl, ilçe kongrelerinde parti içi tartışmalar mutlaka dile getirilmeli. Doğrusu da, yeri de odur zaten.

- Sizin eleştirilerinizi Özgür Bey ile paylaşma fırsatınız oldu mu?

Ben genel başkan yardımcısı değilim, danışman da değilim. Benim bu eleştirilerim kişiye özel değil ki, kamuya açık. “Kimseye söylemeyeyim, yalnızca sen duy” eleştirisi olmaz.

- Partiyi kamuoyu önünde tartışmak da oldukça eleştirilen bir durum, ne derseniz?

Başarılı bulduğum yerleri de söylüyorum, başarısız yönleri de. Örneğin Kemal Kılıçdaroğlu, Avrupa'daki sosyalistlerle, diğer sol partilerle ilişkilere sıcak bakmıyordu. Ama Özgür Özel bu konuda bir adım attı. Bu da işin olumlu tarafı. Bununla beraber burası AK Parti değil, hiç olmadı. Çünkü AK Parti demokratik bir parti değil, Tayyip Erdoğan'ın kurduğu parti. CHP ise Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu parti. CHP, mevcut lideri sayesinde oy alan bir parti değil. Mustafa Kemal Atatürk sayesinde oy alan bir parti. O nedenle CHP’liler parti liderlerine, AK Parti'nin liderine yapılan tutumu ve davranışı yapamaz.

‘ŞU AN HAYAL KIRIKLIĞI YAŞANIYOR’

- Tüm bu eleştirilerinizle birlikte bir dahaki kurultayda aday mısınız?

Ben geçmişte seçmenlerimizin yaşadığı hayal kırıklığını anlatmaya çalıştım. Şu anda da bir hayal kırıklığının yaşandığını düşünüyorum. Yerel seçimlerden sonra bir tırmanış beklenirdi ama olmadı. Genel başkanın hatalarını alt alta sıralamak istemem ama başlı başına şunu söylemem yeterli ve çok önemli bir gösterge: CHP güçlü bir parti olsaydı Türkiye'nin en büyük ilinde, en büyük ilçenin belediye başkanı hapse atılmazdı. Ana muhalefet partileri, protesto yapan sivil toplum kuruluşları değildir. Güney Kore'de olanı görüyor musunuz?

- Güney Kore’de muhalefetin meclis çoğunluğu var...

Olabilir. Türkiye'de de iktidar partisinin meclis çoğunluğu tek başına yok. MHP bastonuyla yürüyor. Ve şu anda da toplum içindeki siyasi iradeye baktığınız zaman yüzde 51'leri yok. Bugün AK Parti güçsüz bir noktada. Yerel seçimlerden sonra iktidar partisinin iki talebi vardı: “Bir; İstikrar politikası uyguluyorum. Bunun neticeye ulaşması için 2027'ye kadar bir kredi istiyorum.” dedi. Yani bir yandan erken seçim talebi olmayacak, diğer yandan da normalleşme olacak. CHP de “Normalleşerek, görüşerek, müzakere ederek bir dahaki seçime kadar muhalefette kalacağım” dedi. Erdoğan’ın en çok istediği buydu zaten. Erdoğan da hemen bunun üstüne atladı, hediyelerle CHP genel merkezine geldi.

- Esenyurt Belediye Başkanı’nın alınması normalleşmenin bedeli mi?

Seçimden sonra CHP’nin ne kadar sert, yutulamayacak güçte bir parti olduğunu ve “Bak gördün mü seni nasıl ikinciliğe indirdik, artık AK Parti dönemi bitti” diye bir çıkışla devam etseydik bugün Esenyurt Belediye Başkanımız içeri alınamazdı. O hatayı görmek lazım.

‘İKTİSATÇI MESLEKTAŞLARIMI KINIYORUM’

- Siz ekonomistsiniz, 10 Aralık’ta asgari ücret görüşmeleri başlıyor. Asgari ücrete yapılan zam enflasyonu tetikliyor mu?

Böyle düşünen kimi iktisatçı meslektaşlarımı bu konuda kınıyorum. Çok ayıp. Merkez Bankası'nın parasal sıkılaştırmasına dayalı bir istikrar programı izliyoruz. Biz sosyal demokrat iktisatçılar gelirler politikasını ve bir sosyal sözleşme öneririz.

- Nedir sosyal sözleşme?

Çeşitli toplumsal tarafların masa etrafında toplanıp kimin ne kadar fedakarlık yapabileceği konusunda bir uzlaşmanın olmasını arzu ederiz. Ama sosyal demokrat bir iktidar yok. Neoklasik, ortodoks bir program uygulanıyor ama kamu maliyesinde onun da gereği yapılmıyor. Hükümetin hiçbir tasarrufu yok. Tam aksine geçen yıla göre faiz dışı açık dört katına çıkıyor. Sonra asgari ücretliye “fedakarlık yap” diyorsunuz. Zaten adam yanmış.

- Bir de zammın hedeflenen enflasyona göre olması konuşuluyor ki hedeflenen enflasyon da tutmuyor...

TÜİK'in hesapladığı enflasyon zaten halkın yaşadığı enflasyon değil. Asgari ücretlinin enflasyonunda ağırlıklı olarak gıda, kira ve ulaşım hesaplanmalı. Restoranı, oteli, sineması zaten yok. Ama asgari ücretlinin enflasyonunun bu açıklananın üstünde olduğunu bilmelerine rağmen “Hedeflediğimiz enflasyon kadar yapacağız” diyorlar. Peki siz 2024’te hedeflediğiniz enflasyonu tutturabildiniz mi? Hedefi tutturamadıkları gibi yüzde 44’e yükselttiler. Yine tutturamayacakları aşikar. Tutturamayacakları enflasyona göre asgari ücrete zam yapmayı planlıyorlar. Bu adil değil. Adil olmayan politikaları toplum kabul etmez. Ben asgari ücret üzerinden enflasyonla mücadeleyi yanlış buluyorum. Çünkü asıl mesele, yapılması gereken yapılmıyor.

- “Asıl mesele” dediğiniz kamu harcamalarının kısılması mı?

Evet, kamu harcamalarında çok ciddi kısıtlamalar ve tasarruflar lazım. Kamu harcamaları almış başını gidiyor, enflasyonun üzerinde artıyor. Tayyip Erdoğan işin kolayını bulmuş, Merkez Bankası'na “Sen faizi arttır sonra ben kaş göz yaparım indirirsin” diyor. Kamu harcamalarından ise hiç tasarruf yapmıyor. Bol keseden harcamaya devam ediyor. Böyle enflasyonla mücadele programı olmaz.

‘TÜRKİYE’NİN GELİŞMESİ İÇİN EMEK PAHALI OLMALI’

- İşveren de asgari ücret için düşük zam bekliyor...

Yüksek asgari ücretten sanayicimiz ve ihracatçımız şikayet ediyor. Ama kabul etsinler ki, Türkiye, düşük ücrete, ucuz emeğe dayalı sanayileşmeden çıkmak zorunda. Türkiye'de emek pahalı olmalı ki, teknolojiye yatırım yapılsın, teknoloji yoğun sektörler Türkiye'de gelişsin. Ucuz emeğe dayalı gelişmeden vazgeçmeliyiz. Türkiye'de emek ucuz olmamalı.

- Ama şu an emek, sığınmacılar ile birlikte asgari ücretin bile altına indi...

Evet ama emek ucuz olmamalı. Ucuz olduğu takdirde, Türkiye'de teknoloji gelişmez. Emek pahalı olduğu zaman, mecburen teknolojiye yatırım yapılır. Ve teknoloji yoğun üretimimiz gelişir. Türkiye'nin gelişmesini istiyorsak, emek pahalı olmalı.

- Asgari ücret için ne öngörüyorsunuz?

Bilemem.

- Ne olmalı?

CHP, 30 bin dedi. Partinin açıklamasından sonra onun altında asla demem. Adil olmaz. Onun üstünde demem de, CHP’yi zorda bırakır.

- Dünya Bankası raporu açıkladı. Avrupa'da gelir dağılımında lideriz...

Gelir dağılımı Türkiye'de olağanüstü düzeyde bozuk. Avrupa’da böyle olmasına şaşırmıyoruz ama gelişmekte olan ülkeler içinde de kötü bir yerdeyiz. Türkiye'de çok varlıklı bir kesim var. Ve bunlar yeterince vergilendirilmiyorlar. 

- Bu ekonomi ne kadar zamanda düzeltilir?

Ekonomi 1-2 yıl içinde hemen toparlanır ama demokrasinin tesisi daha uzun sürer. Ama bence en önemlisi şu. AK Parti, önümüzdeki seçimlere kadar yüzde 35-37 bandına tırmanırsa ki sanmıyorum, MHP ile beraber birinci turda olmasa bile ikinci turda yeniden başkanlığı elde etme yönünde bir plan yapabilir. Türkiye'de demokratik, muhalif kesimlere bu uyarıyı iletmeliyiz.

- Önce ekonomiyi düzeltmesi gerekmiyor mu?

Ekonomi yönetimi iyi görünmüyor ama bir başka politikayı da deniyorlar: Dış çatışma. Suriye’de yeni gelişmeler oldu. Ben Devlet Bahçeli'nin Apo çıkışının Suriye'deki olaylardan bağımsız olmadığını düşünüyorum. Suriye Milli Ordusu, Türkiye tarafından beslenen bir yapı. Bu operasyon iktidar medyasında adeta Türkiye'nin bir zaferi gibi işleniyor.

- Bunu seçimde nasıl kullanacaklar?

Hükümetin iki beklentisi var. Bir; enflasyonu 15-20 aralığına indirmek ki bunu başarabileceklerini sanmıyorum. İki; Türkiye’nin komşularındaki gelişmeleri, içeride kullanarak kendi etraflarında birlik sağlamaya çalışmak. Ben AK Parti'nin geleceğini umutlu görmüyorum. Türkiye'nin daha iyi olacağı umudunu CHP vermeli.

PORTRE

23 Nisan 1957’de Ankara’da doğdu. Liseyi Ankara Koleji’nde, üniversiteyi İngiltere’de Kent Ünivesitesinde Ekonomi ve Politika dalında tamamladı. Galler Üniversitesinden (Cardiff) Magister in Scientia Economica derecesini, Boğaziçi Üniversitesi'nden de doktorasını aldı. Marmara Üniversitesi'nde öğretim üyesi oldu. Belçika'da kurulan Avrupa İktisatçılar Birliğinin (1986) Kurucu Üyesi oldu. 1990’da iki meslektaşıyla birlikte Avrupa Birliği Proje Ödülü’nü kazandı. Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü döneminde Başbakan Başdanışmanı olarak Rekabet ve Tüketici Yasalarını hazırlattı. 1996 yılında profesör oldu ve Manchester Üniversitesi’nde misafir öğretim üyeliği yaptı. 2 Mayıs 2010’da CHP Parti Meclisi’ne seçildi. 4 Kasım 2010’da Genel Başkan Yardımcısı oldu. 24. Dönem’de Kocaeli Milletvekili seçildi.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler