Medeni Kanunu'nun 98'inci yıl dönümü: 'Laik hukukun ve hukuk birliğinin simgesi'
17 Şubat 1926’da İsviçre Medeni Kanunu örnek alınarak TBMM'de kabul edilen Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girmesinin 98'inci yıl dönümü... İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü avukat Nazan Moroğlu, "Devrim yasamız Medeni Kanun, laik hukukun ve hukuk birliğinin simgesidir" açıklamasını yaptı.
Türkiye’de çağdaş ve laik hukuk düzeninin kilometre taşlarından Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesi üzerinden tam 98 yıl geçti. Medeni Kanun’un kabul edilmesiyle Türk kadını erkekler gibi eşit yurttaş oldu.
Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, tam bağımsızlık için Cumhuriyeti laik hukuk devleti temeli üzerine kurdu. 1925’te açılan Ankara Hukuk Mektebi’ndeki törende Atatürk, “Ulus, din ve mezhep bağ yerine ‘Türk ulusu’ bağıyla bireylerini toplamıştır. Büsbütün yeni kanunlar getirerek eski hukuki esasları temelinden kaldırmak girişimindeyiz” sözleriyle; Cumhuriyet toplumunun çağdaş ve laik hukuk düzeninde oluşturulacağını belirtti. Bu amaçla, “Türk Medeni Kanun Tasarısı” hazırlandı. “Türk kadınını gereken saygınlığına kavuşturan” Medeni Kanun, TBMM’de 17 Şubat 1926’da kabul edildi. 4 Ekim’de de yürürlüğe kondu. Türk Devrimi’nin temel taşlarından laik hukuk düzeni sağlandı, çağdaş toplum yapısının temel taşı oluşturuldu.
İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü avukat Nazan Moroğlu ise konuya ilişkin yaptığı açıklamada, "Medeni Kanun aynı zamanda bir kadın devrimidir. Medeni Kanunumuzun kazandırdığı en önemli yeniliklerden biri kadın erkek eşitliğini getirmiş olmasıdır. Kanunun 8. maddesinde “Her şahıs, medeni haklardan istifade eder. Binaenaleyh kanun dairesinde haklara ve borçlara ehil olmakta herkes müsavidir” denilerek medeni haklara sahip olma konusunda eşitlik açık bir şekilde vurgulanmıştır" ifadelerini kullandı.
Moroğlu, açıklamasında şöyle devam etti:
"1926 tarihli devrim yasamız Medeni Kanun ile -tek eşlilik; –resmî nikâh zorunluluğu, “evlenme kağıdı (aile cüzdanı) ibraz edilmeden, dini merasim yapılmasının yasak olduğu; –erkeğin “boş ol” demesi ile değil, mahkeme kararı ile boşanma; –evlenme yaşı; –çocuğun dini eğitimini belirleme hakkının ana ve babaya ait olduğu; ana ve babanın bu konudaki haklarını sınırlayacak her türlü sözleşmenin geçersiz olduğu; –kız ve erkek çocukların mirasta eşit pay hakkı sahibi oldukları” kabul edilmiştir. Devrim Yasamız Medeni Kanun, laik hukukun ve hukuk birliğinin simgesidir."
"GÜNÜMÜZDE BİLE IŞIK TUTACAK NİTELİK TAŞIMAKTADIR"
Dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt'un kanunun gerekçesine yazmış olduğu ifadeleri anımsatan Moroğlu, Medeni Kanunu'nun günümüzdeki laiklik tartışmalarına ışık tutacağını belirtti:
“… insanlık yaşamı, her gün hatta her an esaslı değişikliklerle karşı karşıyadır. Bu değişiklikleri, gelişmeleri değişmez kurallar çevresinde düzenlemek ve dondurmak mümkün değildir. Kanunları dine dayalı olan devletler kısa bir zaman sonra ülkenin ve ulusun ihtiyaç ve isteklerini karşılayamazlar. Yaşam yürür; ihtiyaçlar hızla değişir… Bu bakımdan dinlerin sadece bir vicdan işi olarak kalması, günümüz uygarlığının esaslarından biridir.. Yüzyılımız uygarlığına mensup devletlerin ilk ayırıcı nitelikleri din ile dünyayı ayrı görmektedir.. Özellikle çeşitli dinlere mensup uyruklara sahip devletlerde tek bir kanunun bütün toplumda uygulanma yetkinliğini kazanabilmesi için bunun dinle ilişkisinin olmaması, ulus egemenliği için de bir zorunluluktur.” Medeni Kanunun Gerekçesinde, din kuralları ile hukuk kuralları arasındaki farklar çok açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu ifadeler laiklik ilkesinin anlamını tam olarak yansıtmakta ve günümüzde bile laikliğin ne olduğu konusundaki tartışmalara ışık tutacak nitelik taşımaktadır."
Ardından yasadaki değişen maddeler hakkında da anımsatmalarda bulunan Moroğlu 'kadının soyadı' sürecindeki değişimleri, "Örneğin, 1992 yılında “evli kadının çalışabilmesini kocanın rızasına bağlayan madde” Anayasa Mahkemesine götürülmüş ve Anayasa Mahkemesince eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir.
1997 yılında “Kadının Soyadı” maddesinde değişiklik yapıldı, “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır” hükmüne, “ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir” cümlesi eklendi. Herkesin mutlak kişilik hakkı olan “soyadı” konusunda bu yeni düzenleme ile evlenen kadının soyadı için tam eşitlik sağlanmamış olsa da, eşitlik yolunda bir adım atıldı ve kadınlara kocanın soyadı önünde evlilik öncesi soyadını da birlikte taşıma hakkı tanındı" ifadeleri ile aktardı.
AKP iktidarı ile yasanın değişim süreçlerine de değinen avukat Moroğlu, eleştirilerde bulunarak, "Medeni Kanunla kazanılmış haklardan geri adımlar… Son yıllarda iktidarın, kadını sadece anne rolü ile sınırlayan, kadını BİREY olarak görmeyen ve Medeni Kanundaki evlilik yaşı ve resmi nikah gibi kadın haklarının güvencesi olan kuralları yok sayan anlayışı, kazanımlardan geri gidişe yol açmıştır" dedi.
Sözlerine devam eden Moroğlu, "Medeni Kanunun yok sayılmasına yol açan söylemlere ve TBMM’de 2016 yılında kurulan “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurların Belirlenmesi Meclis Araştırması Komisyonu” Raporunda olduğu gibi yasalarda yapılması önerilen ve yasada yapılan değişikliklere tanık oluyoruz.
2017 yılında Nüfus Hizmetleri Kanununda yapılan değişiklikle Medeni Kanunun laik niteliği, hukuk birliğini sağlama işlevi kaldırıldı. Nüfus Hizmetleri Kanununda 19 Ekim 2017 tarihinde “sözde.. vatandaşların evlenme işlemlerini kolaylaştırmak, daha kolay ve seri bir şekilde hizmet almalarını sağlamak” gerekçesiyle değişiklik yapıldığı açıklandı. İl ve ilçe müftülerine de evlendirme memurluğu yetkisi verildi. Evlendirme memuru sıfatıyla sadece Müslüman yurttaşlar için yasal düzenleme yapıldı. Müftülükler din işleriyle görevli makamlardır. Oysa, Medeni Kanunumuz kişilerin din ve inançları ne olursa olsun tüm yurttaşlara uygulanan bir kanundur" ifadelerini kullandı.
Son olarak Diyarbakır'da kaybolduktan 21 gün sonra vahşice öldürülmüş halde bulunan Narin Güran'ı da anan Moroğlu, "Devrim yasamız Medeni Kanunla kazanılmış haklarımıza sahip çıkmak için, laiklik için, eşitlik ve demokrasi için… Narin’ler yaşasın diye mücadeleye devam…" sözlerini kaydetti.
En Çok Okunan Haberler
- 8 aydır kabız olan kadın tuvalette felaketi yaşadı!
- Ümit Özdağ yayını terk etti
- İsmail Küçükkaya canlı yayında 'bozkurt' işareti yaptı
- Atatürk yerine Erdoğan'ı taşıttılar!
- Bahçeli'nin 'Öcalan' çağrısına ilk yorum!
- Anıtkabir'de 'Erdoğan' ve 'Reis' sloganları
- Dubai çikolatası yaratıcısından 'Türkiye' itirafı
- 29 Ekim'i Mısıroğlu'yla kutladılar!
- 'Ahmak davası' için HSK'ye yeni başvuru
- Apple duyurdu: Görevi tamamla, 1 milyon doları al!